OKB Medikal Genel Müdürü Koray Yaylagül ile firmanın faaliyetleriyle ilgili bir söyleşi gerçekleştirdik:
OKB Medikal ne zaman kuruldu? Faaliyet alanınızdan biraz bahseder misiniz?
OKB Medikal 2007 yılında Biyomedikal Mühendisleri tarafından kuruldu. Kurulduğumuz yıl, ağırlıklı olarak Avrupa Birliği projelerine Biyomedikal Mühendisliği alanında danışmanlık hizmeti verdik. Bu süreçler devam ederken yenidoğan yoğun bakımlara özel sarfların satışına ve halen satışını yapmakta olduğumuz Biyomedikal Teknik parçaların ithalatına başladık. Daha sonra piyasada eksikliklerini gözlemlediğimiz ürünleri ve markaları portföyümüze ekleyerek devam ettik. Bugün yapmakta olduğumuz projelerin çoğunda, 10 yıldır çalıştığımız alanlarında lider üreticileri görmeniz mümkün.
Hangi markaların mümessilliğini yapıyorsunuz? Ürün gruplarınızda neler var?
Bizim ana ürün gruplarımız Ameliyathane, Yoğun Bakım, Sterilizasyon ve poliklinikler ağırlıklı. Yoğun bakımlara; DDC Dolphin marka Ördek-Sürgü imha cihazlarının ithalatını ve satışını yapıyoruz. Bu ülkemizde oldukça yeni bir yöntem. Yine yoğun bakımlarda ve palyatif bakım merkezlerinde ilaçları/tabletleri yutamayan hastalara tabletleri ezerek verebilmek için Severo marka Elektrikli Tablet Ezici cihazı ithalatımız var. Kullanıcılar bu gibi durumlarda kendi imkânlarıyla elle veya havanla tabletleri parçalamaya çalışıyorlar, bu da tahmin edebileceğiniz gibi her gün 20-30 kere yapan biri için hem zor ve yorucu hem de mikrop bulaşma “cross contamination” riski oldukça yüksek bir işlem. İlaç kadehinin içine koyduğunuz tableti kapalı sistem içinde 5-10 sn.de öğütüp, toz haline getiriyor ve kullanıcı üstüne istediği meyve suyu vs sıvıyı ekleyip karıştırarak hastanın ilacı içmesini sağlamış oluyor. Polikliniklerde Luxo marka muayene lambaları, Biolight marka Pulse Oksimetre cihazları, Hadeco marka Vasküler Dopplerler gibi birçok ithalatımızın ve satışımızın yanı sıra, Kawe marka otoskop-oftalmaskop setleri, tansiyon aletlerinden Seca marka tartılara kadar birçok farklı ürün grubundan satışlarımız var. Yenidoğan tarafına geldiğimizde, kuruluşumuzdan beri Neotech marka yenidoğan/prematüre sarf konusunda çok yoğun çalıştığımız Yenidoğan Ünitelerine, Fransız DTF Medical’in ürettiği Kitett Anne Sütü Pompalarının ve soğutma sektöründe lider markalardan biri olan İtalyan Fiocchetti firmasının ürettiği Anne Sütü Muhafaza ve Dondurma cihazlarının ithalatını ve satışını yapıyoruz. Ayrıca biraz önce bahsettiğim gibi Biyomedikal yedek parça olarak Nuova marka oksijen sensörleri, Launch marka medikal kablolar, görüntüleme ünitelerine otomatik pompa enjektörleri ve Vadi marka ambu setleri, test balonları ve hasta devreleri gibi sarfların ithalatını ve satışını yapıyoruz.
DDC Dolphin’in ördek sürgü imha cihazları hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?
