Kansuk Laboratuarı San. Tic. A.Ş.’nin sahibi Dr. İsmet Sözen ve Kansuk Laboratuarı Genel Müdürü oğlu F.A. Tolga Sözen ile Kansuk Laboratuarını ve yaptıkları çalışmaları konuştuk:
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
İsmet Sözen: 1929 yılında Uşak’ta doğdum. İlk ve ortaokulu çok iyi derecelerle Uşak’ta tamamladım. Babam daha güçlü bir eğitim alabilmem için 1944 yılında büyük özverilerde bulunarak beni İstanbul Kabataş Erkek Lisesi’ne gönderdi. Liseyi bitirdikten sonra yapılan olgunluk sınavında tam not alan birkaç öğrenciden biri oldum. Makine Mühendisliğine ilgi duyduğum halde Babamın isteğine uyarak İstanbul Tıp Fakültesi’ne girdim ve 1953 yılında mezun oldum. Tıp Fakültesi’nin futbol ve voleybol takımlarında oynadım. 1952 yılında İstanbul’un ünlü takımlarından Vefa’ya transfer oldum ve bu kulüpten lisansım çıktı. Fakat sporun ağır koşulları ile dersler arasında tercih yapmak zorunda kaldığım için, profesyonel sporu bıraktım. Askerlik sırasında tayin olduğum birlikte doktor olmam nedeniyle çeşitli satın alma vb. görevlerinde sıkıntılı anlar yaşadım. Askerlik görevimi tamamladığım Şanlıurfa’da bir süre serbest hekimlik yaptım. Askerlikten sonra Bursa Uludağ’da bulunan Tüberküloz Hastanesi’nde, 1957’de ihtisas yapmaya başladım, ancak babam hastalandığı için, aileme bakmak üzere Uşak’a geri dönmek zorunda kaldım. Uşak’ta muayenehane açtım. Haftada üç gün muayenehanede çalıştım, diğer günlerde cipimle köyleri dolaşarak hastaları tedavi etmeye çalıştım. 1955 yılında evlendim. Eşim, Beyhan Sözen Edebiyat Fakültesi mezunudur. Bir kızım ve bir oğlum var. Her ikisi de Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun ve yabancı lisanlara vakıf çocuklardır, kızım Lütfiye Kimya Mühendisi olup, Fransa’da yaşamaktadır. Tolga’yı zaten tanıyorsunuz. Uşak’taki çalışmalarım sırasında bir arkadaşım, “İstanbul’da ben bir laboratuvar satın alacağım, sen de gel. Hem de mesleğini yapmış olursun” dedi. 1959’da, arkadaşımla birlikte İstanbul’a geldik, düşüncem o güne kadar yaptığım birikimlerimle ihtisasımı bitirerek bilimsel çalışmalara yönelmekti. Ama arkadaşımla ortaklığın süremeyeceğini anlayınca ayrıldım. Tek başıma Karaköy Mumhane Caddesi’nde yatırımına başlanan ancak sürdürülemeyen bir ilaç imalathanesini, 1960 yılının Şubat ayında eski sahibi eczacı Muhittin Kansuk’tan devraldım.
Kansuk Laboratuvarı Türkiye’nin en eski ilaç firmalarından biri. Kansuk’un tarihçesinden bahseder misiniz?
İsmet Sözen: Ecz. Noöl Canzuch tarafından 1833 yılında açılan “İngiliz Eczanesi” (Pharmacie Britannique )’ne bağlı olarak kurulmuştur. J. Canzuch döneminde İngiliz Eczanesi büyük bir gelişme göstermiş ve İstanbul’un en önde gelen eczanelerinden biri olmuştur. Halkın İngilizlere karşı olan olumsuz tutumundan korunmak amacıyla “İngiliz Eczanesi”nin adı “Kanzuk Ezcahanesi” ve laboratuarın da “Caneti Laboratuvarı” olarak değiştirilmiştir. Ecz. Muhiddin Hüsnü (1901 – 1969) 1932 yılında eczane ve laboratuvarı devir almış (16) ve eczanenin adını “İngiliz Kanzuk Eczanesi” olarak değiştirmiş ve kendisi de “Kansuk” kelimesinin soyadı olarak kabul edilmiştir. Eczane 1965 yılında kapatılmıştır.
