TGD Başkanı Prof. Dr. Mehmet Cindoruk:
İLERİ ENDOSKOPİK CİHAZLARLA ÇOK ERKEN TEŞHİS KOYMA VE HASTANIN HAYATINI KURTARMA ŞANSINA SAHİBİZ
Türk Gastroenteroloji Derneği (TGD) tarafından düzenlenen 40. Ulusal Gastroenteroloji Haftası ve 11. Ulusal Gastroenteroloji Cerrahisi Kongresi 21-26 Kasım 2023 tarihleri arasında Antalya’da gerçekleştirildi. Gastroenterologları ve Gastroenteroloji Cerrahları ile birlikte Endoskopi Hemşire ve Teknisyenlerinin katılımıyla kongre bilimsel bir şölen havasında geçti. Kongrede endoskopik ve cerrahi malzemeler konusundaki en son gelişmeler de katılımcılara sunuldu. Kongrede 11 salonda 6 gün boyunca sabahtan akşama kadar devam eden Gastroenteroloji, Gastroenteroloji Cerrahisi ve Hemşirelik toplantılarında yapılan bilimsel sunum ve tartışmalar yoğun ilgi gördü. Kongreye Avrupa Gastroentereloji Derneği Gelecek Başkanı Matthias Löhre de katıldı.
Kongre çerçevesinde düzenlenen basın toplantısına; 40. UGH Kongre Başkanı Prof. Dr. Serhat Bor, Türk Gastroenteroloji Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Cindoruk, Türk Gastroenteroloji Derneği İkinci Başkanı Prof. Dr. Müjde Soytürk, Türk Gastroenteroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Ayhan Hilmi Çekin ile 36. UGH Kurs Koordinatörü Prof. Dr. Tarkan Karakan katıldı.
İLERİ ENDOSKOPİK CİHAZLAR
TGD Başkanı Prof. Dr. Mehmet Cindoruk toplantıda yaptığı konuşmada; “İleri endoskopik cihazlarla çok erken teşhis koyma ve hastanın hayatını kurtarma şansına sahibiz” dedi. Kongreye firma katılım oranın yüksek olduğunu ifade eden Prof. Dr. Cindoruk firma yetkililerine teşekkür etti. Endoskopik cihazların çok geliştiğini anlatan Prof. Cindoruk şunları söyledi: “İleri endoskopi ile ilgili olarak, daha önce kullanılan cihazlarla gelişmiş cihazlar arasındaki farkı ‘araba farları’ benzetmesi olarak söyleyebiliriz. Bizim sıradan önceden kullandığımız cihazlar, bir arabanın farlarını yaktığı gibi organı gösteriyordu. Bu cihazlar ise projektörü de yakıyor. Projektörü yakınca erken kanserleri, erken doku kaybını, iyi ya da kötü huylu tümör olup olmadığı yönünde tanı koyma şansına sahip oluyorsunuz. Örneğin, pankreas modelinde endoskopik ultrason kullanıyoruz. MR veya CT’nin kaçırdığı bazı lezyonlarda endoskopik ultrasonografiyle çok erken bir tanı koyma şansına sahibiz. 1 cm’den daha küçük lezyonları görerek, onların kanser olup olmadığına karar vererek erkenden en çok korktuğumuz pankreas kanserinde dahi ameliyat kararı verilir ve hastanın hayatını kurtarmış oluruz. Bu çok önemli bir şey, çünkü bizim amacımız ve varoluşumuz hastanın hayatına dokunmaktır.”
ROMA IV ÇALIŞMASININ PSİKİYATRİK SONUÇLARI YAYINLANDI
Kongrede Roma IV Çalışması’nın psikiyatrik sonuçları da açıklandı. Çalışma sonuçları ile ilgili bilgi veren Kongre Başkanı Prof. Dr. Serhat Bor, “33 ülke, 6 kıtadan 73.076 erişkin ile yüz yüze ve internet üzerinden yapılan bu tarama sonucuna göre, 22 Fonksiyonel GİS Hastalığından en az birinin kriterlerine uyan kişi oranı% 40. Bu ankete katılan kişiler hastalık tanısı alan kişiler değil, ankete yanıt veren herkesi kapsıyor. Fonksiyonel GİS Hastalıklarının Dünya Prevalansı; Roma Çalışmasının psikiyatrik sonuçlarına göre; klinik olarak anlamlı psikolojik distres ve/veya somatik semptomların kıtalar arasında meta-yaygınlığı ve ülkelerdeki yaygınlık düzeyine bakıldığında Mısır’dan sonra en çok anksiyete, depresyon ve somatizasyon (psikolojik stresin vücutta fiziksel semptomlara dönüşmesi) görülen ülke %54 oranıyla Türkiye. En düşük ülke ise Hollanda. Türkiye somatizasyon alt grubunda ise % 37 ile dünya birincisi” dedi.
