Bu yıl sektördeki 21. yılını kutlayan ACENDIS Şirketler Grubu Kurucusu Hasan Şahin ile bir söyleşi gerçekleştirdik:
Kurucusu ve CEO’su olduğunuz ACENDIS firması anahtar teslim hastane kurmak isteyenlerin ilk adresi durumunda. ACENDIS’in bu başarıyı nasıl elde ettiğini bize kısaca anlatır mısınız?
1995 yılında, Almanya’nın Hanover şehrinde kurulan, Türkiye’deki ilk projesine 1997 yılında imza atan ACENDIS, geçen 20 yılda, yurt içi ve yurt dışında, aralarında zincir hastanelerin de bulunduğu 200’den fazla hastanenin anahtar teslim hastane projelerini gerçekleştirdi. ACENDIS, dünyanın en önemli üreticileri ile 20 yıllık geçmişe dayanan ortak çalışmaları ile sağlık sektörünün çözüm ortağı olarak hizmet vermektedir. Türkiye, Ortadoğu, Avrupa, Türki Cumhuriyetler ve Afrika’da anahtar teslim hastane projeleri ile en son teknoloji medikal cihazların temin edilmesi, kurulumu, oryantasyonu, satış sonrası servis hizmeti ve periyodik eğitim programları ile bütün çözümler sunmaktadır.
Sektörde 20 yıl lider olarak kalabilmenin sırrı nedir dersek neler söylersiniz?
Sektörde gerçekleştirilen teknolojik yenilikleri, modern cihazları ve yeni pazarları her daim takip etmek ve müşterilerimizin ihtiyaçlarına uygun çözümler sunmak diyebilirim.
İyi ki de bu işi yapıyorum diyor musunuz zaman zaman? Yani işinizi seviyor musunuz?
Klasik bir cevap olacak ama tabii ki işimi severek yapıyorum ve iyi ki de bu işi yapıyorum diyorum. Zorlu yönleri de var işimin, diğer yandan farklı ülkelerden kişilerle iletişim kurmak ve portföyümüze yeni ürünler katmak işimi keyifli hale getiriyor. Klasik bir ofis yöneticisi olmaktan çok sahada olmak farklı ülkelerdeki sağlık sektörlerini takip etmem açısından çok faydalı oluyor ve beni dinç kılıyor.
ACENDIS olarak dünya çapındaki projelerinizi biraz konuşursak, üzerinde çalıştığınız projelerinizden bahseder misiniz?
Ağırlıklı çalıştığımız ülkeler arasında Türkiye, Suudi Arabistan, Irak, Nijerya, Tunus, Malta gibi büyüyen pazarlarda faaliyet gösteriyoruz. Hedef pazarların başında da Afrika geliyor. Şu anda kuşatılmamış, keşfedilmemiş en önemli kıta Afrika. Afrika büyüyecek ve gelişecek. Büyümekte olan bu pazara ağırlık veren firmamız da Libya’da ve Njierya’da bir, Gana’da ise iki proje gerçekleştirdi. Cibuti’de yeni bir projeye başlayacağız. Gana’dan Batı Afrika’ya, Cibuti’den de Doğu Afrika’ya girerek büyümeyi hedefliyoruz. Son dönemde odaklandığımız diğer pazarlardan ikisi de Çin ve Suudi Arabistan’dır. İki ülkede de şirket kurma hazırlığındayız. Suudi Arabistan rekabetin yüksek olduğu bir pazar ve Çin de büyük bir pazar ve sağlık yatırımlarına aç. Bizler de Almanya’nın en büyük hastane mimari şirketi ve bir inşaat şirketiyle birlikte Çin’de ofis kuruyoruz. Çin’de olan şirketlerle birlikte pazarda 15 yıldır büyümeyi planlıyoruz. Türkiye’deki çalışmalarımıza özet niteliğinde değinecek olursam, bugüne kadar Türkiye’de 200’ün üzerinde anahtar teslimi hastane yatırımı yaptık. Türkiye’de alanımızda yüzde 50’nin üzerinde pazar payına sahibiz.
