Bir ara Sağlık Bakanlığı küçülecek, 200-300 kişilik dinamik bir ekibe dönüşerek, hizmeti denetler hale gelecek deniyordu, şimdi ise artan iştahı ile obez moduna doğru hızla ilerlemekte… Hatırlar mısınız, sağlıkta dönüşümün unsurlarından biri de sağlık alanında devletin rolü ve fonksiyonları üzerine idi. Reformla birlikte devletin sadece koruyucu sağlık hizmetlerini üstlenmesi, bunun dışında tedavi edici sağlık hizmetlerinin sunumunda özel hizmet arzı yöntemlerine işlerlik kazandırması önem taşımakta olduğu ifade ediliyordu. Devletin yönlendirme, denetim, düzenleme, enformasyon vs. fonksiyonları üzerinde odaklanması gerektiği söyleniyordu. Sağlık Bakanlığı, sağlık hizmetleri alanında genel politikalar geliştiren ve standartlar koyan bir organizasyona dönüşecekti, sektörün önderlik unsuru olacaktı.
Peki, şimdi ne oldu? Bürokratların ve siyasetçilerin iştahı, güç merakı bütün bu unsurları hayal haline getirdi. Sağlık Bakanlığı bir dönem desteklediği özel sektörü artık kendisinin taşeronu olarak tanımlamaya başladı. Tabi bu durumu, ufak çıkarları için özel hastaneler de hazırladı, bu da ayrı bir yazı konusu.
Son durumda yaratılan Kamu Hastane Birlikleri, bırakın küçük dinamik Sağlık Bakanlığı’nı oluşturmayı, Sağlık Bakanlığı’na bağlı 87 yeni KİT oluşturmuş oldu. Yetmedi, şaibesi bitmeyen şehir hastaneleri projeleri ile işler daha da büyüme potansiyeline geldi. Kabul; denetim fonksiyonunu bakanlık kendi içinde gerçekleştirilmeye çalışılıyor ama kendi üretiminin kendi kontrolü ne derece sağlıklı, o da soru işareti. Bağımsız denetim kurumu da kimsenin işine gelmiyor, zaten Sayıştay raporlarına da ulaşabilen bulunmuyor.
Finansman konusunda ise durum biraz daha farklı. Paranın SGK tarafında olması aslında Bakanlığı hep rahatsız eden bir unsur olarak karşımıza çıktı. Ah bir de şu para dağıtım işi SGK’dan çıksa, ne mutlu olacaklar ama o da onların hâkimiyet alanı.
İştah başladı mı durmak bilmiyor. Gönül hep daha fazlasını istiyor. Sağlık Bakanlığı da kendi hastanelerindeki derdi bitirdi, gözünü üniversite hastanelerine dikti. Onlar da benim olsun istiyor. İlk örneğini Marmara Üniversitesi’nde yaşadık, elini veren kolunu kaptırır, bu sefer üniversite, Haydarpaşa Kampüsünü de kaptırdı.
Ve tüm bunlar yetmedi, bu sefer Sağlık Bakanlığı üniversite sahibi oldu. Türkiye Sağlık Bilimleri Üniversitesi hepimize hayırlı olsun. Küçüleceğim diyen Sağlık Bakanlığı, bu sefer bol keseden kendi yandaşlarına akademik unvan dağıtacak. Aslında eğitim hastanelerinde Prof. Dr. olmayı çoktan hak etmiş baya Doç. Dr. bulunuyor. Ama şeflikler nasıl adaletli dağıtıldıysa, bu unvanlarda böyle dağıtılacak; bekleyip göreceğiz. Umarız ülke sağlığı ve sağlık eğitimi için çıtayı yükseltecek bir unsur olur. Tabi burada da yeni açılımlar bizi bekliyor, YÖK’ten bağımsız üniversite, yakında ülkenin ihtiyacı var, yaz okulları açarak 4 yılda Tıp Doktoru yetiştireceğiz, derlerse şaşırmayın. Geçmişte hemşirelikte yaşadık, önce hemşirelik kanunu çıktı, sonra bizim ihtiyacımız var şimdilik lise mezunu da olur denildi, özel sağlık meslek liselerinin önünü açtılar, bu sefer yapılan hata 1 yıl içinde anlaşıldı ve bu okullar hemşire yardımcısı (ne olacaklar, biz hâlâ bilmiyoruz) mezun edecekler denildi. Şimdi de bu mantıkla Sağlık Bakanlığı diplomalı doktor yardımcıları gelebilir!
Sonuç olarak; küçülecek, planlayıcı, denetleyici, stratejik kararlar alacak denilen Sağlık Bakanlığı büyüyor, büyüyor, büyüyor. Bu büyüme sağlıklı mı yoksa obez mi, bunu da zaman gösterecek…