Medtronic Türkiye Genel Müdürü Esen Tümer ile Medikal News olarak samimi ve içten bir söyleşi gerçekleştirdik.
Esen Hanım öncelikle sizi tebrik ederim, Capital ve Economist dergilerinin yaptığı araştırmada Türkiye’nin en güçlü 50 kadın CEO arasında yer aldınız. Tüm sektörler sıralamasında 14.sırada, sağlık sektöründe 1.sırada yer alıyorsunuz. Türkiye’de istikrarlı ve başarılı, yeni nesillere ilham veren güçlü bir rol modelsiniz. Sizi yakından tanıyabilir miyiz? Başarınızın arkasındaki formül nedir?
Yusuf Bey öncelikle ben teşekkür ederim, sizleri yıllardır tanıyorum ve Medikal News dergisine röportaj vermenin ötesinde sizin de dile getirdiğiniz gibi samimi ve içten söyleşi yapmaktan her zaman onur duymaktayım. Artık sektörde bir aile gibi olduk yeni nesillere ilham verebiliyorsak ne mutlu bize. Kariyerimin bu sene 25.yılını kutluyorum ve kendimi şanslı hissediyorum. 2017 yılından beri Genel Müdür olarak görev yaptığım tıp teknolojisi, hizmetleri ve çözümlerinde global bir lider olarak Medtronic her yıl milyonlarca insanı sağlığa kavuşturmakta ve yaşamlarını uzatmaktadır. Medtronic’in sunduğu medikal teknoloji ürünleri, tedavileri ve çözümleri sayesinde her 1 saniyede iki kişinin hayatı olumlu yönde etkileniyor. Sağlık hizmetlerini daha da iyiye götürmekte kararlıyız. Medtronic, Kardiyovasküler, minimal invaziv tedaviler, restoratif tedaviler ve diyabet alanlarında ürün ve tedaviler sunmakta ve bizler bunun parçası olmaktan onur duyuyoruz. Seçtiğim sektörün teknolojinin tam merkezinde olması beni her zaman heyecanlandırdı ve her geçen gün bir önceki güne göre kendimi daha da geliştirmek için ciddi motivasyon sağladı. Yeni nesillere verebileceğim tavsiyem, kendimde ve çevremde gözlemlediğim başarıda en önemli formülün iyi bir formasyon ve eğitimin olduğunu söyleyebilirim. En önemli tetikleyeceği etkenin ise gideceğiniz istikametin, hedefinizin zihninizde net belirlenmesi ve kendinize inanmanız yönünde olacaktır. Ancak bilgilerin teoride kalmadan bizzat hayatın içinde olunması ve emek verilmesi görüşündeyim. Gelecek çok hızlı şekilleniyor ve sağlık sektörü teknolojinin kalbinin attığı çok önemli sektörlerden bir tanesi. Eğer dün öğrendiğimiz bilgiler ile hâlâ mevcut işimizi yönetiyor olursak dünü tekrarlamış oluyoruz ve daha ileriye adım atamayız kanaatindeyim. Birçok meslek yakın tarihte olmayacak ya da ciddi oranda evrilecek. Benim yolculuğum, eğitim hayatıma İstanbul Üniversitesi’nde İngiliz dili edebiyatı ve dilbilim yüksek lisansı okumam ile başladı. Microsoft eğitim merkezinde kısa süre çalışmamın arkasından, Amerika’da UCLA (University of California Los Angeles) MBA işletme master’ı yaptım. Kariyerim boyunca birçok eğitim aldım Fransa’da Insead ve Londra’da Astridge collage’ta executive yöneticilik ve liderlik eğitimleri aldım Six Sigma, Kaizen, Operational Excellence bunlardan birkaç tanesi. Bu sene Harvard Üniversitesi’nde Boston’da Artificial Intelligence ve Machine Learning