Pandeminin kontrol altına alınmasında itici bir güç oluşturan medikal sektörü, cerrahi maske ve dezenfektan gibi ürünleriyle yaşamın tüm alanlarına kalıcı izler bırakmayı sürdürüyor. 2 yıldır bu ürünlerin talebini karşılamak adına üretim ve Ar-Ge çalışmalarını hızlandıran sektör, 2022’de yaşanabilecek gelişmelere karşı öngörülü adımlar atmaya hazırlanıyor. Cerrahi maske ve dezenfektan üretiminde yeterli altyapı, kapasite ve tecrübe ile Ar-Ge ve inovasyon gücüne sahip olan şirketler, olası gelişmelere karşı 2022 hazırlıklarını hızlandırdı. Çapa Medikal de bunlardan biri. Hastanelere ve eczanelere her türlü tıbbi malzeme tedariği sağlayan Çapa Medikal Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Avşar ile son dönemdeki faaliyetleri hakkında bir söyleşi gerçekleştirdik:
Sektör Covid’den nasıl etkilendi?
Sağlıkta yeni bir dönem başladı. Eskisine Covid’den önce ve yenisine Covid’den sonra diyebiliriz. Çapa Medikal global oyuncu olmak için 2020 yılında yeni dağıtım merkezine geçmişti. Geçişimiz ile pandeminin başlangıcı aynı döneme denk geldi. Covid ile birlikte dünyada yeni bir dönem başladı. Pek çok sektörde olduğu gibi sağlık sektöründe de tedarik zincirleri kırıldı. Biz de buna uyum sağlamaya çalıştık. Hızlı hareket etmeyi başarabiliyoruz.
Üretim konusunda neler yapıyorsunuz?
Çapa Medikal’in medikal depo hüviyetinden daha ziyade üretici kimliği ön plana çıkmaya başladı. Mart’ta üçüncü fabrikamızı kuruyoruz. Buna ek olarak, görüşmeleri son noktada olmak ile birlikte, çok kısa bir süre içinde küçük ölçekli bir tesise ortak olmayı ve orta ölçekli bir tesisi partnerimiz ile beraber devralmayı planlıyoruz. Böylelikle toplam 3 yeni üretim yatırımımızı hızlıca gerçekleştirmiş olacağız. Bugün Çapa Medikal’in dağıtım merkezinin yanısıra Şekerpınar’daki fabrikamızda flasterden yara bantlarına kadar 200 çeşide yakın ürün üretiyoruz. Hadımköy’de ortağımızla birlikte yılda 1 milyar 3 katlı maske, 200 milyon adet de N-95 maske üretim kapasitesi olan bir fabrikamız var. Aynı zamanda Hadımköy’de ortağımızla birlikte enjektör üretimimiz var. Enjektör üretimimizi 2 yıl içinde iki katına çıkarmayı hedefliyoruz. Nisan ayında Hadımköy fabrikamızda serum seti üretimi, Şekerpınar’daki fabrikamızda ise elektrot üretimi başlayacak. Medikal sektörde 19 kalem ürünün üreticisi olmak istiyoruz. Bu kalemlerden 3 tanesinin üretimine başladık. 5 yıl içerisinde diğer kalem ürünlerin de üretimini gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Mart’ta kurulacak üçüncü fabrikamız ile kozmetik ürünleri üretimimiz de başlayacak. Üretimden satışlarda bir önceki seneye göre ciro bazında yüzde 30’luk bir artış elde ettik. En çok koruyucu ekipman ve enfeksiyon kontrol ürünlerimizde artış yaşandı. Bu kategorideki üretim kabiliyetimizle hızlı kapasite artırımlarında bulunarak talebe karşılık verebildik. Yılı yüzde 30’luk büyüme ve 550 milyon TL ciro ile kapattık. Büyümeye yüzde 37 ile en büyük katkı, eczane kanalı ile tüketicilerimizle buluşturduğumuz B-good markamızdan geldi.
