Bu yazımla beraber son iki yazımı sağlık sektörü dışında yazmaya karar verdim. Sağlık sektöründe zaten her şey yolunda. İhaleler şeffaf, şartnameler objektif, ihale ödemeleri zamanında yapılıyor. Üniversite hastaneleri ödemelerini doksan güne çektiler. Yerli üreticiler ürettikleri tıbbi cihazları Türkiye’nin her sağlık kurumuna kolaylıkla satabiliyorlar ve paralarını zamanında alabiliyorlar.
Tıbbi cihaz sektörü, sağlık zincirinin bir halkası olarak “sağlıklı” şekilde büyüyor.
İnşallah sektör olarak o günleri görürüz. Yıllarca sektörde sorunlar çok dedik, yazdık çizdik sorunlar bir türlü çözülmedi. Sorunları yok kabul edersek yetkili makamlar burada niye sorun yok diyerek, tıbbi cihaz sektörünün çözüm bekleyen sorunlarına belki el atarlar.
Gelelim bu yazımın konusuna. Televizyonlardaki yorumcuları, köşe yazarlarını ve bazı siyasileri dinliyor ve okuyorum. Hepsinin ortak görüşü, “Türkiye batıdan uzaklaşıyor, doğuya kayıyor” diyorlar. Bir taraftan da Türkiye çok önemli bir coğrafyada, jeopolitik bakımdan çok önemli bir noktada, doğu ile batı arasında köprü olabilecek konumda olduğunun altını kalın çizgilerle çiziyorlar.
Bende diyorum ki maden doğu ile batı arasında köprü olabilecek bir kavşaktayız o zaman doğu ile de batı ile de ilişkilerimizin iyi düzeyde olması gerekmez mi? Neden sadece bir tarafı tercih etmek gerekiyor? Global dünyada böyle bir strateji kaldı mı? Sıcak savaş dönemi sonunda savaşların ekonomik ve teknolojik olarak yapıldığı çağımızda gelişmekte olan Türkiye’yi neden sadece doğu veya batıya bağlamaya çalışılıyoruz? Anlamış değilim.
Türkiye batıdan koparılıyor diyenlere sormak istiyorum. Batı dedikleriniz kimler? ABD, İngiltere, Almanya, Fransa lider ülkeler. Diğerleri bu lider ülkelerin politikalarına göre hareket eden bildiğimiz Avrupa ülkeleri. Bunlardan hangisi gerçek anlamda Türkiye’nin dostu?
Amerika, son yıllarda Türkiye’ye zarar veren ve vermeye devam eden en büyük ülke ve en tehlikelisi.
Fetö darbe girişimindeki tutumu ve davranışı ortada. Suriye’deki PYD terör örgütünün silahlandırılması en belirgin Türkiye aleyhine yaptığı işler. Türkiye bu yapılanları görmezden gelip güvenmeye devam mı etmeli? Doğru politika bu mu olmalı?
Almanya’nın PKK’ya yıllardır verdiği destekler ortada. Bütün teröristlere ev sahipliği yapıyorlar. Silah veriyorlar. Fetö yandaşları ve Türkiye den kaçan tüm kanun kaçaklarının ev sahibi durumunda. Her irtica başvurusu memnuniyetle karşılanıyor. Hoş geldin deyip onları en iyi şekilde korumaya alıyorlar.
Fransa bu ülkeler içinde en delikanlı olanı. Ben Türkiye’yi sevmiyorum diyor. Bu konuda yıllarca açıkça kendine açık durum gösteriyor.
İngiltere Ortadoğu’da ve güneyimizde en büyük Türkiye karşıtı politikaların lideri durumunda.
Batı denilen bloğu temsil eden lider ülkeler Türkiye karşıtı politikalarında görev bölümü yapmış durumlalar. Hollanda, Belçika, Avusturya’nın Türkiye’ye karşı takındığı tavırlar ortada.
Müttefiklik falan kalmadı. Avrupa Birliği üyeliği konusunda Türkiye’ye gösterdikleri tavırlar malum. Bu ülkelerin Türkiye politikaları hiçbir şekilde dostluğa, müttefikliğe sığmıyor.
Türkiye bu yapılanları görmezden gelip ‘benim ülkeme ne zarar verirseniz verin ben ille de sizinle olacağım, doğu ile işim olmaz’ dese iyi politika yapmış mı olacak? Bu politika Türkiye’nin geleceği olabilir mi?
Türkiye batıdan kopuyor, koparılıyor diyenlerin tezleri yanlış. Türkiye bağımsızlığını kazanmak adına politikalar geliştirdikçe ve ekonomisini gelişmiş ülkeler seviyesine çıkarmaya çalıştıkça batı tarafından ciddi rakip olarak görülerek soğuk savaşlarla durdurulmaya, her şekilde ayağına çelme takılmaya çalışılacaktır. Türkiye, batı ile doğu arasında köprü olmalıdır. Doğu ile ilişkileri geliştirmenin anlamı batıdan kopmak olarak görülmemelidir.