İstanbul Medikal ve Sağlık Ürünleri Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Sinem Torun ile çalışmaları hakkında bir söyleşi gerçekleştirdik:
İstanbul Medikal’i tanımayanlar için tanıtabilir misiniz? İstanbul Medikal kimdir ve neler yapar?
İstanbul Medikal ve Sağlık Ürünleri Ticaret A.Ş, 2002 yılında limited şirket ünvanı ile sağlık sektöründe faaliyet göstermeye başladı. Faaliyete başladığı günden bu yana da tam 18 yıldır yara alanında çalışmaktadır. Bayilikler ile başlayan ticari serüvenimiz daha sonra ithalat ve üretim ile devam etti. Modern yara bakım ürünleri kapsamında yaraya dair ne kadar detay varsa hepsi bünyemizde mevcuttur. Özellikle son yıllarda spesifik olarak Epidermolizis Büllosa hastalarının yaraları için öncelikli olarak çalışmaktayız. Pandemi nedeniyle de sağlıkçılarımızın ihtiyacı olan koruyucu ürünler üretimine de başlamış olduk.
İstanbul Medikal A.Ş’nin kurucusu Sinem Torun kimdir?
1979 yılında Yılmaz soyadı ile Bandırma’da doğdum. İlköğretim ve Liseyi bu sahil şehrinde tamamladım. Daha sonrasında üniversite için bu şehirden ayrıldım. Sağlıkçı değilim. Aslında İstanbul’da bir hemşirelik okulunu kazanmıştım fakat gitmedim ve farklı bir yolda ilerledim. Ne var ki o yol da beni dönüp dolaşıp yine sağlık sektörüne geri getirdi. İlham verici, romantik bir kuruluş hikâyem yok. Üniversiteden sonra bir ecza deposunda çalışmaya başlamamdan sonra sağlık sektörüne girdim ve daha sonra da kendi firmamı kurdum. İyi fikirlerim kadar kötü fikirlerim de oldu ve deneme yanılma, düşe kalka doğru yolu yine kendi kendime buldum. Üniversite eğitimim sırasıyla şöyle ilerledi. İlk olarak Selçuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden mezun oldum daha sonra ikinci üniversite olarak Kadir Has Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun oldum. Ardından İstanbul Üniversitesi Eğitim Fakültesinde bunların üzerine Pedagojik Formasyon eğitimimi tamamladım. Tüm eğitimlerimden kazanımlarımı da iş hayatımda aktif olarak kullandım ve halen kullanmaya devam ediyorum. Sanayici bir iş insanının eşiyim. Paris ve Pera isimli iki güzel kızın da annesiyim. Ayrıca çok tutkulu bir kadın girişimciyim. Satışın da hammaddesi tutku diye öğrettiler okulda. Bu yolda yüksek bir enerji ile ilerliyorum. Durmayı da sevmiyorum, duran insanları da.
Kadın girişimci ve yönetici olarak peki kadınların işgücüne katılımı ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Her fırsatta her alanda eşitlik diyorum. Kadınların enerjisinden daha fazla güç alınmalıdır her zaman bunu savunuyorum. Toplumsal kalkınma için kadınlar çok çok önem arz ediyor. Cinsiyet eşitliğini aktif olarak destekliyorum erkeğin yaptığı her işi kadın da yapar. Kadın-erkek gibi bir ayrıma da tabii ki karşıyım. Pozitif ayrımcılık yaparak kadınları destekliyorum. Kadınların eğitim seviyesi yükseldikçe işgücüne katılım oranı da yükseliyor. Biz kadınlar Sahadan yönetime kadar her yerdeyiz. Özellikle bizim sektörde kadın dokunuşları büyük farklar yaratıyor. Kadın çalışanlarımızın varlığı hedef kitlemizle ilişkimizi olumlu yönde etkiliyor. Bizim de çalışanlarımızın büyük çoğunluğunu kadınlar oluşturuyor. Kadınların özeni başarımızı arttırıyor. Bizim işimizde hizmet kalitesi ve hasta memnuniyeti ön planda olduğu için ve özellikle son yıllarda hastalarımızın %70’i çocuk hastalar olduğu için kadın istihdamı özellikle annelik vasfımızdan dolayı her zaman olumlu yönde katkılar yaptı. Ailelerin karşısında aynı hisleri paylaşan aynı beklentileri olan kişilerin olması hedef kitleye güven verdi. Yine koruyucu ürünler ile ilgili de aynı şeyi söyleyebilirim. Kadınların bu alanda da bulaşa karşı tedbirleri ve temiz kalmadaki hassasiyetleri şirketimize verimli katkılar sağladı. Bizde her başarılı işin arkasında bir kadın var. Kalpten yapılan işler her zaman başarılı olur ve biz kadınlar işlerimizi gerçekten kalpten yapıyoruz.
