Dövizde yaşanan olağanüstü artış nedeniyle, kamuya büyük ölçüde ithal girdili ürünler tedarik eden sektörler büyük sorun yaşamaktadırlar. Kurdaki olağan üstü artış nedeniyle mevcut ihale ve alımlarda sözleşmeler ve doğrudan teminler ile tedarikine karar verilen ürünlerin tedariki ve teslimi çok güç bir hal almıştır. Bu nedenle; ithal girdili üretim ve tedariki yapılan, maliyeti büyük ölçüde döviz kuruna (ithal girdili) bağlı ürünlerin tedarikine konu kamu alım ihale ve sözleşmelerinin yüklenici tarafından feshine veya fiyat farkı almasına olanak tanıyan bir yasal düzenleme yapılması amacıyla, TBMM de kabul edilen ve ancak henüz yasalaşmayan 7351 sayılı Kanunda, 4735 sayılı yasaya ek bir madde eklenmesi kararlaştırılmıştır. Geçmişte yaşanan benzer bir kur atağında 18.01.2019 tarihli ve 30659 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7161 Sayılı Vergi Kanunları İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunu ile 4735 sayılı Kanunun Geçici 4.maddesinde değişiklik yapılmış ve bir defaya mahsus yüklenicilere sözleşmelerini fesih ve devir hakkı tanınmıştır. Henüz yasalaşmayan ve ancak yakın zamanda Cumhurbaşkanının onayı ile yürürlüğe girecek olan ek fiyat farkı başlıklı geçici madde ile getirilen yenilik, düzenleme ve esaslar aşağıdaki şekilde özetlenmeye çalışılmıştır;
1- Öncelikle alım türü olarak mal, hizmet veya yapım işleri fark etmeksizin yürürlüğe gireceğini düşündüğüm bu maddenin; kapsamı, alım türleri, ürün ve girdiler, alım konuları, fiyat farkı hesaplama formülü gibi uygulamaya yönelik en önemli hususlarının Cumhurbaşkanı kararnamesi ile belirleneceğini, kapsamının daraltılabileceğini ifade etmek isterim. Bu esasların belirlenmesini müteakip Kamu İhale Kurumu tarafından buna ilişkin bir tebliğ yayımlanacak ve fiyat farkı hesaplama usulleri belirlenecektir. Yakın zamanda Mal alımlarını da dahil edilmiş “Fiyat Farkına İlişkin Esaslarda Değişiklik Yapılmasına Dair Esaslar Taslağı” kamuoyunun dikkatine sunulmuştur. Kanımızca alım türlerinde bir sınırlama gidilmeyecek, yine 4734 sayılı yasada geçen istisnalar da bu kapsama dahil edilecektir. Bu noktada başta DMO tarafından yapılan alımlar olmak üzere 4734 sayılı yasanın 3. maddesinde geçen kurum ve kuruluşların yaptığı alımların da bu kapsamda değerlendirileceğini düşünüyorum. Ancak buna hangi alım türlerinin ve hangi kurumların alımlarının gireceğine Cumhurbaşkanı karar verecektir.
2- Her ne kadar kanunun gerekçesinde artan kur maliyeti denmemiş ise de bu konuda bir ayrım yapılmadığından, artan girdi maliyetini ispatlayan veya yasal düzenleme ile kanıtlamasına gerek olmaksızın yararlanacağı ifade edilen sektörlerdeki yüklenicilerin bu yasadan yararlanabileceğini düşünüyorum. Nitekim kanun metninde “kur artışı” tabiri yerine “artan girdi maliyetleri” ifadesi kullanılmış olması ve hemen her mal üretim ve tedarikinde bu sorunun yaşanmış olduğu dikkate alındığında, ürün, sektör ve girdi kavramlarının geniş yorumlanacağını ve mal tedarik eden tüm yüklenicilerin sektör ayrımı gözetilmeksizin bu düzenlemeden faydalanabileceklerini düşünüyorum.