Prof. Dr. Serhat Bor, GIS, IBS ve İBH ile ilgili şu bilgileri verdi: “Fonksiyonel gastrointestinal (GIS) hastalıkları, sindirim sistemi işlev bozukluklarını ifade eden bir grup durumu kapsar. Bu hastalıklar arasında irritabl bağırsak sendromu (IBS), fonksiyonel dispepsi, irritabl bağırsak hastalığı (İBH) ve gastroözofageal reflü hastalığı gibi durumlar yer almaktadır. Ancak, bu hastalıkların dünya genelindeki prevalansını belirlemek zordur. Çünkü birçok faktör, tanı kriterleri ve coğrafi farklılıklar bu hastalıkların sıklığını etkileyebilir. Örneğin, irritabl bağırsak sendromu (IBS), dünya genelinde yaygın olan bir durumdur ve genellikle yaygın belirtiler, örneğin karın ağrısı, şişkinlik, gaz gibi belirtilerle karakterizedir. Ancak, bu durumun kesin prevalansı ülkeden ülkeye ve kültürden kültüre değişebilir.
Fonksiyonel sindirim sistemi hastalıkları kişinin yaşam kalitesini düşürüp, iş gücü kaybına, gereksiz tetkiklere ve ilaç tüketimine neden olduğundan toplumlara maliyeti yüksektir. Genelde kadınlarda daha sık görülürler ve yaş ilerledikçe sıklıkları azalır. Çok sık rastlanan hastalıklar olmasına karşın hastaların tümü hekime müracaat etmez. Ancak %15-50 vaka yaşam boyu bu şikayetleri nedeniyle hekime müracaat etmektedir.
Fonksiyonel gastrointestinal (GIS) hastalıkları ile anksiyete arasında sık sık bir etkileşim olduğu gözlemlenmektedir. Bu tür hastalıkların belirtileri, stres, kaygı ve duygusal durumlarla ilişkilenebilir. Özellikle irritabl bağırsak sendromu (IBS), fonksiyonel dispepsi, gastroözofageal reflü hastalığı gibi GIS hastalıkları, anksiyete düzeylerini artırabilir ve aynı şekilde anksiyete, GIS belirtilerini şiddetlendirebilir. Tedavide, hem GIS belirtileriyle başa çıkmak hem de anksiyeteyi yönetmek önemlidir. İlaçlar, psikoterapi, stres yönetimi teknikleri, düzenli egzersiz ve diyet değişiklikleri gibi çeşitli yaklaşımlar kullanılabilir. Ayrıca, multidisipliner bir ekip yaklaşımı, hastalara hem fiziksel hem de duygusal açıdan destek sağlamada etkili olabilir. Hastalar, bu konuda uzman bir doktorla veya sağlık profesyoneliyle görüşmeli ve bireysel bir tedavi planı oluşturmalıdır.”
PANKREAS ENZİM YETMEZLİĞİ
Türk Gastroenteroloji Derneği İkinci Başkanı Prof. Dr. Müjde Soytürk de konuşmasında; pankreas enzim yetmezliği üzerine bir konuşma yaptı. Prof. Dr. Soytürk şunları söyledi: “Pankreasın 2 önemli görevi mevcuttur. Pankreas hem şeker metabolizmasını düzenleyen insülin gibi hormonları hem de karbonhidrat, protein ve yağların sindiriminde rol oynayan enzimleri salgılar. Pankreas Enzim Yetmezliği (PEY), pankreastan salgılanan sindirim enzimlerinin yetersizliği ile karakterize, besinlerin sindirilememesiyle sonuçlanan bir durumdur. PEY, bu enzimlerin sentezlenememesi, salgılanamaması, aktive olamaması ve/veya enzimlerin on iki parmak bağırsağında besinle karşılaşmaması nedeniyle ortaya çıkabilir.