“Her şeyi üretmeliyiz, müthiş yerliciyimdir” sözünüzü biliyoruz. İşe başladığınızda ürettiğiniz ürünlerden biraz bahseder misiniz?
İsmet Sözen: İş hayatındaki prensibim hep yeni mamuller peşinde koşmak ve bunları yerli olarak üretmek oldu. Çünkü her ne olursa olsun ülkenin yerli sanayi ile kalkınacağına inanıyorum. Yerli sanayi güçlenmediği müddetçe bağımlılıktan kurtulamayacağımız için, her şeyi yerli olarak üretmeye çalıştım. Bu bizim en önemli düşüncemizdir. Şu anda Türkiye’de anlayışlar değişti. Ama 70’li yılların başında bu anlayışı yaymak çok zordu. Mesela poşet içine toz doldurmayı Türkiye’ye ilk defa ben getirdim. 0 dönemde bilinmezdi. Şimdi tuz, şeker, su poşette satılıyor. Bu arada bir defa kullanıp atılan enjektör hadisesi var. Bu dünyada başlamıştı. Bunu 70’li yılların başlarında Türkiye’de yapmaya başladım. İğnesi hariç her şeyini yerli olarak yaptım. Fakat o zamanlardaki anlayış çok tersi olduğunda bana “Vatandaşımız enjektöre bir defa para yatırıp atacak kadar zengin değil” diyerek destek değil aksine köstek oldular.
Kan torbası üretiminde Türkiye’nin lider, dünyada ise sayılı üreticilerden birisiniz. Bunu nasıl başardınız?
İsmet Sözen: 1980 öncesi Türkiye’de kan almada hep şişe kullanılıyordu. Ama dünya plastik torbaya yöneldi. Bu yeniliklerin peşinde koştuğum için, bunun imalatını öğrenmek amacıyla Avrupa’da çok araştırma yaptım. Bir Alman firmasının lisansı ile Türkiye’de imalat yapmaya başladık. Daha sonra firma ile lisans anlaşmamız bitti ve biz kendi teknolojimizi geliştirerek uzun zamandır kan torbası imalatını başarıyla yürütüyoruz. Türkiye’de bu konunun tek imalatçısıyız ve kendimizle iftihar ediyoruz. Bugün torbalarımızı dünyanın neresine gönderirsek gönderelim hemen kalite olarak ilk dördün içerisine girebiliyoruz. Aynı durum çocuk ishallerinde kullanılacak elektrolit bazlı “tuz şeker” adı altında 1972 senesinde yaptığımız ruhsat müracaatımız “böyle ilaç olmaz” diye reddedildi. Daha sonra Unicef geldi ve bu ilacın yapılması için bakanlığı zorladı. Bu defa Bakanlık beni bu ilacı yapmakla görevlendirdi ve o günden beri imalatını yapıyoruz. Seneler sonra Unicef, Türkiye’de artık çocuk ölümlerinin belirlenenin altına düştüğünü söyledi ve bizi tebrik etti. Ülke 1980’li yıllarda Antiseptik Solüsyon sıkıntısı çekiyordu. Bu İsviçre firması ile Lisans Anlaşması yaparak bu eksikliği giderdik. Bu mamulü şimdi kendi markamız ile üretiyoruz.
Bu yıl 57. Yılınızı kutluyorsunuz. 1960 yılından beri işinizin başındasınız.
İsmet Sözen: Hem çok heyecanlı, hem de kolayca pes etmeyen ve inandığım hadiseleri de mutlaka sonuca götüren bir insanım. Hadiseleri belli bir sistemle ve yayılmadan ele aldığınız zaman muvaffak olmamak için hiçbir neden yoktur.
Türkiye İlaç Sanayi Derneği’nin kurucusunuz ve uzun yıllar başkanlığını yaptınız. İlaç sektöründe emeğiniz büyük. Yerli sanayi için çok mücadele ettiniz. Sivil Toplum Örgütü çalışmalarınızı anlatır mısınız?
