Mehmet ATASEVER
Bürokrat/KİK Eski Üyesi/Akademisyen
Mhatasever@gmail.com
www.mehmetatasever.org
Türkiye’de Tıbbi Tedarik Sistemi’nin birincil ve en önemli sorun alanı hiç şüphesiz alacakların tahsilatı sorunu olmuştur. Bu konuda sektör zaman zaman oldukça sıkıntılı günler yaşamıştır. 2020 yılı da Tıbbi Tedarik Sektörü için böyle bir yıl oldu
Sektör temsilcilerince; Tedarik Sektörünün 2020 yılı sonuna doğru, kamu hastanelerinden, yarısı daha önceki yıllara ait olmak üzere yaklaşık 20 Milyar TL birikmiş alacağı olduğu ifade edilmektedir. Bu alacakların ödeme vadelerinin Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde 12-14 ay, bazı üniversite hastanelerinde 24-36 aya kadar uzadığı, bazı üniversite hastanelerinde ise ödeme vadesinin belirsiz olduğu da sıklıkla ifade edilen diğer bir husustur.
Bununla birlikte 2020 yılında Tıbbi Tedarik Sistemini etkileyen bir gelişme yaşanmış kamudan bu kapsamda alacağı bulunan firmalara, alacaklarından belirli bir oranda feragat yapmaları halinde ödemelerinin iki taksit halinde yapılması önerilmiştir. Bu çerçevede Üniversite hastaneleri için; ilaçlarda %18, tıbbi malzeme ve diğer borçlarda %25 oranında, Sağlık Bakanlığı hastaneleri için; ilaçlarda %6, tıbbi sarf malzemede %25 oranında alacaklarından feragat yapılması istenmiştir.
Yapılan feragat çağrısı ilaç sektörü tarafından büyük ölçüde kabul edilirken tıbbi malzeme sektörünün yarısından fazlasının feragati kabul ettiği tahmin edilmektedir. Feragat için Ekim 2020 sonuna kadar olan takvim uzatılmış, Kasım 2020 sonuna kadar yapılan feragat başvuruları da kabul edilerek ilk taksit ödemeleri büyük ölçüde tamamlanmıştır.
Öte yandan yapılan feragat ödemelerinin yanında Tıbbi Tedarik Sistemi için Aralık ayında Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından önemli miktarda ödenek gönderildiği, 2020 yılsonu itibariyle 2019 yılı borçlarının tamamen kapatılacağı hatta 2020 yılından da ödemeler yapılacağı ifade edilmiştir.
Kasım ayı sonu itibariyle Tıbbi Tedarik Sisteminin tahsilatları ile ilgili bir önemli gelişme daha yaşanmış Hazine ve Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü nakit mevcudu tüm ödemeleri karşılayamayan döner sermayeli işletmeler için ödemeleri düzenleyen öncelik sıralaması ile ilgili 27 Kasım 2020 tarihinde yazı yayınlamıştır. Yayımlanan yazı her ne kadar Mülga Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğünün 18/02/2009 tarihli ve B.07.0.MGM.0.23/115-2277 sayılı genel yazısının hatırlatması olsa da tıbbi tedarik sektörü için önemlidir.
Bilindiği üzere;
Döner Sermayeli İşletmeler Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliğinin “Ödemelerin yapılmasında öncelik” başlıklı 22 nci maddesinde; “(1) İşletmelerin nakit mevcudunun tüm ödemeleri karşılayamaması hâlinde giderler, muhasebe kayıtlarına alınma sırasına göre ödenir. Ancak, bu ödemelerin yapılmasında sırasıyla;
a) Katkı payları hariç olmak üzere özlük haklarına ilişkin ödemelere,
b) Kanunları gereğince diğer kamu idarelerine ödenmesi gereken vergi, resim, harç, prim, fon kesintisi, pay ve benzeri tutarlara,
c) Çeşidine bakılmaksızın Bakanlıkça belirlenen tutarın altındaki giderlere ilişkin ödemelere,
ç) İhalesi yapılan temizlik, yemek hazırlama ve dağıtım, güvenlik, bilgisayar sistemlerine yönelik hizmet alımları gibi yoğun emek gerektiren, düzenli ve kesintisiz yürütülmesi gereken hizmetlere ilişkin ödemelere,
d) Mevzuatları gereği döner sermaye gelirlerinden; personele yapılacak ek ödeme, katkı payı gibi ödemelere, öncelik verilir.
(2) İşletmelerin nakit mevcudunun yeterli olması durumunda ödemeler, ödeme emri belgelerinin muhasebe biriminin kayıtlarına giriş sırasına göre yapılır…” hükümlerine yer verilmiştir.
Söz konusu sıralamaya rağmen Mülga Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğünün 18/02/2009 tarihli ve B.07.0.MGM.0.23/115-2277 sayılı genel yazısında da vurgulandığı şekilde; nakit mevcudu tüm ödemeleri karşılayamayan döner sermaye saymanlıklarında ödeme planı yapılırken hastane döner sermayelerinde tedavi hizmetleri, diğerlerinde ana hizmet faaliyetlerinden kesintisiz ve ertelenemez nitelikte olduğuna idarelerince karar verilen mal ve hizmet alımları ile hizmete yönelik kira giderleri, tüp gaz, oksijen gazı alımları ile tıbbi görüntüleme ve laboratuvar hizmetlerinin de Yönetmeliğin (ç) bendi kapsamında değerlendirileceği, dolayısıyla öncelik verileceği belirtilmektedir.
Dolayısıyla, döner sermayeli sağlık işletmelerinde kamu hizmetlerinin aksamasına neden olacak alım bedellerinin öncelikle karşılanabileceği yukarıda belirtilen mevzuat düzenlemelerinde açıkça yer almakta ve dayanak oluşturacağı belirtilmektedir. Buna göre Sağlık Bakanlığı veya üniversite hastane idareleri, kesintisiz ve sürdürülebilir nitelikte olduğuna karar verdikleri mal ve hizmet alımına ilişkin giderlerin ödenmesinde, hizmetin sunumunun gereği için uygun gördükleri şekilde oluşturacakları ödeme planları çerçevesinde ödeme yapabileceklerdir.
Yazı ile yapılan hatırlatma her ne kadar zamanlama olarak yerinde olsa bile sonuçta Tıbbi Tedarik Sisteminin tahsilat problemine kalıcı bir çözüm olmuyor. Sonuçta olay hastanelerin nakit akış sistemindeki dengesizliğe dayanıyor. Bu açıdan Tıbbi Tedarik Sisteminin sorunlarını masaya yatırıp yapısal reformlar ile sistematik ve kalıcı çözümler bulmak gerekiyor. Bu sebeple Türkiye Tıbbi Tedarik Sistemi’nin tekrar gözden geçirilmesi, kamu kaynaklarının etkin, ekonomik ve verimli bir şekilde kullanılmasının sağlanabileceği, sağlık işletmelerinin ihtiyaçlarının daha hızlı ve pratik olarak temin edileceği, yerli ürün ve yerli üretimin desteklenebileceği, kalitesiz ürünlerin piyasaya girişinin önlenebileceği özelliklere sahip, kamu veya özel bütün sağlık işletmelerinin yararlanabileceği, sağlık sektörüne özel Elektronik Tıbbi Tedarik Yönetim Sistemi oluşturulmalıdır. Oluşturulacak sistemde tahsilat problemleri yaşanmaması için de finans kurumlarının ve/veya sigorta şirketlerinin de sistemin paydaşı yapılması gerekir.