eğitimlerini tamamladım. Ancak eğitimler devam ediyor. Modüllerin bir kısmı Neuro Science, Deep learning (virtual classroom) sanal sınıflarda devam ediyor. Block chain ve data science gibi geri kalan modülleri önümüzdeki yaz tekrar gittiğimde Boston’da tamamlıyor olacağım. Harvard eğitiminde yapay zeka ile ilgili aldığımız ana 3 kavram vardı. Bunlardan en önemlisi Cognitive Insight (Bilişsel görü) Bunun ana temellerinden birisi dilbilim. Şanslı olduğumu düşünüyorum. Üniversite yıllarında aldığım temel eğitim Dilbilim cognitive insight yapay zekanın yapı taşlarından birisini oluşturuyor. Kariyerimde çalıştığım ilk firmalardan birisi olan Johnson & Johnson ile Amerika’da Cincinati’de aldığımız 3 aylık yoğun laboratuvar, kadavra ve ameliyathane ortamında kazandığımız uluslararası geçerli olan sertifikalı eğitimlerin akabinde, Tyco-Covidien bünyesinde Fransa’da Elancourt ve Strasbourg’ta ileri seviye cerrahi eğitimlerini tamamladım. Türkiye’de bizzat yeni teknolojilerin kullanımını öğretmek için cerrahlara teknik destek verebilmek adına ilk 7 sene içinde 1.200 vakaya Türkiye’nin hemen hemen tüm illerinde bizzat ameliyatlara katılmıştım. Bu süreç benim hayatımda ciddi mihenk taşlarından birisi olmuştur. Satış temsilcisi olarak başladığım ilk günkü heyecanımı, uzun yıllar yöneticilik yapmama ve bugün genel müdür olmama rağmen aynı ruh ile devam ettirebiliyorum. 10 sene çalıştığım genel müdürlüğünü yaptığım Philips markasının, bugün Neuro Science alanında functional MRI altında yapılan bilimsel çalışmalarda kullanılan MR cihazlarının teknolojisini anlamak ve yapay zekayı doğru yorumlamak adına ticari ve kurumsal kimlik ötesinde önemli bilimsel katkıları olduğunu deneyimliyorum. Harvard Üniversitesinde eğitimlerde okuduğumuz Makalelerin birçoğu IBM Watson firmasına aitti. Philips Healthcare Global CEO’su Deborah Di Senzo bizzat benim mentorluğumu yapan, high potential talent pool yetenek havuzuna girmeme vesile olan hayatıma dokunan değerli kadın liderlerden birisidir ve kendisinin adı günümüze geldiğimizde IBM watson CEO’su olarak Harvard makalelerinde geçmekte ve örnek verilmektedir.
Önemli bir konuya değindiniz. İlham veren başarılı kadın lider olarak “Mentorluk” ve “Koçluk” konularında nasıl çalışmalarınız var?
Öncelikle güzel sorunuz için teşekkür ederim. Mentor ve Koçluk kavramları benim için değerli ve emek verdiğim konular. Benim birçok röportajımda dile getirdiğim bir konudur, mum önce kendi yanar dibini aydınlatır ve akabinde başkalarına ışık olur. Şahsen ben genel müdür ya da CEO olmanın, makam sahibi olmanın zor ya da önemli olduğunu düşünmüyorum. Nihayetinde hepsi geçici olgulardır. Daha önce Forbes bu sene Economist ve Capital dergilerinin seçtiği başarılı ilk 50 kadın olmanın ötesinde başkalarına emsal olup onların kariyerlerinde ve kendi içsel yolculuğuna ilham verebiliyorsak ve kendilerinde olan potansiyeli ortaya çıkartabiliyorsak ve buna katkıda bulunuyorsak şayet bir lider için en