Parris markanız ile uzun yıllardır üretim yapıyorsunuz. Yara bakım konusunda son yıllarda oldukça iyi bir ilerleme kaydettiniz. Bu yıl da sanırım koruyucu ürünlere başladınız. O konuya geçmeden önce markanızın mevcut devam eden ürünleri ile ilgili biraz bilgi verebilir misiniz?
Aslında biz Parris markasını 2006 yılında oluşturduk. İlk olarak Parris markası ile venöz ülser yaralarının tedavisinde kullanılmak üzere Parris Çoklu Bandaj Setlerini ürettik. Daha sonra sırasıyla Parris İkili Bandaj, Parris Varis Çorapları, Parris Retractörler, Parris Vulvar Varis Giysisi ve Parris Tübüler Bandajlar, Parris kıyafetler üretildi. Son 4 yıldır ise bize en çok ivme kazandıran, büyüme stratejimizde önemli bir adım teşkil eden ürünlerimiz markamıza katıldı. Parris Silikon Yara Örtüleri, Parris Silikon Yara Temas Tabakaları, Parris Silikon Bantlardır. Bu ürünler özellikle son yıllarda en fazla önem verdiğimiz konu olan Epidermolizis Bülloza hastalarının yaraları için tasarlandı. Biraz bahsetmem gerekirse; Bu ürünler alerjik reaksiyona sebebiyet vermeyen silikon teknolojili ve üst katman poliüretan köpük ile üretilmiş yara bakıma destek ürünlerdir. Uygulamanın zor olduğu bölgelerde (uyluk, eklem, sakrum, topuk vb) ince yapısı nedeni ile vücuda çok kolay uyum sağlar. Yaranın ihtiyaç duyduğu nem dengesini sağlamakla beraber kontaminasyona sebep olmaz. Bu durum yara iyileşmesinde önemli bir rol oynar. Temas tabakaları ise yine şeffaf ve yumuşak silikon ile kaplanmış cilde tutunan por aralıkları sayesinde hastayı travmatize etmeden, sağlık mensubu çalışanının önerdiği krem, losyon gibi iyileştirici özelliği bulunan ve reçete edilebilen ürünleri uygulamaya imkân sağlamaktadır. İkincil örtü kullanımında olası örtü değiştirme esnasındaki travmayı önler. Maserasyon riskini en aza indirir. Epidermolizis bülloza hastalarının yaralarında kullanıma uygundur. Hastalara kullanım kolaylığı, rahatlık ve konfor sağlar.
Epidermolizis Bülloza hastaları hep gündeminizde. Bize hatırlatır mısınız Epidermolizis Büllosa nedir? Ürünleriniz bu hastalara nasıl bir kolaylık sağlamaktadır?
Epidermolizis Büllosa nadir bir hastalıktır. Halk dilinde Kelebek hastalığı olarak da bilinen bizim de çoğunlukla EB olarak adlandırdığımız bu hastalık deride ve mukozada bül (içi su dolu kabarcıklar-yanıkta da görüldüğü gibi) gelişimi olan bir hastalıktır. Genellikle büller bu bölgelerin maruz kaldığı bası ya da çarpma gibi benzeri olayların yaşanması ile gelişir. Epidermolizis büllosa genetik bir hastalıktır, genetik bağ dokusu bozukluğudur. Bilinen 30’dan fazla varyantı ile EB tipine göre çok çeşitli şiddetlerde ortaya çıkar. 3 ana tip ise simplex (basit), distrofik (kusur bırakan), jonksiyonel (derinin bileşke yerinde) Bu hastalık bazen akraba evliliği ya da diğer nedenlere bağlı olarak görülür. Türkiye’de kesin bir istatistik bilgi olmamakla birlikte 2000 tahmini hasta olduğu öngörülmektedir. Bizim kendi imkânlarımızla ulaştığımız ve varlığını bildiğimiz hasta sayısı 700 hastadır. Dünyada yılda yaklaşık 200 çocuk EB ile doğmaktadır. Cinsel ve etnik grup ayrımı yapmaz, kalıtsaldır fakat ebeveynler taşıyıcı olduklarını bilemeyebilirler. Bulaşıcı değildir. Henüz tedavisi olmamakla birlikte umut veren bilimsel çalışmalar mevcuttur. Şimdiki tedavisi yara bakımı yapılarak yaralarının temiz tutulması ve yara içinde toz, krem, iplik vb. yabancı maddelerden uzaklaştırılması, bandajlama ile de cilt enfeksiyondan ve sürtünmeden korunmalıdır. Bizim ürünlerimiz ile bağlantısına değinecek olursak ürünlerimiz daha önce de belirttiğim gibi