Ördek-Sürgü gibi malzemeler genelde birden fazla kez kullanılıyor ve kullanıcı kirli malzemeyi hastanın altından alıp, önce kendisi boşaltıyor sonrasında da yıkıyor. Gelişmiş ülkelerde bu sistem tek kullanımlık karton Ördek-Sürgülere döndü ve artık kirli ördekleri veya sürgüleri hastadan aldıkları gibi imha cihazına atıp, öğüterek atık su sistemine gönderiyorlar. Tabi bu da enfeksiyon ve çapraz bulaşma (cross-contamination) riskini hemen hemen 0’a indiriyor. Örneğin bizim cihazımızda, kullanıcı hastadan aldığı kirli ördek/sürgüyü, cihaza hiç dokunmadan yani tamamen temassız bir biçimde sensöre ayağını göstererek açıyor (elleri dolu olduğu için ayak sensörü var), içine kirli malzemeleri atıp, elini ekrana göstererek yine hiç temas etmeden cihazın kapağını kapatıp işleme başlamasını sağlıyor. Ve 120 saniye içinde bütün kirli malzeme öğütülerek atık su sistemine gönderiliyor. Cihaz işlemi tamamladıktan sonra kendi haznesini de MRSA, Listeria Monocytogenes, Salmonella Typhimurium, Pseudomonas, Aeruginosa, Escherichia Coli, Staphylococcus Aureus, Enterococcus Hirae ve Clostridium Difficile gibi bu tarz alanlarda sık karşılaşılan enfeksiyonlara özel üretilen EcoCleanse+ dezenfektanıyla dezenfekte ediyor. Üstelik tüm bu işleme yıkama cihazlarının/yöntemlerinin aksine toplamda 24-26 lt soğuk su tüketimi yapıyor. Bu şekilde hem kullanıcıyı, hem hastaları hem de hastaneleri enfeksiyonlardan korumuş oluyorlar. Bu konuda Bakanlık’ta da ciddi çalışmalar var, örneğin yeni açılan Şehir Hastaneleri gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ağırlıklı olarak adece tek kullanımlık ürünlere ve bu cihazlara göre kurgulanıyor ve bence ülkemizde her yerde kirli imhası bu tarz yöntemlere dönecektir.
Biyomedikal Mühendisisiniz. Satışını yaptığınız cihazların satış sonrası hizmetlerinden biraz bahseder misiniz?
Aslında bizim en önem verdiğimiz konuya değindiniz. Her sektörde olduğu gibi Medikal Sektörde de satış sonrası hizmetler, kullanıcı memnuniyeti, verilen cihazların çalışabilirliğini sürdürmek ve özellikle periyodik bakımları/kalibrasyonları en hassas ve önemli noktadır. Genel olarak düşündüğümüzde herhangi bir şey, örneğin evinize bir televizyon veya beyaz eşya aldığınızda, ister istemez bir süre sonra bir takım sorunlarla karşılaşabilirsiniz. Bazen elektrik kesilmesi bile bu eşyalarınıza zarar verebilir, kısacası bu cihazdan da kaynaklanabilir, dışarıdan gelen beklenmedik aksiliklerden de. Bu gibi durumlarda iyi hizmet alabiliyorsanız, o cihaz 10-15 sene sonra mevcut kullanım ömrünü doldurduğunda hiç tereddüt etmeden önce aynı markaya/firmaya gidersiniz yenisini almak için. Bizim sektörümüzde de aynısı geçerli. Cihazı sattıktan sonra öncelikle kullanıcılara cihazın nasıl kullanılması ve bakımlarının nasıl yapılması gerektiğinin eğitiminin iyi verilmesi gerekiyor. Özellikle bizim gibi sektörde daha yeni daha farklı cihazlar getiren firmaların bu konuda biraz daha dikkatli olması gerektiğini düşünüyorum. Televizyon örneğindeki gibi bir cihazda kullanıcılar sizden çok detaylı eğitimler beklemeyebilirler, gerçi artık televizyonların da amaçlarından fazla işlevleri var ama J. Bizim ilk yaptığımız işlem öncelikli olarak doğru bir altyapı hazırlatmak, doğru altyapı sonradan karşılaşacağınız sorunların belki de %80’ini baştan çözmenize yardımcı oluyor. Sonrasında kurulum ve kurulumla beraber detaylı bir eğitim. Biz bu eğitimleri firmamız bünyesindeki Biyomedikal Mühendisi arkadaşlarımız aracılığıyla yapıyoruz. Bazen eğitimi başarıyla tamamlasak bile ilerleyen zamanda kurumlarda kullanıcı değişiklikleri olabiliyor. Bu gibi durumlarda sorun yaşanmaması için ya kurumun talebi üzerine ya da sahada gezen arkadaşlarımızın farkına varması sonucu tekrar tekrar ücretsiz eğitimler verip, açıklayıcı/uyarıcı levhalar asıyoruz. Bu rutinde yaptığımız ve genelde teknik sorunlar yaşamamamızın sırrı aslında. Ama yine de ister istemez yaşanan teknik sorunlar için de teknik ekibimiz en kısa sürede cihaza ulaşıp, müdahale ediyorlar. Her cihaz için çeşitli yedek parça stoğu bulunduruyoruz ve müşterilerimizi mağdur etmemeye çalışıyoruz. Bu konuda elbette TSE Hizmet Yeterlilik gerekiyor ve biz de bu belgeye sahibiz.