Covid ile beraber tedarik zinciri kırıldığı için yeni bir döneme girildiğini söylemiştiniz. Bu yeni dönemde Türkiye üretim üssü olabilir mi?
Bu dönemde yakın bölgede üretim yapmanın artık önemi arttığı için dünyada 4 farklı ülkenin öne çıkacağına inanıyorum. Uzakdoğu’da Vietnam, Avrupa kıtası için Türkiye, Kuzey Amerika’da Meksika, Güney Amerika’da ise Brezilya öne çıkacak. Bu ülkelerin üretim üssü olma ihtimalleri çok yüksek. Biz kendi bölgemizde en büyük adaylardan birisiyiz. Medikalden tutun tüm sektörlerde ülkemiz üretim merkezi olacak. Çünkü bu bölgede ekonomik üretim yapabilecek bizim kapasitemizde ikinci bir ülke yok. Hem altyapımız var, hem yakın coğrafya ile ilişkilerimiz var, hem de şu anda Türkiye’deki üretim maliyetleri çok uygun. Yeni dönemle birlikte Türkiye’nin sağlıkta dış ticaret açığının kapanacağını, artıya doğru gideceğini düşünüyorum. Türkiye’de bugünkü rakamlara bakıldığı zaman hastanesinden ilacına, medikaline yıllık 10 milyar dolara yakın bir açığı vardı. Türkiye’nin bu açığı kapatacağına inancım tam. Pandemiyi ülke olarak çok başarılı atlattık. Bu durumun yansımasını Türkiye’ye gelen hasta kapasitesinin artışında görüyoruz. Bu işe emek veren hastanelerin son dönemde neredeyse cirosunun yüzde 40’ına yakınını yurt dışından gelen hastalar oluşturuyor. Türkiye’nin sağlıkta kurtuluşunun tek çıkar yolu yurt dışından gelen hastalar. Çünkü mevcut fiyatlar çok düşük, yurt dışı hastalar olmadan hastanelerin ayakta durması çok kolay değil. Yabancı hastalar açısından değerlendirildiğinde fiyatlarımız yurtdışına kıyasla çok daha ekonomik, Türkiye’deki hekim kalitesi gerçekten nitelikli ve daha önce ülkemizden başarılı şekilde hizmet alan hastalar diğer hastalar için çok önemli referans kaynağı oluyor. Bu faktörlerin tamamı Türkiye’yi sağlık turizminde ön plana çıkarıyor.
Sizi ilgilendiren bir de Devlet Malzeme Ofisi (DMO) uygulaması var. Bu uygulama nasıl yürüyor? Aksayan yönleri var mı?
DMO uygulamasının aslında güzel yanları da var. Malzeme tedarik süreleri çok kısa. Eskiden ihaleler 3-5 ay sürüyor ve 1 yıl teslim süresi oluyordu, döviz artışından dolayı firmalar ciddi zarara uğruyordu. Şimdi 3 aylık alım yapıyorlar, genelde de ihale süreçleri 1 ay sürüyor. Ödeme süreleri de çok kısa şimdi. Burada bir defo var, bunu çözmemiz lazım. Bu da şu; sadece fiyata dayalı sisteme doğru gidiliyor. Ürünün kalitesinden çok fiyat daha çok ön plana çıkıyor. Bir de toplu alımlar yapıldığı için yerli fabrikaların kapanma tehlikesi söz konusu. 3 yıldır söylediğim bir şey var: toplu alımlarda birinci fiyat verenin yüzde 50’yi alması lazım, ikinci fiyat verenin yüzde 30 alması lazım, üçüncü fiyat verenin yüzde 20’yi alması lazım ki bir denge ortaya çıksın. Bu konu aynı zamanda tedarikçilerin dengesi gözetildiğinde DMO ihalelerini alan firmaların iç piyasada özel sektöre ve ihracata sürekli ürün verebilmeleri açısından da önemli. Önemli olan kısa vadede uygun malzeme almak değil, sürdürülebilir olmaktır.