birçok alana hitap etmesinin yanı sıra ar-ge çalışmalarımızda, ürün tasarım, geliştirme ve işlevsellikte özellikle Epidermolizis büllosa hastalarının yaraları düşünülmüş ve gözetilmiştir. Epidermolizis büllosa hastalarının yaralarının sürtünmeden, enfeksiyondan uzaklaştırılması ve kıyafetlerine yapışmasından korunması için bariyer görevi görecek yara örtülerine ihtiyaçları bulunmaktadır. Bu yara örtüleri cilde kolayca tutunmalı ve çıkarılırken pansuman değişimi esnasında cilde yapışmayan, ağrı, acı ve travmaya neden olmayacak ürünler olmalıdır. Bizim Parris silikon yara örtülerimiz de bu noktada devreye giriyor. Ürünlerimiz hastaların konforunu arttıracak ince yapıda olup özel büyük boy çalışılmış ebatlar ile yaralarının tümünde kullanım kolaylığı sağlamaktadırlar. Ürünlerimiz cilde nazikçe tutunup, örtü değişiminde hastaya hafif temas sağlamaktadırlar. Parris silikon yara örtülerimizi de yine kendi markamızın üretimi olan bandaj ve giysi grubumuz desteklemektedir. Örtülerin sabitlenmesi ve dış etkilerden korunması amacı ile yeni yara açılmasını önlemek, hastayı korumak adına özel üretilmiş, dikişlerin dışarıda olduğu, ciltte tahrişe ve temasa izin vermeyen, esnek ve koton yapıda her yaş grubuna uygun çorap, eldiven, tayt ve body şeklinde koruyucu giysilerimizi de örtülerimizin yanı sıra hastalarımıza sunmaktayız. Aslında kısacası Parris markası bu hastalığın hizmetinde ve hep hizmetinde olacaktır.
Epidermolizis Büllosa hastaları sanırım sizin hassas noktanız. Bu konuyu hep gündemde tutmanızın nedeni nedir?
Epidermolizis büllosa hastalarının yaraları benim için hep öncelikli. Hastaların çoğunun çocuk olması özellikle anneliğimden dolayı beni çok derinden etkilemiştir. Şirketteki tüm anne arkadaşlarım da bu duruma kayıtsız kalamıyor. Ailelere bu zor süreçlerinde destek olduğumuzu ve bu süreci birlikte iyileştirmek için var olduğumuzu her fırsatta belirtiyor ve gösteriyoruz. Zaten aileler de sıkıntılı ve sancılı dönemler geçiriyor ve içinde bulundukları durumu zor kabulleniyor ve zor uyum sağlıyorlar. Aile artık nadir hastalığa sahip bir çocuğu olduğunu ve neler yapabileceğini gerçekçi bir biçimde düşünmeye ve çocuklarıyla daha etkili, verimli bir ilişki düzeyi oluşturma düzeni oluşturana kadar elimizden geldiğince destek olmayı işimizin yanı sıra bir insanlık görevi olduğunu düşünüyoruz. Daha sonra aile daha verimli prosedürleri tamamlıyor ve gerekli raporları düzenleme girişiminde bulunuyor. Tabi bu da aile bireylerinin olumlu yaklaşım ve iletişimiyle yakından ilgilidir. Bu kabulleniş de çocuğun tedavi sürecinde olumlu rol oynuyor. Bu alandan dışarıya çıkamıyorum çünkü bu nadir hastalıkla tanıştığımdan beri dünyaya daha önce hiç bakmadığım bir açıdan bakıyorum. Benim için birçok şey eşzamanlı olarak anlam kazandı. Bu insanların yaşamlarını, konforlarını ve geleceğini etkilediğimizi anlamamı sağladı. Her geçen gün daha güzel yöntemler buluyorum ama yine de daha çok uğraşmam gerekiyor. Bu hastalara ve ailelere güzel şeyler yapmak istiyorum. Bunca kavga ve bunca acının yaşandığı dünyamızda çevremize karşı duyarlılık ve empati kurma, acıyı paylaşma bizi biz yapan en değerli yanımızı yansıtıyor. Elinde bir güç varken hiçbir şey yapmamak ömrü boşa harcamaktır. Önemli olan geçirdiğimiz yıllar değil o yılları değerli kılan başarılardır. Sürekli koşturmayla geçen günlerimizin sonunda kendi iç huzurumuz ve çevremiz için bir şey yapmış olmak çok hoş bir duyguyu beraberinde getiriyor. Sanırım artık Epidermolizis büllosa hastaları benim gündemimden de hayatımdan da hiç çıkamayacak.
