Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın “Sanayide Yüksek Teknolojiye Geçiş Programı” çerçevesinde Sağlık Bakanlığı ile ortaklaşa düzenlenen “Türkiye Sağlık Sanayi Zirvesi” The Green Park Ankara Otel’de gerçekleştirildi. Programa; Sağlık Bakanı Dr. Ahmet Demircan, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Dr. Faruk Özlü, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı Dr. Veysel Yayan, Müsteşar Yardımcısı Zübeyde Kın Çağlayan, Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Eyüp Gümüş, Müsteşar Yardımcısı Şuayip Birinci, SURDER Başkanı Ecz. Kazım Dinç, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal, Cumhurbaşkanlığı Ekonomi İzleme ve Koordinasyon Başkanı Hakan Yurdakul, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürü Uğur Büyükhatipoğlu, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanı Dr. Hakkı Gürsöz, SEİS Başkan Yardımcısı L. Mete Özgürbüz, Türkiye Kamu Hastaneleri Genel Müdürü Prof. Dr. Murat Alper, TÜSEB Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur ile GE Sağlık Türkiye Genel Müdürü Yelda Ulu Colin, bürokratlar ve sektör temsilcileri katıldı.
Sağlık Bakanı Dr. Ahmet Demircan, zirvede yaptığı konuşmada, sağlığın ekonomisinin ve ekonomi sağlığının, birbirinden ayrılmasının mümkün olmadığını belirterek, “Sağlık ekonomisi ve ekonomi sağlığının korunması için gerekli olan tek şey siyasi istikrar ortamı. İnşallah, 24 Haziran seçimleriyle 2002’den bu yana süregelen siyasi istikrar ortamın daha da pekişmesi sağlanacaktır” dedi. Bakan Demircan, Türkiye’nin potansiyeline yakışan büyük kalkınma hedefleriyle büyüme ve gelişme yolculuğunun sürdürdüğüne işaret ederek, sağlık başta olmak üzere her alanda büyük gelişmeler kaydedildiğini ifade etti. Siyasal istikrar sayesinde bugün sağlık başta olmak üzere, küresel rekabet alanlarında büyük yatırımlar gerçekleştirebilindiğini ve makro hedefler belirlenebildiğini vurgulayan Demircan, “Tek başına insanımızın sağlığının söz konusu olması bile sağlığı stratejik sektör yapmaya yetmektedir. Kaldı ki sağlık sektörü dediğimizde çok büyük bir ekonomiden bahsetmiş oluyoruz. Bu iki unsur, sağlığı fevkalade stratejik bir sektör haline getirmektedir.” değerlendirmesinde bulundu. Demircan, Türkiye’nin bu sektörün önemini kavradığını belirterek, şu görüşlerini paylaştı: “Sağlık, geleceğimizi ipotek altına alan ekonominin sırtında bir kambur olmaktan çıkartılacaktır. En kısa zamanda olağanüstü potansiyeli ile ekonomimizin lokomotif sektörü haline gelecektir. İlaç ve medikal sanayi yatırımları açıcısından Türkiye’yi bir cazibe merkezi haline getirmek zorundayız. Bu kapsamda ilaç ve tıbbi cihazda yerelleşme çalışmalarına büyük önem veriyoruz. Ülkemiz, ilaç üretiminde dünya standartlarında üretim yapabilecek bir alt yapı ve kapasiteye sahip. Halihazırda ise mevcut kapasitenin yüzde 65-70’ini kullanıyoruz. İhracatı büyütmek, istihdamı artırmak, ihtiyaç duyduğumuz ileri teknolojiye sahip olmak istiyoruz. Yaptığımız çalışmalardan çok güzel sonuçlar almaya başladık. Bugüne kadar ilaçta yerelleşme kapsamında hayata geçen yatırım projeleri ile ithalden imalata geçerek yaklaşık 2.85 milyar TL’lik bir katkı sağladık. Mevcut potansiyelin tamamını kullandığımızda bugünün rakamları ile ülke ekonomisine 6.1 milyar liranın üzerinde katkı sağlamış olacağız.” Biyoteknoloji Platformu’na dahil 21 firma bulunduğunu anlatan Demircan, ilaç alanında geleceğin teknolojisi olan biyoteknolojinin de yatırım alanı olarak hızla geliştiğini bildirdi.
