İsmail HIZLI yazdı…
Sağlık kuruluşlarının sürdürülebilir şekilde davranma çabası ve gerekliliği, Birleşmiş Milletlerin Binyıl Kalkınma Hedefleri de dahil olmak üzere, herkes tarafından kabul görmüştür.
Sağlık kurumları, sürekli gelişmesi gereken kalite çıktıları, hasta güvenliği, uygun maliyetli hizmetler ve sağlık hizmetlerine adil erişim arayışı içinde dünya çapında gelişmeye devam ettikçe, tüm coğrafyada paydaşlar daha yüksek düzeyde hesap verebilirlik ve hizmetlerin sürdürülebilirliğini talep etmeye devam edecektir.
Sağlık kuruluşlarının sürdürülebilir şekilde davranma çabası ve gerekliliği, Birleşmiş Milletlerin Binyıl Kalkınma Hedefleri de dahil olmak üzere, herkes tarafından kabul görmüştür. Kabul gören görüş; Çevresel, sosyal ve ekonomik unsurların uygulanmasının hepsinin belirli bir dengede yürütülmesidir.
Bu bağlamda ülkemizde de buna yönelik bir kılavuz oluşturulmalıdır, gereklidir, zorunludur.
Bu Kılavuz sağlık tesislerinin tasarımı, inşaat, bakım argümanları ve işletme alanlarına entegre edilmelidir. Ayrıca bu haritalandırma sosyal destek ile birlikte finansal ve politik sürdürülebilirlik alanlarına uygulanarak önemi vurgulamalıdır.
Bu sayede, günü kurtarma olgusundan uzak, işletme içindeki süreçlerin planlanması ve yönetimi ile kurumsal, çevresel, ekonomik ve sosyal sürdürülebilirlik desteklenebileceği gibi sürdürülebilir kalkınma için uygun bir altyapı da hazırlanmış olacaktır. Satışların çok olması her zaman işlerin yolunda gittiğini göstermeyebilir. Ne pahasına olursa olsun satışlar yolunda gitsin bir şekilde daha fazla üretelim, daha çok kazanalım değil aynı zamanda çevreye duyarlı olmak ve gelecek nesillerin kalkınmayı sürdürülebilir kılma yeteneğine ihanet etmeden hareket etmek durumda olduğumuzu bilmeliyiz.
Peki, bu kılavuzu uygulayacak ve gerekli çalışmayı sağlayacak yetkin yöneticileri nasıl hazırlarız?
Üniversite lisans ve lisansüstü programlarında, sağlık kuruluşlarının ihtiyacı olan sürdürülebilirliği sağlamak için gereken bilgi, beceri ve yeteneklere sahip öğrencileri nasıl yetiştiririz.
Benim önerim; Sağlık hizmeti sağlayıcıları, sürdürülebilirlik boyutlarında yetkin yöneticiler hazırlamak için üniversite merkezli yüksek lisans sağlık yönetimi eğitimi (HME) programları ile işbirliği yapabilir. Ve eğitim matrisi yaklaşımı kurgulanabilir.
Eğitim matrisi yaklaşımı ile geleceğin yöneticilerine hizmet öğrenme kursları ve sınıf dışındaki etkinlikler ile sürdürülebilirliğin boyutlarını öğretmek ve güçlendirmek sağlanabilir. Bu deneyim liderlik ve mesleki becerilerini geliştirmeleri konusunda da yardımcı olacaktır.
Uygulamalı gerçek hayattaki öğrenme, sürdürülebilirlikte yeni bilgiler geliştirmek için önemlidir. Eğitiminin bir parçası olarak alan çalışmalarında “Sağlıkta Sürdürülebilirlik” projesini tamamlamaları istenmelidir.
Hazır literatür ezberlerinin dışına çıkılarak eğitim programları; İhtiyaç duyulan beceri ve yetkinlikleri geliştirmek için, hastane yöneticileri, vaka çalışmaları, uygulamalı projeler ve diğer etkileşimli ve deneyimsel öğrenme etkinlikleri konusunda onlara rehberlik edebilir ve denetleyebilir. Bu yapılırsa yöneticilerin sürdürülebilirlik ihtiyacını ve bunun maliyet / finansal konular, ortaklık desteği, güçlü politika düzenlemeleri ve nihayet iç ve dış paydaşların sürdürülebilirliğin farklı boyutlarına nasıl katkıda bulunabileceği ile ilgili olduğunu ele alma fırsatını yeni jenerasyona kazandırabiliriz. Klasik yöneticiler yerine konusuna hâkim ve ne istediğini ne yapması gerektiğini bilen bir kuşaktan bahsediyorum.
