Hüseyin SARPKAYA yazdı…
Kamuoyunun tıbbi cihaz hakkında farkındalığı yüksekken bu yaşanan süreçten ders alıp sektör paydaşları tarafından değişimi yönetmenin bence tam zamanı olduğunu söylemek isterim.
Birçok mecrada COVID-19 virüsü üzerine çok yazıldı, çizildi, konuşuldu. Aynı şeyleri tekrar etmek istemiyorum. Aslına bakarsanız mikro ekonomik olarak daha teknik mücadele yöntemlerinin konuşulmasının sektöre fayda sağlayacağını düşünmekteyim.
Yapılan çalışmalar neticesinde salgın ülkemizde şimdilik kontrol altına alındı diyebilirim. Tabi bu başarıya son 15 yılda dizayn edilen sağlık alt yapısı, sağlık hizmet sunucularının öz verili çalışmaları ve kamunun güçlü liderliğinin katkısının çok büyük olduğunu söylemek isterim.
Bu vesile ile mücadelede ön safta olan sağlık personeli, teknik, idari, destek personeli olmak üzere, yönetim kademelerinde olan herkese müteşekkirlerimi belirtir, kayıplarımıza Allah’tan rahmet yakınlarına sabırlar dilerim.
Birçok sektör gibi bu salgından tıbbi cihaz sektörü de nasibini fazlası ile aldı. Sektör oyuncuları olarak tedarik zincirinin bozulmaması için elinden geleni yaptık ve ileriki günlerde yapmaya devam edeceğiz elbet. Bu konuda, otoritenin sektörün hakkını teslim etmesi gerekli. Devlete küsülmez ama hafif bir gönül kırgınlığı yok diyemem. Ayrıca sektörün yaşadığı finansal sorunların her geçen gün oyuncuların belini büktüğü gerçeğini bir kez daha hatırlatmak isterim.
İlk bakışta artan hasta sayısına bağlı oluşan talebin, sektöre fayda sağlayacağı gibi bir algı oluşsa da Aslında hiç de öyle olmadı. Salgın ülkemizde baş göstermeden önce tıbbi cihaz endüstrisi içinde bulunduğu tedarik zincirinde ve ödeme dengesinde öyle büyük bir bozulma yaşadı ki birçok firma yılsonuna kadar bilançoları düzelmez ise durum vahim gözüküyor. Böyle bir durumda sektöre sahip çıkmak yılların tecrübesine sahip firmaların ayakta kalmasını sağlamak kamunun asli görevi olmalı diye düşünüyorum.
İlk günden itibaren söylenen bir kavram var; “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak”. Evet, bu söylem aslında değişen paradigmanın ayak sesleri olarak okunabilir. Ülkelerin sağlık alt yapılarından, tedarik üretim modellerine kadar birçok alanın değişeceği yeni bir normalden bahsetmekteyim.
Ülkemiz açısından kendi kendine yetebilmenin ne kadar önemli olduğunun anlamız için ibretlik bir döneminde yaşandığını aşikâr.
Hatırlayın o günleri maskenin, koruyucu ekipmanın, eldivenin, yoğun bakım cihazlarının ne kadar önemli hale geldiğini, normal zamanda kimsenin yüzüne bakmadığı tıbbi malzemelerin uluslararası mesele haline gelip bir ülkenin diğer bir ülkenin tıbbi ürünlerine el koymaların yaşandığını gördük.
Pandeminin ilk günlerinde şahsi düşüncem, pandemi öncesi ve sonrası diye kendi içinde süreci iki kısma ayırmamam sonucu işimde olsun veya etrafımda olsun önlemlerimi bu doğrultuda almaktı. Fakat zaman geçtikçe düşüncem ve eylemlerim pandemi ve devamı olarak everildiğini söylemek isterim.
Bir kere pandemi sürecinde koruyucu ekipman arzı artık doyum noktasına ulaşsa da talep hiç bitmeyecek. Hatta COVID -19 ile mücadeleyi kolaylaştıracak daha inovatif ürünlere ihtiyacımızın artacağı kesin bir gerçek.
Koruyucu ekipman ve medikal malzeme tarafında artan talebi karşılamak için fırsatı görüp sektöre hızlı giren girişimcilere ise, yakın zamanda bakanlığın regülasyonlar ile tekrar denetim ve piyasa gözetim ilkelerine döneceğini söylemek isterim. Onlar da bu sektörde kalıcı olmak istiyorlarsa, ürünlerinin kalite ve standartlarına dikkat ederek yatırımlarını muhakkak ona göre yapsınlar.
Endüstrinin yaşadığı güç kaybındaki tek sebep sağlık hizmetlerinin ve tedarik zincirindeki arz ve talep dengesi değişikliği değil elbet, ama değişen paradigma dedik ya, biz işimizi iyi de yapsak zemin değişikliği her şeyi derinden etkiliyor.
Hazır kamuoyunun tıbbi cihaz hakkında farkındalığı yüksekken bu yaşanan süreçten ders alıp sektör paydaşları tarafından değişimi yönetmenin bence tam zamanı olduğunu söylemek isterim.