değerlisi budur kanaatindeyim. Mentorluk ya da koçluk yaptığınızda sizde öğreniyorsunuz. İki taraf içinde muazzam katkıları oluyor. Nitekim ben Medtronic ekibimizde 5 kişiye mentorluk yapıyorum, aynı zamanda Medtronic İspanya Bölge Başkanı VP Maria Vila’dan mentorluk alıyorum. Kurumsal Mentorluğu deneyimlediğim Yönetim Kurulunda kadın programı bana bu konuda güzel rehber oldu. 18 ay süre devam eden aralarında Koç, Bilgi, Özyeğin ve Boğaziçi üniversitelerinin bulunduğu 4 lider üniversiteden Türkiye’nin ilkleri arasında yer alan Bağımsız Yönetim Kurulu Üyeliği diplomasını aldım ve bu programda bankacılık sektörünün duayen liderlerinden değerli mentorum Burhan Karaçam ile tanıştım. Bana değer katan mentorluğu sayesinde bende yeni nesillere bu konuda destek verebilme yetisine nail oldum. Medtronic bünyesinde önem verdiğimiz bir kavram olan mentorluğun güzel bir örneği olarak ve emeği geçen değerli ekip arkadaşlarımızın tanınmalarını ve bizzat kendi faaliyet alanlarını sizinle ve okuyucularımız ile paylaşabilmemiz adına sözü değerli ekip arkadaşlarımdan Tuğba Akgül ve Emre Sevinç’e veriyorum
Tuğba Akğül
Türkiye Batı Asya Levant Bölgesi Pazar Erişim ve Geri Ödeme Müdürü
Esen Hanım keyifli sohbetinize bizi de dahil ettiğiniz için teşekkür ederim. Öncelikle kendimi tanıtmak isterim. 1979 yılında İstanbul’da doğdum. Boğaziçi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisans eğitimimi tamamlayarak, 2004 yılında Yüksek Mühendis unvanını aldım. 2003 yılında Eczacıbaşı-Baxter Hastane Ürünleri firmasında çalışma hayatıma başladım. Ruhsatlandırma ve fiyatlandırma alanlarında çalıştıktan sonra, Abbott firmasında Medikal Beslenme divizyonunda Pazar Erişim Yöneticisi olarak görev yaptım. Aynı dönemde Boğaziçi Üniversitesi’nde Executive MBA programını 2007 yılında tamamladım. 2010 yılında Abbott Nutiriton firmasının Şikago’daki merkezine expat olarak, Uluslararası Ruhsatlandırma Müdürlüğü görevine atandım. Avusturalya, Yeni Zellanda, Tayvan, Tayland, Kore gibi Pasifik Asya ülkelerinin yanı sıra Ortadoğu ve Körfez ülkelerinin Ruhsatlandırma stratejilerini yönettim. Avrupa, Orta Doğu, Afrika bölgesini temsilen uluslararası projelerde Ruhsatlandırma bilirkişisi olarak önemli projelerde çalıştım. 2014 yılında GlaxoSmith Kline Firmasında Türkiye’de Kritik ürünler Solunum ürünleri, Aşı ve Klasik markalardan sorumlu Pazar Erişim Müdürlüğü görevini yürüttüm. 2015 yılı sonunda Medtronic firmasında Türkiye’den sorumlu Pazar Erişim, Geri Ödeme ve Kamu İlişkileri Müdürü görevini üstlendim. 2016 yılından beri şirketimizin Avrupa, Orta Doğu ve Afrika bölgelerini temsil eden 35 kişilik bir gruptan oluşan Değer Odaklı Sağlık Hizmeti Konseyinin üyesiyim. Aynı zamanda şirketimizdeki yetenek yönetimi programı kapsamında sunulan Mentörlük programında hem mentörlük hem de danışan olarak aktif rol almaktayım.
Değer bazlı sağlık hizmeti kavramını son günlerde birçok yerde duyuyoruz. Sizce neden bu kadar çok konuşuluyor?