Kendi eğitiminizle ve Biyomedikal Mühendisliği ile ilgili neler söylersiniz?
Ben 2000 yılında TED Ankara Koleji’nden mezun olduktan sonra aynı yıl Başkent Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği bölümünü kazandım. O sene ilk defa öğrenci alan ve Türkiye’de lisans programı olarak başka bir üniversitede olmayan bir bölümdü. Bu yüzden kendim dahil kimse meslekle ilgili bilgi sahibi olmadığı gibi ilerdeki kariyer olanaklarıyla ilgili de net bir yorum yoktu. (Hatta ben son gece fikirlerine çok güvendiğim kuzenimin tavsiyesiyle yazmıştım Biyomedikal’i.) Biyomedikal Mühendisliği günümüzde gözde bir mesleğe dönüştü. Başkent Üniversitesi’nden sonra birçok üniversite lisans programı olarak açtı ve tahminim her sene 100’e yakın yeni mühendis arkadaşımız katılıyor aramıza. İlk mezunlar, beraber mezun olduğum arkadaşlarım gerek özel sektörde, gerek kamuda çok önemli pozisyonlara geldiler ve bizden sonra mezun olanlar da aynı şekilde mezun oldukları gibi iş imkânları bulabiliyorlar. Daha etkin ve iyi bir meslek ortamı oluşturmak için bir dernek de kuruldu. Farklı üniversiteler olsa bile gittiğiniz yerde sizinle aynı dili konuşan bir Biyomedikal Mühendisinin veya teknikerinin olması, iletişimi daha güçlü, ürün ve hizmetleri de daha verimli bir hale getiriyor. Şimdi de yine Başkent Üniversitesi’nde başlayıp yarım bıraktığım Kalite Mühendisliği yüksek lisansımı tamamlamayı planlıyorum.
Sterilizasyon ve Ameliyathane kurulumu ve yenilenmesi konusunda da tecrübeniz var. Bu alanda ne gibi hizmetleriniz bulunuyor?
Biz kurulduğumuz günden beri Sterilizasyon ve Ameliyathane konularında İstem Tıbbi Cihazlar firmasıyla çalışıyoruz. Temsil ettikleri Steris-Amsco ve ERBE firmalarının Elektrokoter, Argon Plazma Koagülasyon, Ameliyathane Lambası, Ameliyathane Masası ve sterilizasyon cihazlarıyla yıllardır birçok hastanenin ameliyathanesinde ve sterilizasyon ünitelerinde yenilemeler yaptık. Bu iki marka gibi sektörlerinde lider markalarla işbirliği yapmak bize çok önemli tecrübeler kazandırdı.
Çok sayıda kamu, özel hastane ve üniversite hastanesi ile çalışıyorsunuz. Bu hastanelerin sizi ve ürünlerinizi tercih etme sebepleri neler?
Bu biraz daha zor bir soru oldu. Sohbetimizde değindiğimiz her konu biraz var bu sorunun cevabında. Öncelikli olarak yenilikçi ve lider markalarla çalışıyoruz. Bu yaptığımız her proje/satış/iş için geçerli. İhtiyacı olduğunu düşündüğümüz kullanıcıya/kullanıcılara doğru zamanda doğru ürünü ve hizmeti götürmek için oldukça mesai harcanıyor firmamızda. En iyi hizmeti, en ekonomik biçimde vermeye çalışıyoruz. Aslına bakarsanız kurumlar gerek özel olsun gerek kamu, bizlere yani firmalara kapılarını her zaman açık tutuyorlar, yani doğru bir ürünle herhangi bir kuruma satış yapmak bu zincirin en kolay kısmı. Ama asıl iş bu noktada başlıyor, önerdiğiniz ürün stoğunuzda hazır mı, değilse ne kadar sürede temin edeceksiniz, teslimini gerçekleştirdiğinizde kullanıcıya taahhüt ettiğiniz özelliklerinden gerçekten söylediğiniz kadar efektif faydalandırabiliyor musunuz, iyi bir eğitim sağlayabiliyor musunuz, teknik servis hizmetleriniz, yedek parça stoğunuz yeterli oluyor mu, belki de şuan aklıma gelmeyen birçok farklı kontrolden daha doğrusu sınavdan geçiyorsunuz. Bunlardan herhangi birinde kuruma/kullanıcıya sorun yaşatıyorsanız, işinizin devamı oldukça zor. Özetle yeni müşterilerle tanışmak, iş yapmak nispeten kolay, ama sürekliliği sağlamak çok zor. Şimdiye kadar bu sınavlardan başarıyla geçtiğimizi düşünüyorum ve asıl mesaimi bu sınavlara hazırlanarak, kendimizi yenileyerek, personellerimizi eğitimlere yollayarak, Biyomedikal Mühendisleri istihdam ederek, mümkün oldukça bilgileri/verileri elektronik ortamda depolayarak kısacası, kaliteli hizmete ve müşteri memnuniyetine öncelik vererek harcıyorum.
