Covid-19 global ekonominin dinamiklerini değiştirirken, işletmeler ve ülke yönetimleri, toplum ve çevrenin faydasını öne çıkaran ekonomik büyümenin önemini fark etti. Çevresel ve sosyal konuların ekonomik istikrar üzerinde derin ve doğrudan bir etkiye sahip olmasının anlaşılmasıyla ekonomik kalkınma kavramı yeniden masaya yatırıldı. İsviçre’nin Türkiye Büyükelçisi Jean-Daniel Ruch ve İstanbul Medipol Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi ve Sürdürülebilir Kalkınma Uygulama ve Araştırma Merkezi Direktörü Prof. Dr. Burcu Yavuz Tiftikçigil’in katılımıyla, Novartis Grup Türkiye Başkanı Dr. Altan Demirdere’nin ev sahipliğinde Sürdürülebilir Kalkınmayı Yeniden Düşünmek: Sağlık Sektörünün Ardındaki Sosyal, Çevresel, Ekonomik Değer konulu bir basın toplantısı düzenlendi. Toplantıda, günümüzde sürdürülebilir kalkınmanın artan önemi ve son gelişmeler, Türkiye’nin Sağlık Ekonomisi dinamikleri ve Novartis Türkiye’nin Türkiye için yarattığı sosyal, çevresel ve ekonomik etki, Türkiye ve İsviçre arasındaki ekonomik ilişkiler ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin oluşturulmasında ve uygulanmasında İsviçre’nin rolü tartışıldı.
Sağlık harcamaları yük değil, yatırım olarak görülmeli
Sağlık harcamalarının ekonomi üzerindeki etkisinden bahseden Novartis Grup Türkiye Başkanı Dr. Altan Demirdere sözlerine şöyle devam etti: “Sağlık sisteminin ekonomik bir yük olarak görülmesinden ziyade, sağlık ekonomisi bir yatırım alanı olarak değerlendirilmelidir. Sağlık harcamaları, hastanelerden sağlık endüstrisine kadar uzanan bakım değer zincirinin her kademesinde ekonomik büyüme, refah ve iyileşme yaratır. Bu değer zinciri üzerindeki her bir katkıyı hesaplamak üzere WifOR Enstitüsü’ne Türkiye özelinde Sağlık Ekonomisi Raporu (Health Economy Report-HER) hazırlattık.”
Raporun sonuçlarına göre, Türkiye’deki sağlık harcamaları, Gayri Safi Milli Hasıla’ya düşen yüzde 4,4 oranıyla küresel ortalamanın altında yer alıyor (dünya ortalaması yüzde 9,9) ve sağlık harcamaları son on yıl içerisinde düşüş gösteriyor. 36,3 milyar dolar doğrudan Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’ya katkısıyla Türkiye’nin 2019 ekonomik performansının %4,2’sini sağlık ekonomisi oluşturuyor. Yine sağlık ekonomisinin sağladığı 2 milyonun üzerindeki istihdam ise toplam istihdamın %6’sını oluşturuyor.
Büyüme ve istihdam açısından sağlık sektörünün Türkiye’nin başlıca önemli sektörü olduğunu belirten Dr. Altan Demirdere, “Sağlık ekonomisinin katma değerinin beşte birinden fazlası Sağlık Endüstrisi Ekonomisi tarafından sağlanıyor. Sağlık Endüstrisi 7,8 milyar dolar katma değer kazandırmakla kalmayıp, toplam 312.500 iş imkânı sağlıyor. Sağlık endüstrisi ekonomisinin altında yer alan İlaç Sanayi ise 2,1 milyar dolarlık Gayrisafi Katma Değer, yarattığı 32.500 kişilik istihdam ve yüksek üretkenliğiyle göze çarpıyor. İlaç sanayinin sağlık endüstrisi ekonomisi içerisindeki payı 2019 yılı itibariyle yüzde 27,4, istihdamdaki payı ise yüzde 10,4’tür. Novartis Türkiye’nin Gayrisafi Katma Değeri ise, Türkiye ilaç sanayisinin yüzde 8,5’ini oluşturuyor” dedi.
