Hüseyin SARPKAYA…
Sektörümüz şu an yoğun bakımda durum sabit, fakat bir an önce servise alıp yoğun bakım ortamından uzaklaşmalıyız. Her birimizin ruhsal anlamda bir rahatlamaya es vermeye ihtiyaç var.
Ülke olarak yaşadığımız hassas dönem sonucunda her sektörün hatta her ferdin derin bir ikilem içerisinde olduğunu görüyorum. Özelikle sağlık alanında tedarikçisinden sağlık hizmet sunucusuna kadar, gidişat konusunda derin bir analiz yapılamıyor.
Evet, sağlık sektörü son 17 yılda ülkemizde tahmin edemeyeceğimiz bir hızda ilerledi. Aslında temel problemlerin başında bu hızlı büyüme problemi geliyor. Büyüme yaşansın elbet fakat yerli tıbbi cihaz olmadan hastane açarsan ülke dünya çapında markaların tıbbi cihaz sergi alanına döner. Büyüme eş güdümlü olmalı mutlaka.
Anlıyorum biz ülke olarak tarihimizde darbeler, krizler, etrafımızdaki savaşlar neticesinde sıkışıp, feraha çıktığımız dönemlerde çok ciddi ivmeler ile hareket ediyoruz, tabi yatırım ve finansman hâlâ yumuşak karnımız.
Şehir Hastaneleri son yıllarda çokça tartışılıyor. Bu yatırım millete külfet mi olacak nimet mi olacak konusunda kamuoyunda net görüş yok maalesef. Yeni modern hastanelere yüksek teknolojik cihazlara ihtiyaç var mı? Var. Peki, büyük yapılar yönetilmesi girift ve maliyetli mi? Evet. Gel de çık işin içinden. Aslında zaman zaman teşhisini doğru yaptığımız konularda hızlı kararlar alsak da maalesef çözüm hep kısa vadeli günü kurtarma şeklinde oluyor.
Belki de sektörümüzde analiz yapabilmek ve doğru karar verebilme önündeki en büyük problem veri –bilgi ilişkisi içerisinde gerçek ve dedikoduyu ayırmak gerekiyor.
Bir diğer konu tıbbi cihaz firmalarının gündeminde olan MDR denilen Avrupa Birliği kökenli ciddi bir tıbbi cihaz regülasyona geçiyoruz.
Geçelim elbet de peki üreticimiz ne kadar hazır. İngiltere AB’ne üyeliği sorgularken bizim üyesi dahi olmadığımız bir birliğin kurallarını neden üreticimize dayatıyoruz.
Geçenlerde hastane işletmecilerinin düzenlediği bir toplantıda hastanelerimizi yapay zeka yönetsin diye bir konu ortaya çıktı. Her ne kadar tecrübe ve sahillikten yana olsam da temelde bu fikir mümkün.
Karar destek sistemleri oldukça gelişti. Veriler doğru girilirse neden olmasın diye düşünürken toplantı sırasında birçok hastane sahibi ben bilgimi paylaşmam demesiyle bu öneri bir üst komisyonun çalışması olarak karara bağlandı.
Düşüncenin altında yatan sebebin binlerce veri bombardımanının altında gerçek bilgiye bir türlü ulaşılamaması diye düşünüyorum. Doğrudur danışmanlığını yürüttüğüm hastanelerde bizler sahadan doğru bilgiyi almakta güçlük çekiyoruz. Şöyle düşünün doktor hastaya soruyor neren ağrıyor? O da diyor ki karnım ama başım gibi hissediyorum, peki bu bilgiye göre doktor ne yapsın?
Benimde ulaşmak istediğim nokta, üzerinde çokça düşündüğüm yer burası. Maalesef sahadan doğru bilgiyi alamıyoruz günün bilgisini alıyoruz ve o günün bilgisi geleceğe projeksiyon olmuyor.
Çözüm olarak doğru saha bilgisi hayati öneme sahip. Bilgiye ulaşmak için öncelikle sağlık STK’larını yeniden dizayn etmeliyiz. Çok seslilik şart, mümkün olduğu kadar girişimcileri değil kendi alanında uzman sahada çalışmış her alan ve her seviyeden profesyonelleri görevlendirmeliyiz ki doğru bilgi yukarı aktarılsın. Girişimci her zaman duygusaldır ve tabii haklı olarak gelir odaklı düşünce yapısına sahiptir.
Daha sonra STK’lara kulak veren yöneticilerimize ve oradaki mekanizmaları düzenlemeliyiz. Güven çok önemli.
Zor zamanlar geçiriyor muyuz? Evet. İtiraz yok sektör iyi gitmiyor yetkililer çıkıp sizi anlıyoruz haklısınız veya haklı olduğunuz yerlerde var üç ay beş ay müsaade edin dese, tüm paydaşlar ile doğru bilginin kılavuzunda bu sürede beraber çalışsak inanın sektörün morali yerine gelir.
Son zamanlarda çok sık tekrarlıyorum sektörümüz şu an yoğun bakımda durum sabit, fakat bir an önce servise alıp yoğun bakım ortamından uzaklaşmalıyız. Her birimizin ruhsal anlamda bir rahatlamaya es vermeye ihtiyaç var.