Toplumdaki gerçek PEY sıklığını tam olarak bilmiyoruz ama yaşın ilerlemesiyle arttığını biliyoruz. 80 yaşına gelindiğinde her 10 kişiden birinde PEY bulunduğu bildirilmektedir. Erişkinlerde PEY’nin en sık görülen nedeni kronik pankreas iltihabıdır. Hastalığın şiddetine göre sıklığı artar ve %85’e ulaşabilir. Kronik pankreas iltihabının ise en sık nedeni alkol kullanımıdır. Son yıllarda Diyabet hastalarında da PEY’in sık görüldüğüne dair artan kanıtlar gelmektedir. Bazı pankreas ve obezite ameliyatlarından sonra, akut pankreas iltihabını takiben ve pankreas kanserinde de PEY gelişebilmektedir.
Besinlerin yeterli sindirilememesi nedeniyle PEY bulunan hastalarda karın ağrısı, şişkinlik, aşırı gaz, kilo kaybı, ishal ve yağlı dışkılama gibi yakınmalar görülebilmektedir. Bu hastalarda dışkı kötü kokulu, soluk ya da sarı renkli olabilir. Yağlı dışkı su üzerinde kalabilir, tuvalete yapışabilir ve temizlemesi zor olabilir. Sindirim yetersizliği nedeniyle bu hastalarda A, D, E, K gibi vitaminlerin yanı sıra çinko, magnezyum ve B12 vitamin düzeylerinde düşüklükler oluşabilir. Özellikle D vitamini eksikliği nedeniyle kemik erimesi gerçekleşebilir. PEY’in bir önemli sonucu da hastaların yaşam kalitesinin önemli ölçüde azalmasıdır.
PEY tanısında en değerli testler direkt pankreas fonksiyon testleridir. Ancak, bunların ulaşılabilirliği azdır ve uygulaması zordur, bu nedenle günlük pratikte kullanılmamaktadırlar. Şüphelenilen hastalarda ultrason, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans, endoskopik ultrason gibi bazı görüntüleme yöntemleri tanıda faydalıdır. Dışkıda yağ tayini ya da fekal elastaz adı verilen bir test ile tanı koyulabilir. Bu testlere ulaşılamayan ve PEY şüphesinin kuvvetli olduğu durumlarda hastaya pankreas enzim tedavisi başlanıp hastanın bu tedaviye verdiği yanıt değerlendirilerek tedaviden tanıya gidilebilir. PEY’in tedavisi pankreas enzimlerinin yerine konmasıdır. Basitçe her öğünde gıdayla birlikte alınacak ilaçlarla sindirim yetmezliği önlenebilmekte ve şikayetler giderilebilmektedir.
Basın toplantısında; Türk Gastroenteroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Ayhan Hilmi Çekin kabızlık, 36. UGH Kurs Koordinatörü Prof. Dr. Tarkan Karakan ise bağırsak mikrobiyotası ve probiyotikler hakkında açıklamalarda bulundu.
GASTROENTEROLOG SAYISI YETERSİZ
Kongre ile ilgili görüşlerini aldığımız Türk Gastroenteroloji Derneği (TGD) Önceki Dönem Başkanı Prof. Dr. Dilek Oğuz ise gastroenterolog sayısının yetersiz olduğundan bahsetti. Prof. Dr. Oğuz şunları söyledi: Türkiye’de pek çok ilde gastroenterolog bulunmasına rağmen şu andaki gastrenterolog sayısı yeterli değildir. Çünkü İç Hastalıkları branşlarının üstüne yan dal olarak yapılmakta olup hekimlik hayatı boyunca 3 kez 2’şer yıl mecburi hizmet yapan bir uzmanlık dalıdır. Hekimler okulu bitirince, ihtisas yapınca ve bir de üstüne yan dal yapınca mecburi hizmet yapmaktadırlar. Bu gastroenteroloji branşının tercih edilme oranlarını düşürmektedir. Yıllarca Sağlık Bakanlığı’nın kadroları arttırması istenmiştir. Gastroenterolog olmaktan uzaklaştırmaktadır. Halihazırda 172 adet yan dal asistanımız mevcuttur. Önemli bir sorunumuz ise günümüz koşullarında özel sektörün payının tüm branşlarda olduğu gibi artmasıdır. Akademik hayat baltalanmadan bir denge içinde gerçekleşmesi gereken bu durum önümüzde yıllarda bizi en çok zorlayacak konudur. Bütün zorluklara ragmen dünyadaki meslektaşları ile yarışır halde olup, hatta onları geçmiştir. Türkiye’deki merkezlere yurtdışından eğitime gelen doktorlar vardır. Dünyada yapılan her endoskopik işlem Türk gastroenterologları tarafından uygulanmaktadır.”