Sağlık Gereçleri Üreticileri ve Temsilcileri Derneği (SADER) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Şengel ile derneğin çalışmaları üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik:
Öncelikle yeni görevinizde başarılar dilerim. İlk röportajınızı Medikal News dergimize verdiğiniz için de ayrıca teşekkür ederim. Ali Şengel kimdir kısaca özgeçmişinizden bahsedebilir misiniz?
1977 yılında Ankara’da doğdum. Tüm eğitim hayatım Ankara’da geçti. Sırasıyla Başkent Üniversitesi Biyomedikal Cihaz Teknolojisi Meslek Yüksek Okulu ve Hacettepe Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği bölümlerini bitirdim. Yüksek lisans eğitimimi Başkent Üniversitesi İşletme Bölümü’nde tamamladıktan sonra babam Abdurrahman Şengel tarafından kurulan aile şirketimizde çalışmaya başladım. 22 yıldır tıbbi cihaz sektöründeyim ve şu an Genel Müdür Yardımcılığı görevini yürütüyorum. Sağlık Gereçleri Üretici ve İthalatçıları Derneği (SADER) ile tanışmam, 2007 yılında Abdurrahman Şengel’den dernek temsilciğini devir almam ile oldu. SADER’de genel sekreter ve başkan yardımcılığını görevlerinde bulundum. Şu anda da başkanlık görevini yerine getirmeye çalışıyorum. Evliyim ve beş yaşında bir oğlum var. Derginizin derneğimize ilgisine teşekkür eder, başarı ile sürdürdüğünüz kaliteli yayınızı keyifle takip ettiğimizi belirtmek isterim.
Sektörün güçlü derneklerinden olan SADER ne zaman kuruldu? Kaç üyeniz var? Ne gibi faaliyetlerde bulunuyorsunuz?
23 Haziran 1994 yılında kurulan SADER, sektörün en eski ve en faal olan sivil toplum örgütlerinden biri… Şu an tamamı üretici ve ülke temsilcilerinden oluşan aktif 68 üyemiz bulunuyor. Bu üyelerimiz 50’nin üzerinde farklı ana konuda ticari hayatlarını sürdürmektedir. Faaliyetlerimizin çerçevesini kuruluş amaçlarımız çizer. Buna göre SADER, öncelikle üyelerinin çalışmalarını koordine, teşvik, disipline etmek ve bilinçlendirmek ile kanunların öngördüğü çerçevede hak ve menfaatlerini korumayı amaçlamaktadır.
Hükümet tıbbı cihazda yerli üretime büyük önem veriyor. Yerli ürünlerin hastanelerde daha çok kullanılması için neler yapılmalı sizce?
Ülkemizde hatırı sayılır miktarda kaliteli üretim yapılmasına rağmen bize göre, “yerli malı” algısı şu anda da hak ettiği seviyede değil… “Yerli malı” algısının hızla yükseltilmesi konusunda en büyük görev sektör paydaşlarına düşüyor. Bunun için, hem yerli üreticilerin “İyi Üretim Uygulamaları”na (GMP) geçme yönünde irade göstermesi hem de ilgili devlet kurumlarının bu konuda her türlü teknik ve finansal desteği sağlaması gerekmektedir. Hedeflenen bu amaca ulaşıldığında sadece yurt içinde değil yurt dışındaki hastanelerde de Türk Malı tıbbi cihazların kullanımı artacaktır. Ayrıca, yine bu algıya negatif yönde hizmet eden az da olsa düşük kalitedeki üretimlerin bir an önce düzeltilmesi de kalite odaklı çalışan firmalar adına haksız rekabeti engellemiş olacaktır.
SADER’in başarılarının artması için projeleriniz var mı?