3- Her ne kadar yasada 31.12.202l’den önce ihalesi yapılan bütün işleri kapsadığı belirtilmiş ise de fiyat farkı konusu yapılacak dönem, 01.07.2021 ve 31.12.2021 arasında gerçekleştirilen kısımlar olarak belirlenmiştir. Mal alımlarının ani yüklenmeler olduğu ve tek seferde işin sona erdiği, bu dönemde gerçekleştirilen (mal alımında teslim) işlerin tespitinin güçlüğü, siparişin çekilmemesi veya ürünün kullanılmamış olması nedeniyle bu aralıkta işin gerçekleştirilmemiş olması veya yeni yıla sarkan teslimatların olması gibi hususlar bu kanunun mal alımları için uygulanmasını bir miktar karmaşıklaştırmaktadır. Ancak hizmet alımları, kit karşılığı mal alım işleri ve personel çalıştırmaya dayalı olmayan laboratuar hizmeti alımlarında uygulanması daha kolay olacaktır. Kanuna eklenen geçici madde ile sadece 6 aylık bir dönem için sınırlandırmış olması ise kanımca sadece geçici bir rahatlama yaratacaktır. Dileğim; yapım işlerinde olduğu gibi fiyat farkı kararnamesi ile girdi maliyetlerinden yüklenicinin her zaman az etkilenmesinin sağlanması ve özellikle ithal girdili ürünlerde kur artışına endeksli, daha gerçekçi bir fiyat farkı hesabına gidilmesidir.
4- Yine bu kanundan yararlanmak için yasada belirlenen zaman aralıkları içinde veya öncesi ve sonrasında işin tasfiye edilmemiş olması ve yine işe ait sözleşmenin feshedilmemiş olması gerekmektedir. Bir başka değişle kanunda faydalanmak için işin usulüne göre bitmiş olması veya sözleşmesine uygun olarak halen devam ediyor olması gerekmektedir.
5- Her ne kadar hesaplama yöntemi kanun metninde yazılmış ise de bu konuda Cumhurbaşkanı kararnamesi ve yayımlanacak olan uygulamaya yönelik usul ve esasları gösteren tebliği beklemek daha uygun olacaktır. Ancak taslak tebliğ ve kanunda geçen ibarelerden 01.07.2021- 30.11.2021 tarihleri arasında gerçekleştirilen işlerde endeks ihale tarihi; diğer işlerde ise 2021 yılı Haziran ayının temel endeks olacağı ifade edilmiştir. Hesaplamada her ne kadar Yİ-ÜFE genel endeksinin kullanılması muhtemel ise de olası düzenleme hakkında fikir veren “Fiyat Farkına İlişkin Esaslarda Değişiklik Yapılmasına Dair Esaslar Taslağı”nda “Türkiye İstatistik Kurumu tarafından aylık yayımlanan 2003=100 Temel Yıllı Üretici Fiyatları Alt Sektörlere Göre Endeks Sonuçları Tablosunun “ÜFE Genel”” ibaresi “Endeks tablosunun “Genel”” olarak değiştirilmesinin planlandığı görülmektedir. Bu konuda nihai düzenlemenin Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile yapılacağını bir kez daha hatırlatmak isterim. Yine de bu noktada yüklenicilerin fiyat farkı için (başvurunun kabul edilebilmesi için) başvuru dilekçesi ve girdi maliyetlerini belgelendirmeye yönelik hazırlıklarını şimdiden yapması faydalı olacaktır.
6- Fiyat farkı, idareler tarafından, yayımlanacak tebliğ ve kararnamede geçen esaslara göre hesaplanacaktır. Yapılan hesaplamanın hatalı olması veya başvurunun dikkate alınmaması (reddedilmesi) halinde Borçlar Kanunu hükümleri gereğince dava cihetine gidilmesi, fiyat farkının dava ve talep edilmesi ve bu konuda hakimin müdahalesinin istenmesi yasal olarak mümkündür.