Hüseyin SARPKAYA
Biyoteknoloji alanında yapılan ilk kapsamlı ve müstakil bir kongre olma özelliği taşıyan İVEK BİO Kongresi, sağlıkta “Biyoteknoloji” alanında farkındalık oluşturdu.
Geçtiğimiz ay İVEK Vakfı’nın (İlaç Eczacılık Sağlık Bilim ve Teknolojileri Vakfı) düzenlediği uluslararası Uluslararası İVEK BİO Kongresi 26-28 Kasım 2018 tarihlerinde İstanbul’da, Osmanlı Arşivleri toplantı salonlarında gerçekleşti. Hedef, sağlık alanına yönelik biyoteknolojik çalışmalarına katkı, ayrıca teknokentler ve girişim firmalarının da katılımıyla biyoteknolojik ilaç ve ürünlerdeki gelişmelerin ve yeni buluşların da duyurulması olarak belirlenmişti.
Düzenlenen bu etkinlik mekân seçiminden katılımcı profiline kadar gayet başarılıydı. Özellikle Osmanlı Arşiv Binasının müze bölümünü rehber eşliğinde gezmenizi tavsiye ediyorum. Kongrenin biyoteknolojik farkındalık açısından Türkiye için bir ilk olması sağlık camiamız adına oldukça önemli bir adımdı.
Önemli konular konuşuldu
Amerika’da her yıl düzenlenen Bio İnovasyon Organizasyonundan 25 yıl sonra Türkiye’de düzenlenen gayet kapsamlı bir program olan İVEK BİO Kongresi’nde sunumlar özellikle Nanobiyoteknoloji, Gen Tedavisi ve Gen Taşıyıcı Sistemler, Sağlık Alanında Biyoteknolojik Ürünler, Biyoteknolojik İlaçların Formülasyonu, Biyoteknolojik İlaçların Üretimi, Biyoteknolojik İlaçlarda Preklinik ve Klinik Araştırmalar, Biyoteknolojik Aşılar, Biyoteknolojik İlaçlarda Ruhsat ve Patent, Biyoteknolojide Medikal İnformatik başlıklarından oluştu. Kongrede ayrı bir bölüm olarak planlanan girişimci firmalarının stantlı katılımı yatırımcı firmaların da oldukça ilgisini çekti. Biyoteknoloji alanındaki yenilikçi bu çalışmalar Kamu ve Özel Sektörde büyük bir farkındalık oluşmasını sağladı.
Multidisipliner bakış açısı
Kongrede panellerden arta kalan zamanda değerli hocalarımız ile bilimin gelişmesiyle veya tam olarak gelişmemesi ile ilgili sohbetler yapma fırsatı buldum. Alanında çok değerli isimler Türk biliminde Multidisiplinler bir araştırma yapmanın ne kadar zor olduğu konusunda hemfikirdi. Bu düşünceden yola çıkarak aslında sadece bilimde değil biz sağlık hizmet sunucularının da Multidisiplinler bakış açısıyla meselelere bakamadığımızdan dolayı sektörümüzün tüm paydaşlarının içlerinde sıkışmışlık duygusuna kapıldığını fark ettim. Örnek olarak ASELSAN’ın sağlık alanında yapmış olduğu iş birlikteliğinin sektöre getirdiği heyecanı veya hem tıbbi serum hem de kişisel sağlık ürünleri üreten firmanın başarı grafiği gibi birçok örneği sıralayabiliriz. Evet sektörümüzün gelişimi adına insana değen her platformda bir iş birliği kurmamız gerekmekte olduğunu düşünüyorum 2019 yılını kendi adıma sistemsel inovasyon yılı olarak ilan ediyorum. Hem kendi işlerimde hem temsil ettiğim platformlarda Multidisipliner ticaret, hizmet, üretim yapmayı hem öğrenecek hem de elimden geldiği kadar tecrübelerimi aktaracağım.
İhracat odaklı kümelenme
Birçok firma bilançolara eksi yazdığı bu dönemde hepimiz hemfikiriz ki daha hızlı satmak ve daha hızlı tahsil etmekten başka şansımız yok. Önerim şu; sağlık ürünleri ihracatı odaklı bir kümelenme faaliyeti oluşturulmalı. Tabi birçok dernek, birlik kendi içerisinde bu imkânı üyelerine sağlasa da kastım sadece ihracata odaklanmış sektörün problemleri ile meşgul olmayan, potansiyel ülkelerde saha araştırması yapan, iş gezileri düzenleyen, uluslararası fuarlarda beraber standart açan, ortak ülke ofisleri kuran ve bu harcamaları teşvikler ile fonlayan bir organizasyon. Tabi kulağa hoş geliyor, fakat zor olduğunu biliyorum. Sizin de bildiğiniz bir gerçeği tekrarlamak isterim. 2019 hepimiz için zor geçecek. Bu zor günleri kazasız atlatmak için üç ‘İ’ye ihtiyacımız var İnanç, İnovasyon, İhracat.
Sonuç olarak gayret bizden takdir Allah’tan. Tüm okurlarıma iyi yıllar diler işlerinde kolaylıklar temenni ederim.