Esra ÖZ yazdı…
Max Liebermann, parlak, genç bir İngiliz doktor, ünlü psikanalist Sigmund Freud’un öğrencisidir. Max olağandışı ve rahatsız edici bir dava ile mücadele eden Avusturyalı dedektif müfettiş Oskar Rheinhardt’a yardım teklifinde bulunur. Max’in olağanüstü algı ve adli tıp becerileri ile insan davranışı konusundaki derin anlayışı Oskar’ın Viyana’nın en gizemli ve ölümcül vakalarını çözmesine yardımcı olur. Vienna Blood adıyla modern kriminal psikolojinin tohumlarını atmasını konu alan üç bölümlük BBC dizisi. Her davada mutlaka kanıt bulmak için bilimsel yöntemleri kullanan Max Liebermann, o dönemin laboratuvarlarını ve bilimsel tüm yöntemleri araştırmalarında kullanır. Gözlem yeteneği, parçaları birleştirme şekli ve psikolojik bilgilerini kullanarak gizemli cinayetleri tek tek çözer. Dizide özellikle vurgulanana iyi gözlem yeteneği, merak ve şüpheciliğin günlük hayatımızda da kullanılmasının önemi hatırlatılıyor. Kanıt olmadan bir gizemin çözülmediğine değinmiştim. Son günlerde Coronavirüs salgını için de aslında bu durum geçerli. Çin’in Wuhan kentinden başlayan Coronavirüs salgını tüm dünyada merak konusu olmaya ve korku uyandırmaya devam ediyor. Çin’deki 12 kent karantina altına alındı. Bu yıl ki Coronavirüs türüne 2019-nCoV adı verildi. Virüsün bir yarasa ya da zehirli yılandan insanlara geçtiği düşünülüyor. Hastalık solunum yollarından bulaşıyor. Belirtiler baş ağrısı, ateş ve öksürük şeklinde kendini gösteriyor. Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği’nin (KLİMİK) yaptığı açıklamada; hastalığın 2 ila 14 gün süren kuluçka sonrası ortaya çıktığı belirtiliyor. Hastalığı daha ağır geçiren ve risk altında bulunanların ileri yaş ve çeşitli hastalıklara sahip kişiler yani, akciğer hastalıkları, organ yetmezlikleri, kanser, diyabet, bağışıklık baskılayan hastalıklar olduğu ifade ediliyor.
Korku beraberinde, insanları yanlış bilgilere de yönlendiriyor
Medyada yayınlanan haberler, sosyal medya ve WhatsApp gruplarında dolaşan farklı içerikler insanları önce daha da korkutup sonra da işe yaramayan ürün pazarlayanlarla karşılaşmayla son bulabiliyor. WhatsApp mesajlarının kaynağı belirlenemiyor, herhangi bir kanıt belirtilmiyor. Bilimsel bir dayanağı olmayan bu mesajlar, insanlara ürün pazarlamak için kullanılabiliyor. Sağlık Bakanlığı çalışanlarını bilgilendirmek için internet sitesinde bir rehber[1] paylaştı. Rehberde sağlık çalışanlarının bu tip vakalarla nasıl mücadele edeceği bilgileri yer alıyor. Ayrıca, hastalığın sıkça karşılaşılan belirtiler solunum semptomları, ateş, öksürük ve nefes darlığı olarak belirtiliyor. Daha ciddi vakalarda ise zatürre, ağır akut solunum yolu enfeksiyonu, böbrek yetmezliği ve ölüm görülebileceği ifade ediliyor. Önemli noktalardan biri de henüz etkili olduğu belirlenmiş bir ilaç olmadığı söyleniyor.
Korunma yöntemleri için ise şunları sıralanıyor[2]:
- Hasta insanlarla temastan kaçınmalıdır.
- Hastaların yoğun olarak bulunması nedeniyle mümkün ise sağlık merkezlerine gidilmemeli, sağlık kuruluşuna gidilmesi gereken durumlarda diğer hastalarla teması en aza indirmelidir.
- Gıda güvenliği önerilerine dikkat edilmelidir yani çiğ süt ve hayvansal ürünler tüketmemek, çiğ tüketilecek sebze ve meyveleri iyice yıkayarak tüketmek gibi.
- Yabani ve evcil hayvanlar canlı veya ölüsüyle temastan kaçınılmalıdır.
- El hijyenine dikkat edilmelidir. Eller en az 20 saniye boyunca sabun ve suyla yıkanmalı, sabun ve suyun olmadığı durumlarda alkol bazlı el dezenfektanı kullanılmalıdır. Antiseptik içeren sabun kullanmaya gerek yoktur, normal sabun yeterlidir.
Sağlık Bakanlığı önlem olarak bunları sıralarken, dijital dünyada birbirinden farklı senaryolar dolaşıyor. İnsanları korku ve paniğe sürükleyen, kanıtı olmayan ve gerçeği yansıtmayan felaket senaryoları paylaşılıyor. İşte tam bu noktada sağlık okuryazarlığı bilinciyle hareket etmenin önemi ortaya çıkıyor. Kanıt olmadan bu tür verilere güvenmemeliyiz. Bilimsel yazı; kanıta dayanmasına karşın bilginin göreceliliğini, mutlak doğruluk ve yanılmazlığın olmadığını kabulle destekler. Problemlere güvenilir çözümler aramak amacıyla, planlı ve sistemli olarak, verilerin toplanması, çözümlenmesi, yorumlanarak değerlendirilmesi ve sürekli aydınlanma ve aydınlatılma çabalarında bir arayış içerir.[3]
Kanıtı da sorgulayın
Kanıt konusunda da şüpheci olmamız şart. Çünkü, Deepfake yani yapay zeka sahteciliği de gündeme gelmeye başladı. Bu yöntemle video görüntüleri birebir taklit edilebiliyor ve bu kişilerin ağzından farklı açıklamalar yapılmış gibi gösterilebiliyor. Ctrl Shift Face isimli YouTube kanalında yayınlanan Komedyen Bill Hader ve Tom Cruise videosu[4] da bu karmaşaya iyi bir örnek. Deepfake (derin sahtelik), denilen bu video yapay zeka teknolojisiyle görüntülerin manipüle edilmesini sağlıyor. Mesela önemli birinin yapılacak sahte açıklamalarına da hemen güvenmemek önemli. Yani her gördüğünüz kanıtı en az iki resmi siteden teyit ettikten sonra güvenilir olup olmadığına karar verin. Medyadaki gerçek ile sahte haber karmaşasında yaşanan sorun bu kez hayatımızın merkezine yerleşecek. Gerçek ile sanal arasındaki karmaşaya, sahtelik de eklendiğinde gerçeği bulmak daha da zorlaşacak. Özellikle salgın ve afet gibi zamanlarda kaynağı doğrulanmayan haberler, bilimsel verilere dayanmayan bilgiler, kitleler üzerinde kafa karışıklığı, güvensizlik ve panik gibi sonuçlar doğurur. Meraklı olmayı, şüpheciliği ve araştırmayı sakın bırakmayın!
3 Bilimsel araştırmada etik ve sorunları, Türkiye Bilimler Akademisi Bilim Etiği Komitesi, Tübitak Matbaası, Ankara, 2002,11 – Bilimsel araştırmada etik ve sorunları, 2002, Ibid s.44
4 https://www.youtube.com/watch?v=VWrhRBb-1Ig
[1] https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/haberler/ncov-rehber-ve-vaka-bilgi-formu.html
[2] https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/haberler/ncov-rehber-ve-vaka-bilgi-formu.html