Hüseyin SARPKAYA yazdı…
Türkiye’de sağlığa her şeye rağmen bütçeden daha fazla kaynak ayrılmalı. Şunu unutmayalım nüfus yaşlanıyor, hastalıklar artıyor, dünya değişiyor daha gidecek çok yolumuz var.
Sanayileşme kavramı üzerine bu güne kadar çok fazla tartışılmış olsa da, ihtiyaçların hızla değiştiği günümüzde tartışılmaya devam edilecektir. Gelişen teknoloji; ağır sanayi yatırımlarını dönüştürse de yeni bir gelecek bizleri bekliyor. Üç, beş kişilik bir ofiste 3D yazıcı ile koca fabrikaların yaptığı işi yapabilir hale geldik. Hele ki dünyanın fabrikası Çin kavramının tartışıldığı bu günlerde, ülkemizin atacağı doğru adımlar ile bir medikal üretim üstü olması yüksek ihtimal olarak gözükmekte.
Ölçek üretim kapasitesi
Hangi alanda olursa olsun büyüme için, o alana ait ekosistemi beslemek gerekmektedir. Her türlü endüstriyel ürünün, yüksek adetler ile üretilerek piyasaya arz edilmesi mantığı sanayileşmede iki kavramı ortaya çıkartmaktadır. İlki aynı kalite ve özelliklere sahip seri ve adetli üretilen ürün, diğeri ise bu ürünleri satacak pazar, yani piyasa.
Bir ülkede herhangi bir sanayi alanının gelişmesinin sırrı bu iki kavramda saklı sanayicinin ölçek üretim kapasitesine sahip olması ve rekabetçi şekilde piyasaya ürünlerin sunulması. Peki, formül bu kadar basitse neden özellikle medikal sanayide başarılı olamıyoruz.
Vaka analizi olarak COVID-19 sürecinde yaşadığımız maske krizini iyi incelersek sanırım sorunun cevabına yaklaşmış oluruz. Dünyada ve ülkemizde, maske ve koruyucu ekipmana ihtiyaç artıkça oluşan talep üretimi tetikledi. Bunun üzerine artan sipariş miktarı elde edilen kâr marjının artmasına sebep oldu. Böylelikle sektör dışı birçok üreticiyi bu alana yatırım yapmaya sevk etti. Sonuçta, medikal tekstil alanında birçok üreticimiz oldu. Yapılan yatırımlar ile krizin ateşi en azından makul ölçüde dindi. Tabi sürdürülebilirlik adına bundan sonrası daha önemli. Daha önceki yazımda bahsettiğim üzere esnek üretim becerisine sahip, Türk firmaları bundan sonrası için plan yapmıştır elbet. Kimi devam eder yoluna, kimi başka bir alana doğru yol alır.
Üretimin pozitif tetiklenmesi
Dikkat çekmek istediğim husus, piyasanın gelişmesinin üretimi nasıl pozitif tetiklediği konusu. O zaman vakit kaybetmeden medikal sanayi geliştirme konusunda bildiklerimizin yanına, piyasa geliştirme metotlarını ekleyerek hedef üretim konularımızda pazarımızı büyütmenin formülünü aramalıyız. Malum, sağlık ekosisteminin en üstünde sağlık hizmet sunucuları bulunmakta. Ayrıca iyi bir lobiye sahipler. Yanlış anlaşılmasın eleştirmiyorum bu durumu, bir dönem eczacılar iyi bir lobi yapmakta idi. Özel hastanelerin gelişmesi ile sağlık hizmet sunucuları piramidin üzerine tırmandı. Şuan için sağlık alanında politika belirlemede büyük rol oynamaktalar. Sağlıkta bütçeden ayrılan en fazla pay bu alanlara harcanmakta. Haliyle kurumların kazançları harcamaları ile doğru orantılı. Bu durumda ister özel olsun ister kamu hiçbir taraf medikal ürüne çok para vermek istemiyor.
Hatta olabildiğince ucuza ürün almak, satın alma başarısı sayılıyor. Kolay anlaşılması adına bir örnek vermek isterim. Bir devlet hastanesi yerli malı ürüne %10-15 kadar pozitif ayrımcılık yapabilmekte, peki bu ekstra ödediği parayı nereden verecek? Tabi ki diğer harcamalardan kesinti yaparak kazandığı döner sermayeden.
Sağlığa ayrılan pay artmalı
Paydaşlar arası firmaları birbirine kırdırmanın kimseye faydası yok. Sektörler arası pay kapma mücadelesinden daha ziyade her ekosistem kendi içinde geliştirilmeli. Aksi halde Pazar oluşmaz, tabi medikal sanayide. Peki! Ülkede medikal sanayi büyürse ne olur? Öncelikle muhtemel yaşanması beklenen tedarik problemlerine daha dirençli olursun. Beklenmeyen salgın, afet, savaş konularında da hazırlıklı olursun. Yurt dışına döviz göndermez, hatta döviz getirici faaliyetlerin olur. İstihdam bekleyen birçok gence umut olursun, birçok eve aş olursun. Bence adım atmak için gayet yeterli sebepler bunlar. Türkiye’de sağlığa her şeye rağmen bütçeden daha fazla kaynak ayrılmalı. Sağlık hizmetleri sunumundaki memnuniyet ve harcama oranına bakarak muazzam başarılı olduğumuz aşikâr. Şunu unutmayalım nüfus yaşlanıyor, hastalıklar artıyor, dünya değişiyor daha gidecek çok yolumuz var.