Küresel ekonomi dinamiklerinin değişmesiyle insan etkisinin ekonomik etkinin önüne geçtiğini söyleyen Dr. Altan Demirdere sözlerine şöyle devam etti: “Son üç yılda, iş faaliyetlerinin toplum ve çevre üzerindeki etkilerinin ölçümünü sağlayan bir yaklaşım geliştirdik. Sonuçlar, toplum ve çevre üzerindeki etkimizin maddi değer olarak yansıtılmasını sağlıyor. Geliştirdiğimiz SEE (Sosyal, Çevresel, Ekonomik) Etki Değerlemesi’ne göre Novartis Türkiye olarak 2020 yılında toplam 57 yenilikçi ilaç ve Sandoz ürünlerine dayalı portföyümüzün sosyal etkisi 1,7 milyar dolardı ve 12,5 milyondan fazla hastaya ulaştık. İlaçların kullanılmasının yarattığı doğrudan sosyal etkiye ilaveten, iyileşen hastaların tedarikçilerden satın aldığı ürün ve hizmetlerden 490,5 milyon dolar ve hane gelirinin tetiklemesi ile 182,7 milyon dolar dolaylı etki yarattık. Türkiye’ye 29 milyon dolar değerindeki insan sermayesi etkisi de dahil edildiğinde toplam sosyal etkimiz 2,4 milyar dolara ulaştı. Ekonomik etki alanında ise, 1.655’i kendi çalışanımız olmak üzere yaklaşık 5.661 iş olanağıyla Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’ya toplam 359 milyon dolar katkı sağladık. 1955’ten bu yana ülkemizde hem üretim yapan hem de ihracat yapan bir ilaç firması olarak ülkemize sunduğumuz ekonomik ve sosyal katkımızı artırmaktan ve vatandaşlarımızın sağlığı için hizmet etmekten mutluluk duyuyoruz.”
Ülkelerin sürdürülebilir kalkınma çalışmalarında üniversitelere büyük sorumluluklar düşüyor
Sürdürülebilir kalkınmanın öneminin gün geçtikçe arttığını belirten İstanbul Medipol Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi ve Sürdürülebilir Kalkınma Uygulama ve Araştırma Merkezi Direktörü Prof. Dr. Burcu Yavuz Tiftikçigil sözlerine şöyle devam etti: “Günümüzde yaşanan ekonomik, iklimsel ve sosyal krizler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın önemini daha fazla ortaya çıkarıyor. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları; yoksulluğun sona erdirilmesi, çevrenin korunması, iklim krizine karşı önlem alınması, refahın adil paylaşımı ve barışın sağlanması için küresel bir eylem çağrısıdır. Ülkelerin kalkınmasında ve refah düzeyinin artırılmasında toplumun önemli yapı taşlarından üniversitelere büyük sorumluluklar düşüyor. Bu kapsamda Sürdürülebilir Kalkınma Uygulama ve Araştırma Merkezimizde eğitim, araştırma ve geliştirme faaliyetleri yapıyor, ulusal ve uluslararası iş birlikleriyle toplumsal faydayı artırmaya yönelik faaliyetleri sürdürmeyi amaçlıyoruz.”
Gelecek nesiller için daha yaşanabilir bir dünya amacına hizmet etmeyi hedeflediklerini söyleyen Prof. Dr. Burcu Yavuz Tiftikçigil, sürdürülebilir kalkınmanın bir alan olarak geliştirilmesi, sürdürülebilir üretim ve tüketim konularının teşvik edilmesi, paydaşlarla iş birliklerinin sağlanması, Türkiye’deki yeşil ekonomik dönüşüm çalışmalarının desteklenmesi, yerel ve uluslararası literatürde sürdürülebilir kalkınma konularına katkı sağlanması, ekolojik sürdürülebilirlik gibi alanlarda bilgi üretilmesi, sürdürülebilir kalkınmayla ilgili konularda eğitim-öğretim verilmesi, farkındalık oluşturulması ve sosyal sorumluluk projeleri gerçekleştirilmesi gerektiğini vurguladı.
Türkiye-İsviçre ticari ilişkilerinin gelişerek devam etmesi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz
Türkiye-İsviçre arasındaki ilişkilerin gelişmesi yönünde gerçekleştirdikleri çalışmalardan bahseden İsviçre’nin Türkiye Büyükelçisi Jean-Daniel Ruch, “Senelerdir büyüyen İsviçre ile Türkiye arasındaki ticari ilişkiler, son yıllarda ivme kazandı. İthalat ve ihracatın giderek artmasını takiben, İsviçreli firmaların da Türkiye’ye olan yatırım ilgisi arttı. Covid-19 salgınına rağmen geçen yıl Türkiye’nin İsviçre’ye yaptığı ihracat hızlandı ve ticaret hacmi de arttı. Tüm bu gelişmelerle birlikte İsviçreli işletmeler de ekonomik kalkınma kavramını yeniden değerlendirmeye ve stratejilerini bu yönde geliştirmeye başladı. Sürdürülebilir ve yenilikçi ekonomik stratejilerin işletmeleri daha uzun süre ayakta tuttuğu yadsınamaz bir gerçek. Bu kapsamda İsviçre Büyükelçiliği olarak sürdürülebilir kalkınma hedeflerini gerçekleştirmede işletmeleri destekliyor, Türkiye-İsviçre ticari ilişkilerinin gelişerek devam etmesi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi.