Başarmış olan her bir kimseyi incelediğimizde, onların önce bir hedef belirlediklerini ve sonra eyleme geçtiklerini görebiliriz.
Nedir başarı? Başarı, düşündüğümüz ve arzuladığımız hedefe ulaşmaktır. Her şey istek ile başlar, bir işi başarmak isteği… İstektir bizleri, seçilen ve beklenilen hedefe ulaştıran… Başarmış olan her bir kimseyi incelediğimizde, onların önce bir hedef belirlediklerini ve sonra eyleme geçtiklerini görebiliriz. Engellerle karşılaştıklarında, devam etmek ve vazgeçmek arasında tereddüte düştüklerini ama vazgeçmeyip ısrar ile yola devam etme gayretlerini, kararlılıklarını görürüz. Belki yığınla hatalar ile devam etme gayreti…
Hata yapmak başarının olmazsa olmazıdır. Kaçınılması gereken şey, aynı hatayı tekrarlamamaktır. Burada bir nüans var… Sabırlı olunduğu ölçüde hedefe ve elbette başarıya ulaşabilmek mümkün olmaktadır… Sabrettiğin kadar başarırsın. Başka bir deyişle aslında tüm başarısızlar sabretmeyi bilmeyenlerdir dersek yanlış söylemiş sayılmayız… Bizi hedefe ulaştıracak, başarıyla buluşturacak yolda bir merdiven var saymalıyız. Geçilen her bir basamağın ardında başka bir basamak vardır. Sırası ile; Düşünmek… İstemek… Hedef koymak… Eylem… Kararlı olmak… Sabretmek… Başarmak… 7 basamaklı bir merdivendir önümüzdeki ve en alt basamaktan başlayarak atmalıyız adımlarımızı, her bir basamakta, bir sonraki basamağı hatırlamalıyız… Sabır ister başarmak. Hepimize sabır dolu adımlamalar…
Patrona rağmen başarmak ne mümkün…
Pazar ve pazarlamada trend çok hızlı değişmekte ve müşterinin arzu ve istekleri kategorize edilemez hale gelmektedir. Artık günümüzde, müşteri isteklerine uygun hareket eden firmaların sözü geçmekte sahada. Yani benim ürünüm budur, buyurun alın deme vakti çok gerilerde kalmıştır. Üretici veya tedarikçiler için bu ikaz çok ama çok önemlidir. Müşteri artık bir nevi patron hükmündedir. Düdük onun elindedir artık, yeri geldiğinde genel müdürleri bile işinden etmekte olduğunu unutmamak gerekmektedir.
Patronun o olduğu gerçeğini, acı da gelse çarpmalıyız kendi yüzümüze… Ama patron ne der?! Bu soruya muhatap etmeliyiz kendimizi… Kah patron yedi yaşında olabilir, kah yetmiş yaşında… Kah aksi bir erkektir, kah ele avuca gelmez bir güzel kadın. Her nasıl olur ise olsun hep onu dediği olacaktır böyle inanmalıyız. Bu soruya cevaplar arayarak geçirmeliyiz geçen zamanı. Eminim ki; Hiçbirimiz patronu ne kızdırmak, ne küstürmek ne de üzmek istemeyiz… Bu soru ve cevabını sürekli zihnimizde diri tutarak ardından yeni ürüne, ürünün farkındalığına, imaja, teknolojimize ve çalışanların gelişimine odaklanabiliriz.
Ama unutulmaması gereken şu sual hep bizimle olmalı!.. Ama patron ne der?! Geliştireceğimiz tüm stratejileri bu sorunun eşliğinde gerçekleştirmeliyiz. Müşteri odaklı satış ve pazarlamaya, bence artık “patron” odaklı bakmak zamanı gelmiştir.
Farkındalığı başlat, rakiplerine fark at…
Bilinen oyunların çok çabuk eskidiği günümüzde, hep aynı şeyi yaparak, ya da başkalarının yaptıklarını kopyalayarak uzun süre başarılı olmak ve başarılı kalmak çok kolay olmamakta artık. Malumumuz ki; ortalık başarınızı kopyalayacak ve pazarınızda ben de varım diyecek tiplerle dolu. Farkındalığı buradan başlatmak anıdır. İşte bu sebep ile işe tam da bu soruyu sorarak başlamalıyız.
Ama patron ne der?!
Hepimize sabır dolu adımlar atacağımız, doğru soruları soracağımız bol kazançlı bir ay dilerim.
Kalınız Sağlıcakla.