İsmet Sözen: 1969 senesinde İlaç Sanayi ile ilgili tek dernek olan Türkiye İlaç Sanayi Derneği (TİSD) yönetimine girdim. Sonra da başkanlığını yaptım 16 sene sürdü. Hedefimiz Milli Sanayinin gelişmesiydi. İlk defa GMP semineri yaptık. Daha sonra İlaç İşverenler Sendikası yönetiminde çalıştım. Halen de Yüksek Danışma Kurulu üyesiyim. 1976 senesinde İlaç Sanayini temsilen İSO Meclis üyeliğine seçildim. 24 sene sürdü. Bu zaman içinde 1994 senesinde eğitim dönük İstanbul Sanayi Odası Vakfı (İSOV) kuruluşunu organize ettim. YÖK ile eşit şartlarda olmak üzere protokol yaptık. 2009 Aralık ayına kadar 16 yıl çalıştım. Amaç tüm sanayinin teknik eleman ihtiyacının karşılanması için Meslek Yüksek Okullarının program ve tedrisatlarının seviyesinin yükseltilmesini temin etmek, bunun için kamu ve yarı kamu kuruluşlarının iştirak ettiği 10 kişilik YÖK-İSOV Okul Sanayi İşbirliği İcra Kurulu’nu oluşturduk. Bu kurul üyeleri bu okullarla ilgili olmak üzere eğitim de en üst seviyede eğitimcilerden oluştu ve Başkanlığını ben yaptım.
F.A. Tolga Sözen: “Bilginin her kapıyı açtığını gördüm. Genel felsefem, sabırla izlemek, analiz etmek ve sonunda aksiyon almaktır.”
Biraz kendinizden bahseder misiniz?
F.A. Tolga Sözen: 1964 yılında İstanbul’da doğdum, Kabataş Erkek Lisesi sonrasında Yeşilköy 50. Yıl Lisesi’ni bitirdikten sonra Boğaziçi Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü’nden 1986 yılında mezun oldum. Pratik deneyim kazanmak için bir sene Almanya da bir ilaç firmasında, arkasından da 3 sene Amerika Birleşik Devletlerinde bir ilaç firmasında çalıştım. Bu dönemde ayrıca Univercity of Connecticut’ta MBA devam ettim. 1990 yılından itibaren Kansuk Laboratuarı’nda da çalışmaya başladım, ilk on sene sadece Satış ve Pazarlama ile ilgilendim, tüm Türkiye yi defalarca en ücra köşesine kadar dolaştım. Halen Kansuk Laboratuarı’nın Genel Müdürü olarak görev yapıyorum. 2005 yılından bu yana İstanbul Sanayi Odası Meslek Komitesi başkan yardımcılığı, 2013 yılından beri de Meclis Üyesisiyim. 2014 yılından beri de MASSİAD Tıbbi Cihaz Üreticileri ve Tedarikçileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanlığını yürütüyorum. İstanbul Sağlık Endüstrisi Kümelenmesinin de kurucu üyesiyim.
Firmanızın çalışmalarından biraz bahseder misiniz?
F.A. Tolga Sözen: Firmamız 2.000 metrekare alan üzerinde dört kat olarak kurulmuştur. Kullanım alanı 5.000 metrekare civarındadır. Bu alanlarımız imalat olarak iki kısma ayrılmıştır. Birinci kısım beşeri ilaçlar imalatı, ikinci kısım da, tıbbi cihaz ürünlerine aittir. İstanbul Hadımköy Akpınar Özel Sanayi Bölgesinde 4 dönüm üzerinde yaklaşık 10 bin metrekare yeni bir bina yaptık. Makine siparişlerini verdik, hayırlısıyla 2-3 sene içerisinde onu da çalıştırmaya başlayacağız. Kansuk Laboratuarı T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından, formüller hazırlamak, üretmek, ihraç ve ithal etmek, hastanelere ve diğer farmasotik firmalara bunları sağlamak üzere ruhsatlandırılmıştır. Firmamız GMP’ye uygun üretim yaparak ISO 9001:2008 ve ISO 13485:2012/AC:2012 Kalite Yönetim Sertifikalarına ve Kan torbaları için de CE sertifikalarına sahiptir.
Kalite Politikanız ile ilgili neler söylersiniz?