Tıbbi Cihaz Projesi
İlaç sektöründe yerelleşme hedeflerine ulaşılabilmesi için mutlaka bilgi ve teknoloji üretilmesi ve patent alınması, lisanslı ve patentli ürünlerin üretilmesi gerektiğine, Türkiye’de lisans koruması kalkmış ürünlerin üretildiğine değinen Demircan, “Biz daha molekülden ilaç üretilmesi noktasında gerilerdeyiz” diye konuştu. Demircan, bunun için sermayenin de yatırım yapması, bu alanda çalışanların desteklenmesini isteyerek, Türkiye’nin bu alanda başırılı olabilmesi için hem yetişmiş kişilerin desteklenmesi hem de yabancı ülkelerden bu alanda uzmanlaşanların transfer edilmesi gerektiğini bildirdi. Yapımına başlanan tesislerin toplam yatırım maliyetinin 4 milyar lirayı bulduğunu aktaran Demircan, şunları söyledi: “Çalışmalarının neticesinde ilaçta yerelleşme kutu bazında yüzde 80’lere ulaşmıştır. Fiyat bazında ise yüzde 50’lere yaklaşılmıştır. Ancak kutu bazında yüzde 20’lerde olan ithal ilaca, fiyat bazında yüzde 50 ödeme yaptığımız gerçeğini değiştirmek durumundayız. Yerelleşme politikalarımızın gördüğü ilgiden son derece memnunuz. Sadece ilaçta değil, tıbbi cihaz, aşı, yerli plazma gibi yüksek teknoloji ve katma değer sunan çok önemli yatırım projelerimiz var. Tıbbi Cihaz Projesi kapsamında öncelikle, tıbbi sarf malzemeleri, cerrahi el aletleri ve görüntüleme cihazlarında yerel üretim hedefliyoruz. Görüntüleme cihazlarının yerli ortaklarla Türkiye’de yatırım yapılarak üretilmesi için belli bir mesafeye gelindi. Bu kapsamda yarın bu konuda bir ihale ilanı yapılacak.”
Yerli Plazmadan Plazma Ürünleri Üretimi
Bakan Demircan aşı alanında yüzde 100 dışa bağımlı olunan “Hepatit-A Aşısı Yerlileştirme Projesi” ile yerelleşme çalışmalarına başlandığını anımsatarak, “Kırım Kongo Kanamalı Ateşi aşısının patentini aldık. Bu örnektir. Bunu diğerlerinin de izlemesi lazım. Bu projenin hayata geçirilmesi ile kamu maliyesine 860 milyon TL katkı ve 100 milyon doların üzerinde ihracat potansiyeli oluşturmayı hedefliyoruz” dedi. Yüksek maliyetli bir genetik kan hastalığı olan SMA’da tanı kitinin yerelleştirilmesi projesinin yürütüldüğünü ifade eden Demircan, önemli yatırım projelerinden birinin de “Yerli Plazmadan Plazma Ürünleri Üretimi” olduğunu bildirdi. Demircan, başta İslam ülkeleri olmak üzere, yerli plazma ürünlerine yönelik şimdiden taleplerin geldiğini belirtti.
Türkiye’nin tarihsel misyonu ve vizyonu ile gerçekten çok büyük bir ülke olduğunu vurgulayan Demircan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’nin bulunduğu coğrafya ve bu coğrafya dolayısıyla karşı karşıya kaldığı sorunlar, ülkemizin rolünü daha da büyütüyor ve sorumluluğunu artırıyor. Türkiye, bu coğrafyanın bir gerçeği olan güçlü devlet olma zorunluluğunu yerine getirmek noktasındadır. Büyük bir inançla ifade etmek istiyorum ki Türkiye sağlıkta ihtiyaçlarını karşılayabilen, dışarıya ürün ve hizmet ihraç eden, bilgi ve teknoloji üreten bir ülke olacaktır. Aynı zamanda sağlık turizmi açısından da büyük bir potansiyeli vardır. Bu alanda gerekli düzenlemeler geliştirildi ve şu anda Meclis’e gelmiş olan bir yasamız var. Bu yasada sağlık turizmi ile ilgili de önemli düzenlemeler var.”
