Mehmet Ali ÖZKAN yazdı…
Osmanlı İmparatorluğu dönemi ve Osmanlının parçalanması sonrasında devam eden tüm süreçlerde Türkiye’nin en uygun zamanda parçalanması ve bölünmesi tarih boyunca bölgede aktif olan ülkelerin gizli ajandası olarak masalarında yer almıştır. Kıbrıs barış harekatından sonraki ABD ambargosu, PKK terörüne karşı yürütülen sürecin belli zamanında Almanya’dan alınan tankların kullanılamayacağı konusundaki Almanların küstah sözleri, İngiltere’nin bölgedeki sinsi planları ve bu konuda yaptıkları çalışmalar, PKK terör örgütüne verilen destekler, verilen silahlar, teröristlere, liderlerine ülkelerinde oturma izinlerinin verilmesi bu konuda verilebilecek örneklerin sadece öne çıkanları.
İstedikleri tek şey var. Türkiye güçlü olmasın, sanayisi, ekonomisi, dış politikası, savunması bakımından bağımsız olmasın. IMF kontrolünde kalıp, her konuda ve her şekilde ABD’nin bölgedeki jandarması olarak hareket etsin. Emir ve komutaya harfiyen uymalı. Tüm enerjisini iç çekişmeler, bir dönem ASALA sonrasında PKK terör örgütleriyle kaybetmeli. Hiçbir zaman kendini güçlü görmemeli.
Gelişmiş diğer dünya ülkeleriyle dişe dokunur iş birlikleri yapması. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay başkanının kimler olacağı okyanus ötesi tarafından belirlenen kişilerden oluşmalı. Seçilen veya atanan bu kişiler okyanus ötesinden gelen talimatlara uygun kararları almalı ve uygulamalı. Çeşitli zamanlarda Türkiye’yi yönetenler birazcık milli duygularla hareket edip bağımsız karar alma eğiliminde bulunur gibi göründüklerinde hemen ülke sokaklarında bombalar patlatılır, döviz kurları tırmandırılır, ekonominin bozulması sağlanır, sağ ve sol çatışmaları çıkartılarak askerin darbe yapmasına zemin hazırlanır. Kısacası milletin huzurunu bozmak adına tüm kartlar zamanı geldiğinde açılmaya başlar. Bu gibi durumlar karşısında ülkeyi yönetmek konusunda milletten yetki alan makamlar pardon deyip geri adım atarak görevlerini yapar olmuşlardır.
Bir Kasım teskeresi öncesinde daha teskere mecliste görüşülmesi başlamadan teskerenin geçeceği garanti olarak görülerek ABD Irak’a kuzeyden girmek için tüm askeri mühimmat depolaması ve tüm askeri hazırlıkları yaptı. ABD gemileri Mersin limanına askeri yükleri boşattılar, bölge ABD gemileriyle doldu taştı. Sonra ne oldu? Amerika ile Türkiye arasında hiç yaşanmamış bir olay oldu. Türkiye Büyük Millet Meclisi ABD Teskeresini onaylamadı. Amerika’nın hiç beklemediği bu olay Türkiye ABD ilişkilerinde dönüm noktası oldu. O haftaki yazılı medya notlarına bakıldığında bu konuya ABD şu sözlerle tepkilerini dile getirdi. “Not ettik” Evet not etmişlerdi. Amerika Türkiye hakkındaki gizli ajandasındaki planları eyleme sokmalıydı. Artık Türkiye gerçek anlamda ABD’nin müttefiki değildi. Müttefiklik sadece kâğıt üzerinde kalmalıydı. ABD, Türkiye dışında bölgede yeni müttefikler bulmalıydı. Bunun için ilk önce Irak parçalanmalı, Kuzey Irak’ta Kürt devleti kurdurulmalı, akabinde Suriye kuzeyinde Kürt bölgesi oluşturulup, kuzey ırak petrolü bu geçiş alanından Akdeniz’e taşınırken, Irak, Suriye, Türkiye ve İran Kürtleri bölgede Kürt devletini oluşturmalıydı. Yani bu ülkelerin komşuları İsrail ve ABD olmalıydı. Suriye’den sonra Türkiye’yi iç savaşla kolayca parçalamak için ülkesinde rehin tuttuğu Fetö elebaşını Türkiye’ye getirip iktidarın başı yapıp iç savaşta Fetö elebaşını iktidar yaparak Birleşmiş Milletler’den barış gücü adı ile bu süper güçlerin askerlerinin yurda girişleri sağlanarak ülkeyi parçalama planını hayata geçirmekti. On beş Temmuz darbe girişimi bu planın ana parçasıydı. Plan milletimizin vatan sevgisi sonucu “Vatan için ölünür” duygusuyla sokağa dökülmesi sonucu bozuldu. Şimdi planın sadece şekli ve tarihi değiştirilerek uygulanmaya devam ediliyor.
Kuzey Irak’ta yapılan referandum, Suriye’de PYD’ye verilen silahlar, eğitimler planın parçası olarak sürdürülmeye devam ediyor. Bu senaryo o kadar net görülüyor ki, olup bitenlere biraz duyarlı olan her Türk vatandaşı bu senaryoyu görebiliyor. Her vatandaş biliyor da siyasi vatandaşlar, genel başkanlar bilmiyor mu? Neden bir masada toplanıp ülkemizin parçalanması için yürütülen sinsi planın bozulması adına birlik olamıyorlar. Birlik olmak için mutlaka yabancı askerlerin sınırdan giriş yapmış olması mı gerekir? Türkiye için gizli ajandası olan ülkelerin çeşitli unvanlarla yurdumuzun her tarafında ajanları kol geziyorlar. Konsolosluklar, üsler, ataşelikler planın uygulayıcıları olarak çalışmaktalar. Bir de Türk vatandaşlığı kimliği taşıyan satılmış vatan hainleri de onlara çalışıyorlar. Fetö terör örgütü organizasyonu hiç bir Devlet sırrımızın kalmadığını, kozmik oda baskını ile milli stratejimizi deşifre etti. Devletimizin yeni bir milli stratejiyi yaratmak mecburiyeti hasıl olmuştur. Bu kolay bir durum değildir. Devlet yeniden yapılandırılıyor. Ülkesini seven, satılmamış, beyinleri yıkanmamış değerlerin görev alarak iş başına gelmesi gerekmektedir. Türkiye için oynanan bu oyunu halkımızın ortak aklı ve ülkeyi yönetenlerle, yönetmek için kurulmuş olan siyasi partilerin ortak milli politika geliştirmeleri gerekir. Bu konuda tüm siyasilerin ve liderlerin kısır çekişmeleri bırakıp milletin kendilerinden beklediği Türkiye düşmanlarına karşı milli duruşu göstermeleri gerekmektedir. Halkın birliği, beraberliği ve kardeşliğine örnek davranış sergilemeleri gerekir. Türkiye halkıyla, siyasileriyle ülkeyi bölmek isteyen güçlerin planlarını bozmalıdır. Yarın geç olabilir. Zaman akıllıca hareket etme zamanıdır.