F.A. Tolga Sözen: Kalitemiz Güvencemizdir. Faaliyet gösterdiğimiz Beşeri Ürün, Kan Torbası, Serum üretimi, Kan ürünleri, Medikal cihaz ve Tıbbi malzeme alanlarında kalitemizi koruyarak ve geliştirerek ilerlemek hedeflerimizdir. Firmamızda planlar dahilinde eğitimler düzenli olarak yapılmakta, öz denetimler, iç denetimler ve dış denetimlerle kalitemizi ve sistemimizi koruyarak elemanların yeterli ve çalışmalarımızın düzenli ve sorunsuz işlemesini sağlamaktayız. Rekabet şartlarında kaliteden hiç taviz vermiyoruz. İmalatın daha verimli olması için daha otomasyon entegre etmeye çalışıyoruz. Satış Pazarlama ekibimiz çalışmalarını düzenli şekilde yapıp ziyaret takibi ve tüm gelişmeler bilgisayar ortamında takip edilmektedir. Tıbbi cihaz olarak adlandırdığımız kan torbalarımız ve filtre setlerimizle ile ilgili çok rakibimiz olmasına rağmen, teknik destek ve düzenli ziyaretlerle rakiplerimize karşı çok avantajlı çalışmalarda bulunmaktayız. Her firmanın kendine göre özellikleri bulunmaktadır. Her an değişen rekabet koşulları nedeni ile firmamız üç ayrı grupta; Beşeri İlaçlar, Transfüzyon grubu (Kan torbası ve Lökosit Filtreli Setler, Kan Merkezi Cihazları) ve Kan ürünleri çalışmayı tercih etmiştir. Bu üç gruptan herhangi birinde aksama olduğu zaman firmamızın düzenini, çalışmasını aksatmayacak şekilde diğer gruplarla çalışmamızı sürdürecek şekilde organize olduk.
Üç ayrı gruba ayrılan ürünleriniz hakkında bilgi verir misiniz?
F.A. Tolga Sözen: Beşeri İlaç: Bu grupta Kanzuk pastil, EnHoş Meyve Tuzu, Kansilak lavman, Ge Oral ishal tuzu, Biokadin Antiseptik Solüsyon, Gargara, Vajinal Supposutuar, Gliserin supposutuarlar gibi halk sağlığına yönelik ilaçlarımız bulunmaktadır. Bu ilaçlarımız hemen hemen her evde bir şekilde bulunmaktadır, kiminin bebeği ishal olur Ge-Oral kullanır, kiminin çocuğu kabız olur Gliserin supposutuar kullanır, erkek çocuk anneleri yararlanan çocuklarına Biokadin Antiseptik solüsyon kullanır, dedemiz-Ninemiz Kanzuk Pastil diye tutturur. Kansuk deyince herkes bir şekilde bizi tanır.
Kan ürünleri: 2001 yılından beri Almanya da yerleşik Biotest AG firmasının Türkiye mümessiliyiz. Bu grupta Human Albumin, Immüngolibilin, Hiperimmünglobilin, faktör VIII gibi kan ürünlerini Yoğun Bakımlar, Transplantasyon merkezleri, hemofili merkezlerine çalışmaktayız. Kan ürünlerini Türkiye’de üretilmesi “Plasmafraksinasyon” ile ilgili de hem çok tecrübeye sahibizi hem de çok çalışma yaptık bugüne kadar. Projemizle Sağlık Endüstrisi Yönlendirme Komitesi (SEYK) önünde çıktık ama ikna edemedik.
Transfüsyon grubu: Bu grupta Kan Torbası üretimine 1984 yılında Alman Biotest firmasının lisansı ile başladık. 1992 yılına kadar Alman pazarı için Biotest firmasının etiketi ile imalat yaptık. Biotest firması bu bölümünü kapatınca 1994 yılında Alman Sağlık Bakanlığı’ndan GMP denetimi gördük ve geçtik. Ancak, uygun bir dağıtım şirketi bulamayınca Alman pazarından vaz geçmek zorunda kaldık. Bu tarihten itibaren Türk pazarına yöneldik. O zamanlar Türkiye’de sadece bir milyon adet tekli torba satılıyordu. Bu pazarı geliştirmek için önce kendim Transfüzyon konusunu öğrenmeye karar verdim. Amerika’da ve Avrupa’da yapılan Transfüzyon kongrelerine katılmaya başladım. Kitaplar aldım, okudum, ilgili bölümlerini tercüme ettim, kan merkezlerine dağıttık. Kan Merkezleri ve Transfüzyon Derneği’ni kuruluşundan itibaren imkânlarımız ölçüsünde destekledik, sayelerinde Türkiye pazarı bugün Avrupa pazarı ile aynı nitelik ve niceliğe sahip oldu.