Haklısınız. Hem dünyada hem de Türkiye’de değer bazlı sağlık hizmeti gündemde bir konu. Aslında birçok neden var ama dört temel noktayı özellikle atlamamak lazım. Öncelikle, sağlık hizmeti maliyetleri hızla artıyor. Tüm dünyada toplam sağlık harcamalarının 2017-2022 yılları arasında yıllık 5.4% artış oranı ile 7,7 trilyon dolardan 10 trilyon dolara ulaşması bekleniyor. Sadece Sağlık harcamalarının artış hızı dünya genelinde GSYİH ve gelir kalemlerinin artış hızını geçiyor. İkincisi mevcut sistemde, hangi hastaneye gittiğinize bağlı olarak aldığınız sağlık hizmetindeki değişkenlik olabiliyor. Bu da sadece ülkeden ülkeye değişen veya sağlık hizmetine erişimle ilişkili ir sorun değildir. Bu durum aynı ülkede aralarında 10 kilometre mesafe olan hastanelerde de gerçekleşebiliyor. Bunun hasta deneyimi ve sonuçlar bakımından belirgin etkileri olduğu kadar, birden fazla işlemin gerekli olduğu durumlarda maliyetleri de önemli derecede etkileyebiliyor. Üçüncü olarak, Geçen yüzyılda aşıların geliştirilmesi, sanitasyonun iyileştirilmesi, halkın sağlık bilincinin artırılması ve modern tıbbın gelişmesiyle genel mortalite oranı yüzde 50’den daha fazla düşerken ortalama yaşam beklentisi de 30 yıl artmış olması; Yani insanlar daha uzun yaşıyor ve daha uzun süre boyunca sağlık hizmetine ihtiyaç duyuyor. Ayrıca, kronik hastalık oranları da artıyor. Yüksek gelirli ülkelerde tüm ölümlerin yüzde 87’sinin kronik hastalıklardan kaynaklandığı tahmin edilmektedir. Kronik hastalıklar devam eden bir bakım gerektirir. Bu iki faktörün ve sağlık hizmetlerine erişimin artmasının sağlığa olan talebi yükselteceği görülmektedir. Kronik hastalıklar hastalarının sadece esas sağlık sorunları için değil diğer ilişkili hastalıkları için de aldıkları sağlık hizmeti genellikle komplekstir. Birçok kişinin birden fazla kronik sağlık sorununa sahip olduğu ve gittikleri birçok uzman, hastane ve bakım merkezinde aldıkları hizmetlerin bedelini ödemek için çeşitli kamu ve özel finansman yollarını kullandıkları göz önüne alındığında, israfı ve aynı şeyler için yapılan ödemelerden kaynaklanan gereksiz maliyetleri artırmaktadır. Medtronic olarak sağlık hizmetinin her noktasında koordineli bir bakımın bu aşırı maliyetlerin azaltılmasına ve sonuçların iyileştirilmesine yardımcı olacağına inanıyoruz. Son olarak ise; dünyada Sağlık hizmeti sektöründeki sorunlar bir süredir biliniyordu ve bazı düzenlemelerin yaşama geçirilmesi için çeşitli girişimlerde bulunuldu. Örneğin, elektronik tıbbi kayıtlar, pahalı hizmetler için önceden onay alınması, hastaların ücretli müşterilere dönüştürülmesi vs.) buna rağmen asıl sorun çözülemedi. Teorik olarak hizmet başına ücret sistemi mantıklı görünmesine rağmen, temel sorun teşvik edilen şeyin ne olduğudur. Sağlık hizmeti sektöründeki tüm oyuncular, hastanın sağlığını iyileştirme isteği etrafında bir araya gelmişlerdir; ama esas teşvik edilen bu ortak hedef değildir, bunun yerine hacim teşvik edilmektedir. Yani değer diye tanımladığımız anlamlı sağlık sonuçlarının iyileştirilmesi değil, kaç prosedür, kaç vizit yapıldığı önemlidir. Değer bazlı sağlık hizmetinin ana fikri hastayı yeniden sağlık hizmetinin merkezine geri koymaktır. Sistemi çalıştıran güç hasta için neyin iyi olduğu olmalıdır; prosedürün hacmi, temas sayısı gibi şeyler değil.
Medtronic olarak sürdürülebilir sağlık hizmeti konusunda üstlendiğiniz bir rol var mı? Nasıl katkı sağladığınızı düşünüyorsunuz?