Pandemi ile birlikte nasıl bir sürece girdiniz? Pandemi sizi ve şirketinizi nasıl etkiledi? Bu dönemdeki tecrübelerinizi de paylaşır mısınız? Bu salgın dönemi için görüşlerinizi alabilir miyiz?
Salgın birçok şirket için bir tür dayanıklılık testi oldu. Kriz sırasında işini ve gelirini kaybeden bir kitle var. Bazı sektörler için talihsiz bir dönem oldu. Biz sektör olarak aslında bir anlamda şanslıydık. Fakat bizimde bu dönemde aslında tüm ezberlerimiz bozuldu. Bu dönem alışkanlıklarımızı yapılandırmak için de ayrıca fırsat da oldu. Sağlık sektörü zaten zor ve hassas bir sektördü. Koronavirüs ile birlikte daha da zor bir sahaya maruz kaldık. Fakat bu kriz bize çok önemli bir şey gösterdi ve bazı gerçekleri ortaya çıkardı. Tüm dünyanın bu durumda olduğunu gördük. Dünya bir anda küçük bir köy haline geldi. Teknoloji savası görünür hale geldi ve üretim ve teknolojinin sahibi olmamız önem kazandı. Bundan sonraki dönemde de biz de şirket olarak teknolojik yatırım yapmaya ve dijitalleşmeye daha da yoğunlaşacağız. Değişmeyen tek şey değişimdir.
Dijital dönüşüm artık hayatımızın her alanında yaşanmaya başladı. Dijitalleşme sayesinde aslında yoğun programlarımız da sürdürülebilir hale geldi. Düşünsenize bir toplantıya trafik yada yetişememe durumu olmadan online katılabildik. Zoom, skype bu dönemde kurtarıcımız oldular. Tek kötü tarafı 7/24 çalışıyor olmamız oldu. Pandemi sürecinde zaman, mesai, saat kavramları hepimizde değişti. Bizim gibi firmalar hızlı adaptasyonla üretmedikleri ya da az ürettikleri kalemlere talep doğrultusunda ağırlık verdi. Pandemi ile hızlanan artış trendi yeni üretim hatlarının eklenmesine katkı sağladı. Farklı sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin çoğu tıbbi tekstil alanındaki fırsatları gördü. Ben her ne kadar bu süreçte sektöre yeni katılan firmaları zor kabullensem de (herkes iyi bildiği işi yapmalı) Sektöre yeni girenler de ihracata önemli katkı sağladılar. Sağlık ve hijyen gereçleri alanındaki üretimler koronavirüs günlerinde ülkeye önemli bir döviz girdisi sağladı. Global markaların yanında önemli bir pazar payı elde eden Türk üreticiler böylece Küresel oyunculara dönüştü. İhracat ivme kazandı ve Türkiye daha da güçlendi. Tüm üreticileri de bu olağanüstü dönemde sergiledikleri ustun mücadelelerinden dolayı kutluyorum. Yine Türkiye çok dirençli ve hala potansiyeli yüksek bir ülke olduğunu gösterdi bize.
Yeni Fabrika binanızdan ve yeni üretimlerinizden bahseder misiniz bu pandemi sürecinde yeni girişimleriniz oldu ve yine neler yaptınız?