Konu Kan olunca Kızılay’ın da önemli tedarikçileri arasında olmalısınız?
F.A. Tolga Sözen: Kızılay’a başlangıçta zor giriş yaptık, sonradan senelerce ihalelerini kazanarak ana tedarikçileri olduk. Ancak, 2004 yılında kayyum atandıktan sonra gelen Yönetim bizi dışladı, yabancı bir firma ile üç senelik uzun dönemli yüksek adetli anlaşma yaptı. Ondan sonraki dönemde de ihaleyi kazanmamız için şartnamelerde türlü engeller koydular. Bu Yönetimler gitti ama biz de bu arada bazı ürünlerimizi tekrardan Kızılay da kullandırmaya başlamamıza rağmen ana treni kaçırdık. 2004 te Kızılay’ı terk etmek zorunda kalınca Serbest pazara hâkim olmamıza rağmen imalatımız küçüldü, bu arada Dünya da küreselleşme başladı, Batılı firmalar işçilik maliyet ucuz, bol teşvikli ülkelere imalatlarını kaydırdılar, uluslararası dağıtım ağlarını geliştirdiler, fabrikalarını tam otomasyonlu hale getirdiler. Sonuçta, Kızılay’ın bugün almış olduğu miktarlar için Batılı firmaların önerdiği fiyatları biz yakalayamaz olduk. Kızılay, kendine özgü bir yapıya sahip bir kuruluş, bir yandan Kamu İhale Kanuna uyum sağlamak zorunda değil ama öbür yandan Sayıştay kontrolü altında. Bu bakımdan yerli deki %15 fiyat avantajını bize kullandırmıyorlar. Yazık oluyor, milyon Eurolar değerindeki ülkemizin dövizi yurt dışına gidiyor.
Kan Filtrasyonu alanına da girdiniz sanırım?
F.A. Tolga Sözen: Geçtiğimiz senelerde boş durmadık. Bizde yine Transfüzyonla ilgili Kan Filtrasyonu alanına girdik. Dünya da kalite açısından kendini kanıtlamış Japon Asahi firması ile işbirliğine başladık. Onların ürettiği filtreleri setlerimize entegre ettik. Yaptığımız başarılı uygulamalar ve kan bankacılığı hususundaki geniş tecrübemiz, güçlü Kalite Yönetim sistemimiz sayesinde Kan Bankacılığı hususunda tanınmış Amerika bazlı bir firma olan Cerus firması ile bir Trombosit Filtre Seti geliştirdik. Kendi markamız ile bu firma tarafından ürünlerimiz şu an Kuzey Avrupa’da satılmaktadır.
İki Uluslararası Transfüzyon Kongresi’nde çalışmalarınızı poster olarak sunmuştunuz. Bununla ilgili neler söylersiniz?
F.A. Tolga Sözen: Son zamanlarda markamızı pekiştirmek üzere klinik yayınlara da önem verdik. Bir adet uluslararası transfüzyon kongresinde bir adet de Alman Transfüzyon Kongresinde İsveç’te tanınmış, saygın bir merkez tarafından yapılmış çalışmamız poster olarak sunuldu. Yine bir Alman üniversitesinde bir çalışma yaptık. Çalışmanın sonucu tam uygun çıkmadı. Burada uzun çalışma ve araştırmalar sonucu Almanların hata yaptığını tespit ettik, kendi yerlerinde 1 profesör 2 doçent karşısında 3 saat süren bir müzakere sonrasında yanlışlarını kabul ettirdim. Biliyorsunuz Almanlar asla kendi hatalarını kabul etmezler. Bunun üzerine bizim yaptığımız çalışmaları sorgu sualsiz kendi kongrelerinde sundular. Bunların maddi değer yok ama bizim için gurur verici, firmamızın geldiği bilgi, teknik ve saygınlık düzeyini göstermesi açısından önemli gelişmelerdir.
Yeni projeler var mı?