Kamunun geç ödemeleri büyük bir sorun. Biraz aşıldı ama sorun yine var. Bu konuda neler söylersiniz.
Devletin sağlık bütçesi 200 milyar lira civarında. Medikal sektörünün aylık 1 milyar lira civarında bir ödeme alması lazım. Bizim ödemelerimiz hastanelere yapılıyor ama parayı biz almıyoruz. Devlet ve üniversite hastaneleri bizim almamız gereken bu ödemeleri bütçeleri yetmediği için diğer masraflarına harcıyorlar. En kolay ödeme yapmama noktasında medikal firmaları tercih ediyorlar nedense. Sonra bu ödemeler birikince ağır geliyor. Feragat istiyorlar ve sıkıntılar devam ediyor. Halbuki bunu basit bir hareket ile çözebilirler. Bizim ödemelerimizin bütçesini ayırarak bu bütçe sadece medikal ve ilaç ödemelerinde kullanılacak dense sorun çözülmüş olacak. Sonuç olarak ödeme sisteminin ayrılması lazım. Mevcut firmaların batmaması için devletin ödemelerde bu hususa dikkat etmesi gerektiğine inanıyorum.
İhracata ağırlık veriyorsunuz? Hangi ülkelere ihracatınız var?
Çapa Medikal olarak biz ihracat ağırlıklı büyümeye, eczane ve market kanalında iyileştirici ve tedavi edici ürünlerle ilgili konumlanmaya uğraşıyoruz. 7 yıldır ürünlerimiz eczanelerde, burada ciddi bir mesafe aldık. 2 yıldır bazı markalarımız marketlerde satılıyor. Ama asıl hedefimiz ihracat ağırlıklı çalışmak. Bir global oyuncu olmanın gereği gibi hareket etmek istiyoruz. Çünkü milyon dolarlık makinalarımızın giderlerini yurt içi satışlarla toparlayabilme şansımız çok zayıf. İhracat faaliyetlerinde yükselen bir performans sergiliyoruz. İştiraklerimizle kurduğumuz ekosistem sayesinde global oyuncu olmak için gerekli stratejik adımları atmayı sürdürüyoruz. 2021’de Libya, Vietnam, Portekiz, Avusturalya, Filistin gibi ülkelere yoğun ihracat gerçekleştirdik. Özbekistan, Ukrayna, Yemen gibi ülkelerde tescil süreçlerini başlattık, İngiltere ve Romanya’da ihale süreçlerini takip ediyoruz. Yeni dönemde Türkiye’nin konumu ihracatta büyük önem kazanıyor. Biz de tüm üretim gruplarımız ve yeni iştiraklerimizle global pazardaki payımızı artırmayı hedefliyoruz. Yüksek ürün çeşitliliği ve uzman üretim kadromuzla oluşturduğumuz ekosistemimiz sayesinde her türlü değişkenliğe cevap verebiliyoruz. İhracatımızı bu sene 2021’e göre en az iki katına çıkarmayı hedefliyoruz. Bu amaçla ekibimizi büyütüp, güçlendiriyor ve bu alana yatırım yapıyoruz. Üretim gamımızı genişletirken hem iç piyasanın hem de dış piyasanın ihtiyaçlarını gözeterek global pazarda hem kurumumuza hem de ülkemize katma değer sağlayabilecek ürünlerin portföyümüzde olmasını hedefliyoruz.
Hastanelerde malzeme yönetimi alanına önem veriyorsunuz. Bu konudaki planlarınız neler?