Sektörün dönüşmekte olduğunu görüyoruz ve dünyanın en büyük tıbbi teknoloji şirketi olarak dönüşüme liderlik etmede bir fırsatımız ve daha da önemlisi bir sorumluluğumuz var. Şirketimizin Misyonu daima sonuçları ön plana koymuştur: ağrıyı azaltmak, insanları sağlıklarına yeniden kavuşturmak ve insan ömrünü uzatmak. Bu ifade son 60 yıldır yaptığımız tüm ürün yeniliklerinin kalbinde yer almıştır. Sadece ürün satışıyla kalmıyor, bakım sürecinin tamamına odaklanan ve artık anlamlı sonuçlar elde etmeyi temel alan değer bazlı sağlık hizmeti sisteminde kritik anlam ifade eden hizmetler ve çözümler gibi yeni şeyler sunan bir şirkete dönüşüyoruz.
Sizce değer bazlı sağlık hizmeti tam olarak nasıl sağlık hizmetlerinde bahsettiğiniz konulara çözüm olacak?
Aslında temelden bir değişiklik yapılması, hastayı bütünsel bir bakış açısıyla dikkate alan ve tedavi eden entegre sistemlere geçilmesi büyük katkı sağlayacaktır. Ödeme sistemlerinin bu tedavi yaklaşımını teşvik edecek şekilde yeniden tasarlanması gerekli. Böylelikle Değer bazlı sağlık hizmeti (VBHC) yaklaşımıyla; maliyetler daha etkin yönetilebilir ve hasta sonuçlarında iyileşmelere yardımcı olabilir. Sağlık sonuçları ve maliyetler arasında bağlantı kurmaya “değer” diyoruz. Değer, hastalar için önemli sağlık sonuçlarının bu sonuçların sunabilmenin maliyetine bölünmesi olarak tanımlanmaktadır. Değerin ölçülmesi, tabi ki sağlık hizmetinin başından sonuna tüm süreç boyunca sağlık sonuçlarının ve maliyetlerin bütüncül bir biçimde analizini gerektiriyor. Medtronic olarak değer odaklı bir sağlık anlayışı için bazı önemli unsurları içeren bir iş modeli geliştirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Öncelikle belirli bir hastalığın veya sağlık sorununun seçilmesi, yani hasta alımında spesifik kabul ve red kriterlerinin esas alınması ile model başlıyor. Belirlenen hastalık veya sağlık sorunu için göreceli sonuçların tanımlanması ve ilgili sonuçların ölçümü için bir süre belirlenmesi de 2. Adım. Mutlaka, günümüzde belirli sonuçlara ulaşmak için geçerli olan mevcut asgari maliyetlerin hesaplanmalı. Sonrasında ise sağlık hizmeti sonuçları ve ödeyici kurumları finansal teşviklerle daha fazla değer kazandırmaya yönlendirecek iş modellerinin ve ödeme sistemlerinin oluşturulması gerekiyor. Devamında ise yeni ölçümlere, klinik sağlık hizmeti mekanizmalarına, sistemlerine ve araçlarına ve verilerine dayalı sürekli iyileştirme yapılmalı.
Değer odaklı bir sağlık sistemine dönüşümde ne gibi zorluklarla karşılaşılacak ve bu zorluklar nasıl aşılabilir?
Değer odaklı bir sağlık sistemine dönüşüm dünyada devam etmekte. Dönüşümün hızından öte nasıl olacağı odaklanılması gereken nokta. Sağlık kuruluşları hangi sonuçların ölçüleceğini belirlemede ve uygun veri toplamada sorunlar yaşamaktalar. Sonuçların ölçümünün sistemik ve standart hale getirilmesi kuruluşların değer odaklı sağlık hizmeti sunması veya buna göre satınalma yapabilmesine yardımcı olacaktır. Bu konularda politika yapıcılar, akademisyenler, sağlık sunucularındaki satın almacılar, ödeyici kurumlar ve sektör işbirliği içinde olmalı ve hastalar açısından önemli sağlık sonuçlarını almalarını sağlayacak kriterlerin dikkatle belirlenmesi gerekiyor. Bu kriterler belirlendikten ve mevcut durumdaki klinik sonuçlar ve maliyet verileri toplanıp değerlendirildikten sonra gerekli bütçeler planlanabilir, yeni ödeme modelleri belirlenebilir ve değer bazlı satınalma kararları verilebilir.