İş yaptığınız ülkelerde hastanecilikte özel sektör mü önde kamu mu? Özel sektör teşvik ediliyor mu?
Türkiye’de özel sektör büyümekte. Şu anda özel sektörün sağlık sektöründeki ağırlığı yüzde 18’e dayanıyor. Bizde özel sektörde A, B, C, D diye sınıflandırdığımız hastanelerde A sınıfında varız. B sınıfının çok azı, C’nin de yarısı bize müşteri oluyor. Burada pazarın daraldığını görüyoruz. Şu anda Türkiye’de 650 özel hastane var. Şu anda büyük gruplar hastane yatırımları yapıyorlar ama 2-3 sene sonra bunun hemen hemen biteceğini öngörüyoruz. Geriye kalan yüzde 80 pazarı devlet oluşturuyor. Devlette yokuz ama çok da talep geliyor bize. Şimdi PPP (Public Private Partnership) denilen özel sektör-kamu ortaklığı projeleri gündemde. Ama tüm şartları, çerçeveyi devlet belirliyor. Dolayısıyla mimari yapıdan tutun alınacak cihazlara kadar devletin onayı gerekiyor. Orada bizim biraz zorlandığımızı görüyoruz. Çünkü bizim sattığımız medikal cihazlar daha çok özelde biliniyor. İnşaat şirketleri çok tanımıyordu bizi. Ancak anahtar teslim paket sunabilmemiz ve Hermes finansmanı sağlayabilmemiz büyük bir avantaj oldu onlar için. Bu projelerde farklı gruplar var. Onların hepsi hizmeti artık bizden almak istiyorlar. Bazı inşaat şirketleri yurt dışında da proje yapıyorlar. Gerek Almanya’da gerekse Rusya’daki tecrübemiz ve bağlantılarımız ayrı bir kolaylık sunuyor bu firmalara. Kamu projelerine girmeye biraz geç başladık. Rekabet açısından şu anda devlet hastaneleri özellerle rekabet edecek durumda. Devlet, teknolojiyi özel sektörden çok daha iyi takip ediyor. Tabii ki özelde A sınıfı hastaneleri ayrı tutuyorum.
Yurt dışında mı iş yapmak zor Türkiye’de mi dersek ne dersiniz? Avantaj ve dezavantajları neler?
Her ülkenin kendine göre dinamikleri var, bu dinamikleri dikkate alarak hareket etmek gerekiyor. Türkiye’de iş yapmak ve iş ilişkilerinizi ayakta tutmak için daha fazla performans harcamak zorundasınız. Almanya’da daha çok, sunduğunuz hizmete konsantre oluyorsunuz, görüşme – anlaşmalar daha kısa ve net prosedürlerden oluşuyor. Türkiye’de diyalogları sürdürebilmeniz için daha fazla emek vermelisiniz, müşteriye onun için çalıştığınız, sadece onun için varlık gösterdiğiniz ve sizin için çok önemli olduğu imajını vermeniz gerekiyor. Akdeniz ülkesi olması dolayısıyla İtalya ile Türkiye arasında duygusal benzerlikler var fakat buna karşın Türkiye’nin İslam ülkesi olması nedeniyle çok da büyük farklılıkları var. Burada gördüğüm kadarıyla, etnik ortaklıklara yani aynı memleketten olmaya hala çok önem veriliyor. Almanya’da böyle bir durumla karşılaşmazsınız. İstanbul kozmopolit bir şehir mesela ama biraz detaya girerseniz nereden geldiğiniz sorusuyla hemen karşılaşabilirsiniz. Aynı bölgeden, şehirden geliyorsanız size sempati duyuyorlar. Bu sempati İtalya ve İspanya’da da var ama burada daha farklı. Tabi Avrupa Birliği standartlarını da göz önünde tutmak gerekiyor; insanlar AB normlarını içselleştirmiş vaziyetteler, iş ve özel hayatlarına dahi yansıtıyorlar.