SADER’in gücü, her sivil toplum örgütünde olduğu gibi, üyelerinin toplam gücü kadardır. Sektörün güçlü firmalarını aynı çatı altında barındıran derneğimiz için bu hususta gönlümüz ferah… Aramıza her katılan yeni üye beraberinde yeni bir heyecan getirmektedir. Bu toplam güç üzerinde kaldıraç etkisi yaratan ise organizasyonel yeteneklerdir. Biz de derneğimizin bu döneminde yapılanmasını gözden geçiriyoruz. Öncelikle iki ana komite kurduk. Bunlardan ilki olan Pazar Erişim Ana Komite’miz, sektörel tüm konularda ihtisaslaşmaya yönelik faaliyetler yürütmektedir. Makul bir üye sayısı tarafından sahiplenilen her konuda alt komisyonlar kurmak sureti ile etkinliğini artırmaktadır. İlk etapta Sosyal Güvenlik Kurumu, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Kamu Hastaneler Birliği, Beyin Cerrahi Ana Bilim Dalı Komisyonları’mız kurulmuş olup, aktif olarak çalışmalarına başlamışlardır. Bunlara ek olarak Yara Bakım-Ostomi ve İnkontinans Komisyon’ları üç senedir çalışmalarını başarı ile sürdürmektedir. Ürün gruplarını temsil etmede en üst noktaya ulaşarak geçtiğimiz haftalarda yapılan SADEFE’nin EVSAD ve Kritik Bakım Derneği ile birlikte düzenlediği “Yanık Sempozyumu’nda” sektörümüzü panelist olarak temsil etmişlerdir. Diğer Ana Komitemiz ise SADER Kurumsal Hizmetler Ana Komitesi’dir. Bu komite, alt komiteleri marifeti ile etkinliklerimizi organize etmek, dernek ve faaliyetlerinin tanıtımını yapmak, üyeler arası iletişimi geliştirmek, yeni üye kazanmak, sosyal sorumluluk projeleri geliştirmek gibi birçok faaliyeti üyelerimizin gönüllü katılımlarıyla yapmaktadır.
Etik Kod Projeniz vardı. Kısaca bundan bahseder misiniz? Üyeleriniz tarafından uygulanıyor mu?
Üyelerimizin ticari faaliyetlerini uygularken uyması gereken tüm etik kuralları tanımlayan “SADER Etik Kod” derneğimizin öncelikli konularından biridir. Tüm üyelerimizin çalışmaları sonrasında oybirliği ile kabul edilip, yürürlüğe giren SADER Etik Kodu eksiksiz uygulanmaktadır. Kanımca birçok noktada “Tıbbi Cihaz Reklam ve Tanıtım Yönetmeliği”nden daha katıdır. SADER Etik Kod, merkezinde “insan sağlığı” olan meslek dalımızda, yaptığımız işin ciddiyetine ne kadar vakıf olduğumuzun ispatıdır. Bu konuda yürütülen çalışmalar kapsamında düzenli bilgi güncelleme eğitimlerimiz sürmektedir. SADER Etik Kod yürürlüğe girdiğinden bu yana mekanizmalarını işletmemizi gerektirecek hiçbir hususun ortaya çıkmaması da ayrı bir gurur kaynağımızdır.
SADER olarak Sağlık Bakanlığı, SGK ve TİTCK ile iletişimleriniz nasıl? Sektörün sorunlarına yaklaşımları olumlu mu?