İşletmeler ekonomik ve sosyal konularda genellikle kısa vadeli hedefler belirlemektedirler. Orta ve uzun vadeli hedefler işin başında kurgulansa da ya da belirlense de buna ulaşmak için hazırlanan yol haritaları gerçekten uzak kalmaktadır. Son dönemde toplumun hassasiyetinde ön plana çıkan çevresel faktörler ise iş modellemelerinde yeterli öneme sahip değildir. Ancak görülen o ki; bu kavram Geleceğin yöneticilerini (Z kuşağı) yetiştiren birçok eğitim programında yeterli ölçüde yer almaması. Bu konuda anı değerlendiriyor olsak konu ile ilgili durumun endişe verecek boyutta kötü olduğu görülecektir. Herkes konunun önemini kabul etmekle birlikte bu konudaki bilgi birikimlerinin dağınık şekillendiği görülecektir. Son dönemde dikkatimi çeken konu bu. Her yıl onlarca yüzlerce mezun veren ilgili bölümlerde okuyan potansiyel iş gücü ne derece bu konulara hakimler, mezun olduklarında ne derece iş dünyasına hazırlar bir düşünelim!
Diğer bir sorun ise; sahip olunan psikoloji. İşletmelerin bütünsel yaklaşımdan uzak, çevreye duyarsız olmaları. Diğer taraftan maliyet analizlerinden uzak ve günü kurtarma psikolojileri.
Türk işletmelerinin operasyonel süreçlerinde sürdürülebilirlik formüllerini kurgulamakta yaşadığı sorunlar vardır. Sanayileşme, şehir planlamaları ve betonlaşma günlük konuşmalarımızda daha fazla yer almakta, strateji belirlemede artık bu unsuru göz önünde bulundurmaya başladığımızı görmek her ne kadar az da olsa ümit vericidir.
Sağlık kuruluşları, operasyonlarını ekonomik ve kârlı kılacak sürdürülebilir stratejiler geliştirmek için örgütsel ihtiyaçlarını değerlendirmenin yollarını ararken, Yönetim ve işletme literatürü matris yaklaşımı kullanma fikrini güçlü bir şekilde desteklemek durumundadır.
Bu mevcut duruma göre Sürdürülebilirlik kavramı insan, gezegenimiz ve kârlılık kavramları iş modellerine muhakkak entegre edilmeli ve bu entegrasyon işletme yönetimi tarafından da açık ve koşulsuz desteklenmelidir.
Sağlık sektöründe açısından konu değerlendirildiğinde hasta lojistiği, veri analizleri ve dikey entegrasyon alanında çalışmaların ön plan çıktığı görülüyor. Her kurum kendine göre kritik stratejiler belirlemektedir. Türkiye’de iş dünyasının bu konuya yeni ısınıyor olduğunu ve özellikle BİST sürdürülebilirlik endeksinin kullanılmaya başlanması ile birlikte sürdürülebilirlik raporlaması yaptıklarını görüyoruz. Sadece büyük ölçekli firmalarda yapılması yeterli olmayacağından konu tabana yayılmalıdır.
Dünyanın en büyük 10 ekonomisinden birisi olacaksak eğer, ülkemizin yeşil ekonomik göstergelerini yakından takip etmesi küresel ve rekabet ortamında yerini sağlama alması gerekir. Kurumsal ve ulusal stratejilerimizi sürdürülebilirlik temelli kurgulamak durumundayız. Bu bağlamda bu konu işletmelerin vizyon ve misyonlarında yerini değişmez şekilde almalıdır. Ne yapıyorsak yapalım, gelecek nesillerin yaşam kalitesi ve imkânlarını göz önünde bulundurarak yapalım. Yeni kuşağın, çalışmak için insanı odak alan şirketleri tercih ettiğini göz önünde bulundurarak gelecekte var olabilmek için, kurumların bu yaklaşımı iş modellerine entegre etmeleri; tedarikten üretime, dağıtımdan son tüketiciye kadar her aşamada hayata geçirmeleri gerekiyor diyerek şimdiden kolaylıklar diliyorum.