F.A. Tolga Sözen: Çok inatçıyımdır, kolay kolay pes etmem. Şu an yerli, saygın bir imalatçımız ile birlikte yerli oranı çok daha fazla olan bir kan torbası sistemi üzerinde çalışıyoruz. Bunu başardığımızda Kızılay’a da kabul ettirebilirsek yabancı markalar ile maliyet açısından baş edebilecek bir duruma geleceğiz. Umarız Hükümetimiz kendi kendine yetme, yerelleşme çalışmaları sırasında Kızılay gibi yoğun döviz harcayan merkezleri tespit eder ve bunların da yerli ürün kullanmasını sağlayacak şartları oluşturur. Yeni fabrikamızda kısmetse ilk olarak şu an ithal edilmekte olan bir ilacı yerli olarak yapacağız. Kurumun Tıbbi Cihaz alanında da ilaçtakine benzer denetim kurguları hazırlamakta olduğunu biliyoruz. Bunların devreye girmesi başta yerli imalatçılarımızı zorlasa da uzun vadede yerli firmalarımız için kazanım olacaktır. Bunun yanında Tıbbi Cihaz alanında da deneyim sahibi olduğumuz pazarlama ihtisas alanlarında ve imalat teknolojisi bize uyan yenilikçi ürün arayışlarında bulunacağız. MASSİAD Tıbbi Cihaz Üreticileri ve Tedarikçileri Derneği ve İstanbul Sağlık Endüstrisi Kümelenmesi (İSEK) sayesinde Türkiye’de ne kadar çok girişimci, üretken bir Bilim adamı topluluğu olduğunu fark ettim. Bu oluşumlar sayesinde bize uyan, firmamızı daha da ileri taşıyabilecek yenilikçi “innovativ” ürünler bulacağımıza inanıyorum.
Son yıllarda sağlık alanında önemli değişimler oldu. Tıbbi cihaz sektörüne nasıl yansıdı? Halen bazı sıkıntılar var mı?
F.A. Tolga Sözen: Tıbbi Cihaz alanında şu an Dünya’da ve Türkiye’de acımasız bir rekabet var. Dünyanın herhangi bir konumundaki üretici TİTUBB kayıtlarını sağlamak koşulu ile her an bize rakip olabilir. Kendi ülkesinden gerekli destekleri alan bu firmalarla yerli Tıbbi Cihaz üreticilerimizin tutunabilmesi çok kolay değil. İlaç alanında ise bir nebze daha uygun bir ortam var. Türkiye’ye mal satmak isteyen firmaların imalat alanlarının Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun denetçileri tarafından GMP denetimi geçirmek zorunda olmaları, bunun için satmak istedikleri ürünlerin kurumun birinci öncelikli listesinde olması gerekliliği ve sonunda da uzun ve zorlu bir ruhsatlandırma sürecinden geçmek zorunda kalmaları nedeni ile rekabet oldukça sınırlanmış vaziyettedir. Şu an Türkiye’ye ancak çok önemli, ihtiyaç duyulan bir ürünü olup bunu bedavaya yakın bir fiyata satmaya razı ve çok sabırlı firmalar mal getirip satabilir. Biz bu koşullara alışmış olduğumuz için ne yapalım başka çaremiz yok, bu koşullarda çalışabiliyoruz. Bu yüzden önümüzdeki dönemde yatırımlarımızın büyük kısmını ilaca yapmak istiyoruz.
Son olarak neler söylersiniz?
F.A. Tolga Sözen: Sonuç olarak ileri dönük ana stratejimiz Büyüklerin ilgilenmeyeceği kadar küçük, küçüklerinde uğraşamayacağı kadar zor işler bizim ilgi alanımızdır. Tüm meslektaşlarımıza bu vesile ile mesajımız aman yoğunluk, problemler vs. nedeni ile sadece önünüze bakmayın, zar zor da olsa muhakkak ileri doğru da bakın, ona göre pozisyon almaya çalışın diyorum. Bizim motosiklet kullanımında bir kural vardır, virajı alırken muhakkak virajın çıkışına bakmak gerekir yoksa virajı tamamlayamazsınız. Değişim çok hızlı gelmekte ve bir anda senelerdir emek verdiğimiz şeylerin artık atıl hale geldiğini, ilişkilerin koptuğunu, pazarın değiştiğini görüyoruz. O noktadan sonra bir şey yapmak mümkün olmuyor. O yüzden daha çok önceden o noktanın geleceği anı hissedip ona göre pozisyon almak gerekiyor. İleri bakmak için de muhakkak bir sivil toplum kuruluşu ile yakın temasta olmaları gelişmeler konusunda gündemi yakından takip etmelerine olanak verecektir.