Birçok ülkede işleriniz var. Mevcutlara yenileri ekleniyor. Bu zor olmuyor mu sizin için?
Zorlayıcı olabiliyor zaman zaman ama dünya çapında hastane projeleri gerçekleştiren bir firmaysanız farklı ülkelerdeki pazarlara açılmak ve oradaki gelişmeleri yerinde takip etmek ve aktif olmak zorundasınız. Ben bu durumu zorunluluk olarak değil de işimin bir parçası olarak algılıyorum.
Merkeziniz Almanya’da. Almanya’nın sağlık sektörü ve oradaki çalışmalarınız hakkında neler söylemek istersiniz?
Almanya ekonomisi profesyonel işleyen ve oturmuş bir yapıya sahip, sağlık sektöründe varlık gösteren çok büyük kuruluşlar var. Almanya’da faaliyet gösteren hastanelerin yatak kapasitesi 600-1000 arasında değişiyor. Yeni hastane yapımı yok, mevcut hastanelerin kapatılarak optimize edilmek suretiyle tek hastane haline getirilmesi sözkonusu. Almanya’da daha çok günlük alımlarla ilgili hastanelere hizmet sunuyoruz, orada bu işi gerçekleştiren Medicalis isimli bir şirketimiz var.
Türkiye’deki çalışmalarınızdan da biraz bahsedebilir misiniz?
ACENDIS hastane yönetimlerine projelerinin ilk basamağı olan planlamadan, cihaz tedarik alımına ve personel eğitimi konularına kadar geniş̧ kapsamlı destek sunmaktadır. Bugüne kadar Türkiye’de 200’ün üzerinde anahtar teslimi hastane yatırımı yaptık. Türkiye’de alanımızda yüzde 50’nin üzerinde pazar payına sahibiz. Acıbadem, Medicana, Medical Park, Dünyagöz gibi daha çok zincir hastanelerin projelerini gerçekleştirdik.
Birçok ülkede iş yapıyorsunuz. O ülkelerde Türkiye’deki sağlık sektörü nasıl değerlendiriliyor? Örnek alan ülkeler var mı bizi?
Türkiye’de sağlık sektörü çok hızlı ve olumlu bir gelişim gösteriyor. Ben de Almanya’da Türkiye’nin sağlık reklamını yaptığımda ve Almanya’dan Türkiye’ye gelen kişiler Türkiye’deki hastaneleri gördüklerinde hayretler içerisinde kalıyorlar. Türkiye’de hastanelerin otel gibi olduğundan, iyi doktorlar ve teknolojinin olduğundan bahsediyorlar. O nedenle Avrupa’dan şu anda plastik cerrahi, saç ekimi, göz ameliyatları ve küçük ameliyatlar için gelen insanlar yakında büyük ameliyatlar için de gelmeye başlayacaklardır. Afrika’ya yaptığım ziyaretlerde, Nijerya, Gana, Cibuti’den sağlık sektörüyle ilgili birçok kişi Türkiye’de hızla gelişen sağlık sektörünü kendilerine örnek olarak aldıklarını belirtiyorlar.
Çalışanlarınız sizi “iş arkadaşı” olarak görüyorlar. ‘Hasan Bey evlilik yıldönümümüzü, doğum günümüzü unutmuyor’ diyorlar. Bunları yapmak içten gelen bir duygu değil mi?
Evet, içten gelen bir duygu bu, aksi çok yapay olurdu zaten. Çalışanlarımıza hep bir aile olduğumuz vurgusunu yaparım, çalışanlarımı Acendis ailesi olarak görüyorum ben. Onların da birliktelik duygusu ile hareket etmelerini ister ve bunu hep tavsiye ederim. Birlikten kuvvet doğar çünkü. Takım ruhuyla hareket etmenin önemli olduğunu düşünüyorum.