Hadımköy’de Akpınar sanayi bölgesinde başladığımız 4500 metrekarelik arsa üzerine 10600 metrekarelik yeni fabrika binamızı bitirdik ve fabrika binamızı hayata geçirdik. ISO 13485 ve 92/42/EEC tıbbi cihaz yönetmeliği çerçevesinde ürünlerimizin Türkiye’den belgelendirilmesi aşamalarını, teknik dosyalarımızın tamamlanmasını sağladık. Ülkemizin de içinde bulunduğu bu salgın döneminde biz de her Türk girişimci gibi ülkemize, sağlık çalışanlarımıza ve halkımıza destek için elimizden geleni yapmaya çalıştık. Toplum sağlığı en büyük önceliğimiz. Bu süreçte toplumumuz ve ülkemiz için kesintisiz ve var gücümüzle çalışmaya devam ettik. Fabrika binamız bu konumlanmaya çok uygundu ve hızla koruyucu ürünlerin üretimi ile ilgili girişimlerde bulunduk ve makina siparişlerimizi verdik. Bu konuya da hızla ve heyecanla başladık. Ürünlerimizin test ve raporları tamamlandı.%99,8 koruyuculuk oranı ile üretime başladık. Özellikle başlangıç noktamız tabii ki cerrahi maskelerdi. Daha sonra cerrahi maskelerde renk ve desen çalışmaya başladık. Maskelerimiz renk ve desen gözetmeksizin hepsi cerrahi maske type 2 sınıfındadır.3 katlı maske ya da daha şeffaf olmak gerekirse piyasadaki filtresiz maskelerden fabrikamızda hiç üretilmedi ve üretilmeyecektir. Bizim işimiz gücümüz 18 yıldır sağlık. Bu pandemi sürecinde işi sağlık sektörü ile uzaktan yakından alakası olmayan şirketlerin ve bireylerin bu işe girmesini de bir noktaya kadar asla doğru bulmuyorum. Sağlığı bu kadar basite indirgemelerini de kınıyorum. Koruyucu ürün gamımızda Yetişkin ve Çocuk cerrahi maskelerin yanı sıra Yüz korumalı maskeler, yüz koruyucu siperlikler, astronot tipi boneler, önlükler ve tulumlar da bulunmaktadır. Pandemiyi en az zararla geçiren firmalardan biriyiz. Bu krizi biz gerçekten fırsata çevirebildik. Ayrıca maske konusunda çok efsaneler oldu ama biz kanmadık ve işimize devam ettik.
2020 yılı için büyüme hedefleriniz vardı. Neler yaptınız bu son bir yıl içerisinde? Ne gibi değişikliler oldu ve şimdiki hedefleriniz neler?
Potansiyelimiz ve hedeflerimiz hala çok büyük. Son yıllarda yakaladığımız sürdürülebilir büyüme trendini 2020 yılında da devam ettireceğimizi öngörüyorduk ve yanılmadık. Finansal açıdan koyduğumuz hedefleri de bu zor dönemde tutturduk. Amacımız hiçbir zaman kısa vadeli finansal başarı değildi. Fakat hem yoğun rekabet şartları hem de içerisinde bulunduğumuz ekonomik kaosa rağmen son bir yılda bu süreci çok iyi yürüttüğümüzü ve yönettiğimizi gördük. Biz her zaman kendimizle yarışıyoruz. Bu bir yıl içerisinde mümkün olan en yüksek performansı göstererek işlerimizi tamamladık. Ürünlerimizi Türkiye’de her noktaya ulaştırdık. Emin adımlarla ilerlemeye devam ediyoruz. Sürdürülebilirliğe odaklandık ve katma değer yaratmaya, büyümeye devam edeceğiz. Her zaman dediğimiz gibi bir Türk markasını ve Türk imajını hem iç hem dış pazarda en iyi şekilde lanse ediyoruz. Uluslararası markalarla bir Türk markasını rekabet ettiriyoruz. Bundan sonra da bu mevcudu korumak ve yeni başarılara odaklanmak. Gündemimiz sağlıkta ve üretimde digital dönüşüm. Dijital dönüşüm bizim için şart. Aynı zamanda koruyucu ürünler için e-ticaret organizasyonunu sağlayıp hayata geçirdik. Yenilikçi hareketlere de devam edeceğiz.
Markanızla aranızda çok güçlü bir duygusal bağ kurulu. Markanız ile ilgili son olarak neler söyleyerek bitirmek istersiniz?
Duygusallık da mantık kadar önemlidir. Markamıza tüm şirket olarak çok çok bağlıyız. Biliyorsunuz ki marka bir söz verme işidir. Biz insan odaklı çalışıyoruz. Mahcup olmamak için çok çabalıyoruz. Sürekli harika fikirler yaratıyoruz hepsi çok heyecan verici fakat hepsi eşzamanlı olamıyor. Büyük değişimleri gerçekleştirmek için mevcut işlerimizi ertelemememiz gerekiyor. Gerekli altyapıya ve gerekli zamana ulaştığımızda bunların hepsi sırasıyla hayata geçecek fikirler ve markamızı daha da ileriye götürecekler. İyi şeyler yapmak o kadar değerli ki bunları yapmaya çalışırken üretilen hiçbir fikir saçmalık olamaz. Türk markamız adını gururla taşıyacak kadar özgüven sahibi ve markamızdaki Türk algısını dünyanın dört bir tarafına ve her ülkeye hep aynı mesaj ile götürecek. Her zaman söylediğimiz gibi başta Türkiye’de olmak üzere uluslararası her platformda uluslararası markalarının karşısında güçlü bir Türk firması ve Türk markası olarak bulunacağız. Global bir marka olmak istiyoruz, Türkiye’yi globale taşıyan güç olmak istiyoruz.