Emre Sevinç – Diyabet Kıdemli İş Birimi Lideri TWAL
Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Profesyonel eğitim hayatıma, Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme bölümünden mezun olarak başladım. İşletme lisans eğitimim sonrasında, İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde İşletme Yüksek Lisansı (MBA) derecesini aldım. Son olarak da 2017 yılında Güney Kaliforniya Üniversitesi, Marshall Business School’da üst düzey liderlik programını tamamladım. Sağlık sektöründeki kariyerime 2000’li yılların başında Aventis İlaç’ta başladım. 2005’yılında gerçekleşen birleşme ile önce Sanofi-Aventis daha sonra da Sanofi ilaç ismi ile devam eden ilaç sektörünün öncü şirketlerinden olan Sanofi’deki kariyerimde; satış, satış ekibi mükemmelliği analistliği, pazarlama ve satış mükemmelliği uzmanlığı, bölge satış müdürlüğü ve ulusal satış müdürlüğü rollerinde görev aldım. 2015 yılının sonunda Medtronic Türkiye ekibine Diyabet İş Birimi Müdürü olarak katıldım. Sorumluluk alanı olarak önce Türkiye, sonra Türkiye ve Orta Asya ve 2018 yılı itibari ile de Türkiye, Batı Asya ve Levant bölgesinden sorumlu Diyabet Kıdemli İş Birimi Lideri olarak görev yapmaktayım. Bu rolümde aynı zamanda Medtronic TWAL (Turkey, West Asia and Levant) bölgesi liderlik ekibininde bir üyesi olarak, bölgedeki ülkelerimizin pazar gelişimini yakından izleyerek, stratejik girişimlerin planlanması ve hayata geçirilmesi ile tüm paydaşlarımız için ağrıyı azaltan, sağlığı geri kazandıran ve yaşamı uzatan medikal teknoloji ürün ve servislerimiz ile insanlığın refahına katkı sağlamak için çalışıyoruz.
Diyabet grubu olarak vizyonunuzu bizim ile paylaşır mısınız?
Medtronic Diyabet Grubu olarak vizyonumuz diyabet tedavisini, teknolojinin yardımıyla daha fazla özgürlük sunabileceğimiz ürün ve hizmetlerimiz ile hastalarımızın daha iyi sağlık sonuçlarına ulaşmasını sağlamak. Medtronic olarak global girişimlerimiz ile, insülin pompalarında dünya lideri olma konusundaki 30 yıldan fazla tecrübemiz ile yeni ürünlerin pazara sunulmasını sürdürürken aynı zamanda sürekli glikoz izleme (CGM) sistemleri ile bütünsel bir diyabet yönetimi şirketi olmak için çalışıyoruz. Şirket olarak inancımız, gerçek dönüşümün diyabet cihazlarında lider olmanın ötesine geçerek, bilgi teknolojileri ve gerçek zamanlı sonuçları elde etmek için entegre bakım programları sunarak hastalarımız için en faydalı çözümleri sunmaya devam edebilmek. Ülkemizde sağlık profesyonellerimiz, hastalarımız ve tüm paydaşlarımız için her gün birlikte daha fazlasını yapabilmek, teknoloji ile ilgili yenilikleri daha fazla ülkemizde ulaşılabilir hale getirebilmek ve diyabet tedavisinin dönüşümünü iyi yönetebilmek için hem saha ekibimiz hem de merkez ekiplerimiz ile büyük bir özveri ile çalışıyoruz. Sadece ürünlerimiz ile değil, 7/24 olarak hastalarımıza ürünleri ile ilgili teknik destek verebilmek için hazır olan ürün destek ekibimiz ile hastalarımızın yanı başında olmaya devam ediyoruz. En önemli önceliğimiz doğru kanallar ve servisler ile hastalarımız ile iletişimimizi ve desteğimizi sürdürebilir kılmaya devam etmek.