2018 yılı hedefleriniz neler?
Şuan hazırlık aşamasında olduğumuz ve sözleşmelerini imzalamış olduğumuz projelerimiz var elimizde, öncelikli olarak onları eksiksiz, zamanında ve taahhüt ettiğimiz şekilde teslim etmek. Günlük rutinimizdeki işler aynı şekilde devam ediyor, bunları daha da iyileştirerek hatta belki de yeni ürünler ekleyerek geliştirmek istiyoruz. Özellikle DDC Dolphin gibi Türkiye’deki hastanelere yenilikçi çözümler getirebileceğimiz birçok üretici firmayla fikir alışverişi içindeyiz. Bazı kalemlerde ithalat yapmak yerine nasıl bir üretim yapabiliriz gibi araştırmalarımız var. Sektörde genellikle bir önceki yıl çalışmasını yaptığınız projelerin sözleşmeleri ve teslimatları yapılır, o yüzden önümüzdeki yılın projeleri için de şimdiden hazırlıklarımızı yapıyoruz.
Tıbbi cihaz sektörünün sorunlarından biraz bahsedebilir misiniz?
Tıbbi cihaz sektörünün de her sektör gibi kendi dinamikleri var. En önemli nokta iletişim, doğru bir iletişimle birçok sorunun önüne geçme şansınız var. Karşınızdaki müşteri de olabilir, kurum yöneticisi de olabilir veya Bakanlığa bağlı bir birim de olabilir. Eğer siz sorunu doğru bir şekilde ortaya koyabiliyorsanız, çoğunlukla sorun kalmıyor, çünkü artık sektör her detayın/sorunun ortaya konmasını ve doğru bilgi verilmesini istiyor, neticesinde de çözüme destek oluyor. Diğer taraftan siz de biliyorsunuzdur, yeni bir sisteme geçiyor sektör, ÜTS. Her yeni sistemde olduğu gibi başlangıçta aksaklıklar oluyor, yeri geliyor siz kendilerinin taleplerini çok iyi anlıyor ve hak veriyorsunuz ama bunu yurtdışındaki firmaya ne kadar anlatırsanız anlatın beklenen süre içerisinde gerekli desteği alamıyorsunuz, gecikmeler olduğunda siz gecikme yaşanan kalemlerde sorun yaşıyorsunuz. Ama bence bu yeni sistemler, kısa vadede zorluklar yaşatsa da orta vade itibariyle sektöre büyük avantajlar getirecek tıpkı ÜTS öncesi kullanılan TİTUBB veya 2-3 sene önce zorunlu hale getirilen Tıbbi Cihaz Satış Ruhsatı gibi. Bu gibi yenilikler geçiş aşamasında çok büyük gibi gözüken sorunlar getiriyor ama orta vadede her işinizi daha düzenli hale getirmenize aracılık ediyor. Bir şekilde kendinizi denetlemenize bile yardımcı oluyor. Bir diğer konu da ödemeler; ödemeler kabul edilebilir süreleri aşarsa sektörün tümünde aksaklıklara neden oluyor. Bu çarkın düzgün biçimde işlemesi tüm parçalarının düzgün işlemesine bağlı. Ne yazık ki özellikle Üniversite Hastaneleri’nde yaşadığımız ödeme ile ilgili sıkıntılar, işleyişi aksatma riski doğuruyor. Sağlık sektörünün, niteliği itibarı ile bazı aksaklıkları tolere edemeyecek kadar hassas bir sektör olduğunu göz ardı etmemek gerekiyor. Ama umuyorum ki bu sorun da kısa bir zamanda aşılacaktır.