SADER olarak, sektörün paydaşı olan tüm Kamu Kurumları ile sağlıklı iletişim kurma konusuna büyük önem veriyor ve bu konuda maksimum çaba sarf ediyoruz. Memnuniyetle ifade etmeliyim ki, özellikle tıbbi cihaz alanı düzenleyici kurumu TİTCK ile bu anlamda çok yol kat ettik. Finansal kuruluşumuz olan SGK ile de iletişim konusunda herhangi bir sıkıntı yaşamıyoruz. Öte taraftan, elbette gündemdeki konular ile ilgili her zaman aynı yaklaşımda olmuyoruz. Özellikle SGK’nın fiyat belirleme için kullandığı mekanizmaların çok şeffaf olmadığı yönünde endişelerimiz var. Yine geçtiğimiz sene yürürlüğe giren “Tıbbi Cihaz Reklam ve Tanıtım Yönetmeliği”nde düzeltme gerektiren hususların bulunduğu görüşündeyiz. Bu belirttiğim iki husus ve benzerlerinde yol kat etmek bazen bürokratik kurallar içinde çok uzun zamanlar alabiliyor…
Tıbbi cihaz sektöründe son yıllarda önemli gelişmeler yaşandı. Örneğin TCESİS gibi. Bu gelişmeler sektörü nasıl yönlendiriyor?
Sektörümüzün en büyük problemlerinden biri tanımlı bir meslek dalı olamamasıdır. Şirketlerimizin herhangi bir ticari işletmeden teknik olarak farkı yoktur. Bahsi geçen yönetmelik ve buna bağlı sertifikasyon, bu sorunu aşmak için atılmış çok önemli bir adımdır. Biz SADER olarak başından beri bu iyi niyetli sürecin desteklenmesinde aktif katılım sağlamaya özen gösterdik. Öte taraftan, eğitim materyallerinin kalitesi, sektörde uzun yıllar çalışmış bazı kişilerin tanımlı üniversitelerden mezun olmadığı için sertifika alamaması, işletmelerin mevcut uygunsuz durumlarını düzeltmeleri için çok kısa bir süre tanınmış olması gibi birçok sorunun düzeltilmesi hususunda yönetmelik yayınlanmadan ilettiğimiz görüşler maalesef yerini bulamamıştır. Yürürlükteyken yapılacak düzeltmeler ile bu sorunların bertaraf edileceğini ümit etmekteyiz.
PPP Projeleri sektörün önemsediği bir konu. SADER olarak Şehir Hastaneleri’ne bakış açınız nasıl?
Hastalarımızın daha nitelikli hizmete ulaşması için özellikle kamu hastanelerinde bir iyileştirme ihtiyacı olduğu herkesçe malumdur. Ayrıca yatak sayısı açısından kendimizi kıyaslamaktan gurur duyduğumuz Avrupa ülkelerinin gerisindeyiz. Bu soruna çözüm aramak, desteklediğimiz bir yaklaşım. İtiraf etmek gerekirse bu projelerin, özellikle ilk fazda ihalesi yapılanların, uygulamaya geçebileceği yönündeki inanç çok düşüktü. İçinde bulunduğumuz bu yıl açılması planlanan ilk hastaneler ile ilgili olarak sektör olarak henüz tam bir pozisyon alabilmiş değiliz. Bu hastanelerin bir nevi “toplu alım modeli “yaratıyor olması firmaları tedirgin etmektedir. Yine çok alışık olunmayan büyük ölçekli projelerin işletme aşamasına geçildiğinde yaşayacağı zorlukları tahmin etmekte güçlük çekiyoruz.
Tıbbi cihaz üretici ve ithalatçılarının sorunlarının masaya yatırıldığı bir kongrenin düzenlenmesi gerekiyor mu? Sektöre katkıları ne olur?
SADER olarak sorun başlıklı toplantıları sevmiyoruz! Bunun yerine, sektörün bir analizinin yapılacağı, strateji ve eylem planlarının belirleneceği bir kongrenin çok faydalı olacağına inanıyoruz. Sektörde bulunan sivil toplum örgütleri, Sendika, TOBB Medikal Meclisi ve Sanayi Kümeleri arasında ortak çalışma kültürüne baktığımızda oldukça yüksek seviyede olduğunu görürüz. Bunu fırsata çevirerek, daha kalite odaklı, finansal olarak sürdürülebilir bir sektöre doğru yolcuğumuzu kısaltacak yöntemler konusunda bir güç birliği sağlanabileceğine düşünüyoruz.