Günümüzde tedavi alanınızda ne gibi değişimler oluyor ve gelecekte bizleri neler bekliyor?
Diyabet tedavisinin yönetiminde teknoloji bize her gün yenilikler sunmaya devam ediyor. Örneğin tip-1 diyabet tedavisinde günümüzde insülin pompası ve sensörlere dayalı tedavi yaygınlaşıyor. Özellikle sürekli glukoz ölçüm sistemlerinin sağladığı veriler, glukoz dalgalanma katsayısı, hedef aralıkta geçen zaman (Time In Range) gibi yeni ve daha önemli parametrelerin değer kazanmasını sağlıyor. Böylece yeni tedaviler ile diyabetli bireyler için, diyabetli olmayan bireylerin glukoz dengesine ne kadar yaklaşılabilinir sorusunun da cevabı verilmeye çalışılıyor. İşte, “Yapay Pankreas” olarak da bilinen teknolojiler bu ihtiyaçları karşılamak üzere tasarlanıyor. Önümüzdeki yıllarda önce kan şekeri yüksekliklerini düzeltme bolusu ile müdahale eden algoritmaları içeren gelişmiş sistemlerin, daha sonra ise otomatik yemek bolusu gönderen kişiselleştirilebilen sistemlerin devreye gireceği söyleyebiliriz. Ülkemizde tüm bu ürün ve servislerin erişilebilir hale gelmesi ve tüm paydaşlarımızın yeni teknolojiler ile tanışabilmesi için büyük bir sorumluluk içerisinde planlamalarımızı yapıyoruz.
Esen Hanım güzel sohbetimiz için size ve ekip arkadaşlarınıza teşekkür ederiz. Sağlık sektörüne başarılı Kurumsal kimliğiniz dışında değişik STK’larda yer alıyorsunuz. Sivil Toplum Kuruluşlarındaki rollerinizden bahsedebilir misiniz? Sektörel sorunlar ile ilgili mesajınız ne olacaktır?
Sohbetimizden bizde keyif aldık. Tekrar teşekkür ederiz, Medikal News dergisinin başarılarının daim olmasını dileriz. Hatırlayacağınız üzere ATV A haber Kanalında, yaz döneminde 2 saat süren Televizyon canlı programında dile getirdiğim üzere STK’lar sektörümüzün en önemli yapı taşlarında ve seslerinden birisi. Medtronic olarak üyesi bulunduğumuz sektörümüzü başarı ile temsil eden derneklerimiz var. ARTED, YASED, SADER, PPP, AmCham gibi STK’lar yaşanılan sektörel sorunları ortak problemlerimizi ilgili kamu yetkilileri ile istişare etmektedirler. Sektörümüze paralel TEID Etik & İtibar derneği başkan yardımcısı ve Wtech (Women in Technology) derneğinin kurucu üyeleri arasındayım. TıpGörDer’de 3 dönem üst üste dernek başkanlığı yapmış birisi olarak STK girişimlerinin çok ciddi özveri isteyen yapıların olduğuna şahidim. Dernek Başkanlarımızı, yönetim kurullarınca çalışan değerli yöneticilerimizi ve ekiplerimizi emeklerinden dolayı takdir ediyorum. Medtronic ekibi olarak bizler ve birlikte hareket ettiğimiz STK’lar sayesinde ana temel konularda ortak sorunlarımızı dile getiriyoruz. Geri ödeme sistemlerinin iyileştirilmesi, sağlıkta finansman, yeni teknolojilerinin ülkemize girişinin sağlam zeminler üzerine oturtulması ve sürdürülebilir sağlık ekonomisinin yapılandırılması başlıklı ana mesajlarımızı sizlerin aracılığı ile tekrar gündeme getiriyoruz.