Yeni dönemde malzeme yönetimi diye bir sistem var. Bununla ilgili ciddi bir çalışma yapıyoruz. 2021 son çeyreğinde Doğan Tatari CEO’muz olarak aramıza katıldı. Doğan bey hastanelerde ilaç, medikal, IT ve lojistik alanında uzman. Hastanelerin malzeme yönetimini yapmak gibi yeni bir model konusunda da çalışmamız var. Bu çalışmamızı yurt dışına da taşımak istiyoruz. Mevcut ödenen rakamlarla Türkiye’de sağlık alanında bir firmanın çok para kazanma şansı yok. Kendimizi geliştirip bu tekniklerle yurt dışında ciddi paralar kazabileceğimizi gördük.
Çapa Medikal olarak hedefleriniz neler?
Çapa Medikal olarak ciddi bir rakamdan bahsettim, ciddi bir hedef koydum. Belki bu rakam şu an için çok uçuk olabilir ama hedefleri olmayan firmaların bu rakamlara ulaşma şansları yok. Biz 4 alanda büyüyeceğiz. Hepsi sağlık alanı. Depoculuğumuza devam edeceğiz, lojistik alanda kendimizi daha da güçlendireceğiz, eczane ve market alanında olacağız, yurt dışında da önce bölgesel sonra global bir oyuncu olmak istiyoruz. Bir yandan küresel pazarda ortaklık görüşmeleri yapıyoruz. Bu yüzde 50’ye kadar da olabilir. Bunu yaptığımız zaman biz de kendimizden küçük firmalara ortak olup onların gelişmelerini sağlayacak bir model üzerinde çalışıyoruz. Artık şunu biliyoruz ki belli ölçekte üretim yapmayan, satış yapmayan firmaların oyuncu olarak devam etme şansı yok. Biz de mecburen büyüme politikasını hedefliyoruz. Her zaman sıkıntılı dönemlerin arkasından bir ferahlık doğmuştur, yine doğacaktır. Sektör gerçekten 2018’den beri çok fazla sıkıntılı dönemler yaşadı. Ama ben inanıyorum ki sektör de yakında bir ferahlamaya girecek, çünkü başka türlü bunun sürdürülebilir olmasına imkân yok. Medikal sektör olarak yeniden bir hikâye yazacağız. Devletin bizdeki medikal hafızaya ihtiyacı var. Sorunlarımızı cevaplarıyla anlatmamız gerekiyor. Türkiye sağlıkta Şampiyonlar Ligi’ne girdi. Yabancı firmalara da, yerli üretime de ihtiyacımız var. Ne yapacağımızı birlikte devlete sunmamız lazım. Eğer biz devlete sunmazsak, onlar bize bizim istemediğimiz seçenekleri sunuyorlar. Önemli olan husus Covid’den sonraki döneme ayak uydurabilmek.
Medikal sektördeki sorunların çözümüne yönelik önerileriniz var mı?
Devlet, Türkiye’de en fazla satılan ürün kalemlerinde yurt dışından gelen mallara yüzde 20 gümrükte fon koymalı, çünkü Çin’den gelen ürünlerde Çin hükümetinin yüzde 15 desteği var. Şu anda konteyner fiyatları ve tedarik zinciri bozulduğu için bir artı avantajımız var. Ama bir süre sonra ortam tekrar dengelenecek. Sürdürülebilir bir denge oluşturmak için de devlet alım garantisinden daha ziyade bize 1-2 sene geri ödemesiz uzun vadeli kredi vermeli ve gümrüklerde de Uzak Doğu’dan gelen mallara standart yüzde 20 bir fon koymalı. Bunu da 1 yıl öncesinden açıklayıp 1 yıl sonra hayatı geçirmeli devlet. Avrupa Birliği’nden gelen mallara fon koymasına gerek yok. Ticaret Odası’nda uzun yıllar görev yaparken şunu öğrendim: Bizim ne kadar zarar ettiğimiz önemli değil, devlet bu işten ne kadar zarar görüyor onu anlatmalıyız. Böylece sorunlarımıza çözüm bulabiliriz.