Proje Bazlı Teşvik Sistemi
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Dr. Faruk Özlü de yaptığı konuşmada, söz konusu program kapsamında daha önce makine, elektrik, elektronik ve inşaat sektörü ile bir araya geldiklerini, önümüzdeki günlerde kimya ve gıda sektör zirvesini hayata geçireceklerini söyledi. Bakan Özlü, Türkiye’nin imalat sektörünü güçlendirmek ve yüksek teknolojili ürünlerin payını artırmak için 5 odak sektör belirlediklerini, kimya ve ilaç sanayi, gıda sanayi, yarı iletken elektronik ürünler, makine ve teçhizat, motorlu kara taşıtları sektörlerinin Türkiye’yi geleceğe taşıyacak sanayi alanları olduğunu ifade etti. Özlü, “Proje Bazlı Teşvik Sistemi” ile 23 proje ve 19 firmaya 135 milyar lira tutarında teşvik verildiğini dile getirdi. İlaç sanayi ürünlerinin yüksek teknoloji sınıfında yer aldığına işaret eden Özlü, Türkiye ilaç sanayinde 2017 yılında 4,5 milyar dolar ithalat, 910 milyon dolar ihracat gerçekleştirildiğini belirtti. Özlü, Türkiye’nin dünya ilaç ihracatında 35’inci, ilaç ithalatında ise 22’inci sırada yer aldığına dikkati çekerek, dünya ilaç ihracatından alınan payın yüzde 0,17 olduğunu, bu oranın önümüzdeki yıllarda istikrarlı bir biçimde artması için bütün paydaşlarla birlikte ortak çalışmalar yürütmeye hazır olduklarını söyledi. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından onaylanmış 88 ilaç, 10 ilaç ham maddesi üretim tesisi bulunduğunu dile getiren Özlü, 1 trilyon doları aşan ilaç pazarının yaklaşık yüzde 25’ini biyoteknolojik ilaç pazarının oluşturduğunu, Türkiye’de de dünyayla paralel şekilde, biyoteknolojik ilaçların değer bazında en çok satılan ilaçlar arasında yer aldığını ifade etti.
Tıbbi cihazda 2.1 milyar TL’lik ithalat
Özlü, Türkiye tıbbi cihaz sanayinde 2017 yılında 2,1 milyar dolarlık ithalat, 466 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirildiğini bildirdi. Tıbbi cihaz sektöründe üretim yaptığını beyan eden bine yakın firma bulunduğuna dikkati çeken Özlü, sağlık alanında 15, tıbbi cihazda 2 Ar-Ge merkezine ve 1 tasarım merkezine Bakanlık tarafından onay verildiğini belirtti. Özlü, geçen yıl Türkiye kozmetik sanayinde 1,2 milyar dolarlık ithalat, 762 milyon dolarlık ihracat yapıldığını söyledi. Bakan Özlü, bu alanda dış ticaret açığının da 438 milyon dolar olduğunu ve 160’tan fazla ülkeye ihracat yapıldığını anlattı.
Türkiye’nin dünya kozmetik ihracatında 27’inci, ithalatında ise 26’ncı sırada yer aldığını ifade eden Özlü, dünya kozmetik ihracatından alınan payın yüzde 0,6 seviyesinde olduğunu belirtti. Nanoteknoloji ve biyoteknoloji uygulamalarının, kişiye özel tanı ve tedaviler, gen terapileri, mobil sağlık uygulamaları, 3D yazıcıların tıbbi uygulamaları, robotik uygulamalar gibi trendlerin her geçen gün değiştiğine dikkati çeken Özlü, bu sektörde Ar-Ge’ye yatırım yapmanın kaçınılmaz olduğunu vurguladı.
Özlü, sağlık sektöründe dışa bağımlılığı en aza indirmek gerektiğini belirterek, “Türkiye olarak, artık ilaçta dışa bağımlılığı aşabileceğimize kesin olarak inanıyoruz” ifadesini kullandı. Bu kapsamda önemli çalışmalar yaptıklarını söyleyen Özlü, şunları kaydetti: “Geçtiğimiz günlerde Başbakanımız Binali Yıldırım’ın duyurduğu ilaçta yerlileştirme projemiz başarıyla devam ediyor. Nasıl ki yerli otomobil için babayiğitler ortaya çıktıysa, yerli ilaç sanayinin ‘babayiğitleri’ de bu büyük hamle için ortaya çıkacaklar ve gereğini yapacaklardır. Türkiye, lisanslı üretim yapan ülkelerden biri olacaktır. TÜBİTAK’ın bilgi birikimi ve yetişmiş insan kaynağı bu amaca hizmet etmeye hazırdır. KOSGEB çok farklı programlarla destek olmaya devam edecektir. Bakanlığımız, ilaç ve tıbbi cihaz sektöründeki bütün firmalara pozitif ayrımcılık yaparak onları destekleyecektir. Türk ilaç ve tıbbi cihaz sektörümüzün büyümesi ve yerlileşmesi adına, Sağlık Bakanlığımızın yürüteceği bütün projeler için tüm kaynaklarımızı seferber edeceğiz. Bu zirveyi, Sanayide Yüksek Teknolojiye Geçiş Programı’mızın önemli bir aşaması olarak görüyoruz.”