9 Mayıs 2025 / Cuma
Medikal News
  • Ana Sayfa
  • Aktüel
  • Hastane
  • Kongre
  • Medikal
  • Röportaj
  • İlaç
  • Atama
  • ESTETİK
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Ana Sayfa
  • Aktüel
  • Hastane
  • Kongre
  • Medikal
  • Röportaj
  • İlaç
  • Atama
  • ESTETİK
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Medikal News
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle

Tıbbi cihaz sektöründeki finansal sorunlar, sektörün sürdürülebilirliğini tehdit eder hale gelmiştir

Medikal News Yazan Medikal News
9 Mart 2021
Kategori : Röportaj
A A
kemal yaz 2

 kemal yaz 2

Tüm Tıbbi Cihaz Üretici ve Tedarikçi Dernekleri Federasyonu (TÜMDEF) Başkanı Kemal Yaz:

 

Tıbbi cihaz sektöründeki finansal sorunlar, sektörün sürdürülebilirliğini tehdit eder hale gelmiştir

 

Tüm Tıbbi Cihaz Üretici ve Tedarikçi Dernekleri Federasyonu (TÜMDEF) Başkanı Kemal Yaz ile tıbbi cihaz sektörünü konuştuk:

TÜMDEF ne zaman kuruldu? Faaliyet alanlarından biraz bahseder misiniz?

Federasyonumuz, 2003 yılı içerisinde tıbbi cihaz sektöründe faaliyet gösteren ülke çapında yayılmış derneklerin katılımıyla ortaya çıkan “üst çatı” oluşturulması fikriyle, 2004 yılında sektörümüzün sağduyulu kişi ve kuruluşları Türkiye genelinde bir araya gelip dernekleri oluşturmak suretiyle, birlik ve beraberliğimizin çatısı olan TÜMDEF Tüm Tıbbi Cihaz Üretici ve Tedarikçileri Dernekleri Federasyonu’nu kurmuşlardır. Federasyonumuz, Türkiye’de mevcut Tıbbi Cihaz Üretici, İthalatçı ve Tedarikçi Dernekleri ve üyeleri arasında mesleki birlik, yardım, sosyal dayanışma, uyum ve disiplini geliştirmek olan misyonumuza ilk günden beri bağlı kalmıştır. Kanunların öngördüğü çerçevede insan sağlığı ve kamu yararına hizmet ölçütlerini göz önünde bulundurarak, Üye Derneklerin ve bu Derneklere Üye Meslek Mensuplarının hak ve menfaatlerini korumak, mesleki yeterlilik ve bilinç düzeylerini geliştirmek için çalışmaktan bir gün bile yorulmamıştır. Kurulduğu tarihten bu yana tıbbi cihaz sektörünün en büyük sivil toplum kuruluşu olma özelliğinin vermiş olduğu sorumluluk bilinci ile üyesi olan 9 dernek ve bu derneklere üye 1000’e yakın sektörel firmanın gücünü arkasına alarak, sektörel menfaatlerin her platformda yüksek sesle savunulması görevini layıkıyla yerine getirmeye çalışmaktadır.

Türkiye’deki tıbbi cihaz pazarından biraz bahseder misiniz? Rakamlar ne boyutlarda?

Tıbbi cihaz sektörünü diğer sektörlerden ayıran önemli özelliği, pandemiden anlaşıldığı gibi pazardaki dinamiklerini önceden tahmin edilebilir şekilde müşteri davranışına ve rasyonel öngörülere dayanmamasıdır. Tıbbi cihaz sektöründe şirketlerin büyümesi daha çok regülasyon veya geri ödeme kurumlarının aldıkları kararlar ile şekillendiği için, finans veya sermaye ihtiyaçlarının da diğer klasik yöntemler ile karşılanabilmesi zordur. Bu nedenle pazarın eğilimleri kamu politikaları ile doğrudan bağlantılıdır. Türkiye’de de bu durum geçerlidir. Tıbbi cihazda yerli üretim olarak baktığımızda ülkemizin toplam ithalatı yaklaşık 1,9 milyar dolar ve ihracatı 643 milyon dolardır. Son 5 yılda ithalatta %16 azalma ihracatta % 36 artış olmuştur. İhracatın ithalatı karşılama oranı % 32,2 civarıdır. Bu oranın son 5 yılda % 12,1 arttığını görüyoruz.

Son günlerde COVID-19 pandemisi sebebiyle tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de olağanüstü bir mücadele döneminden geçiyoruz. Tıbbi cihaz sektörü süreci nasıl geçirdi? Ne gibi zorluklarla karşılaştı?

11 Mart 2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü tarafınca “pandemi” olarak tanımlanmıştır. COVID-19 pandemisi sebebiyle tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de olağanüstü bir mücadele dönemi geçirmekteyiz. Bu süreç içerisinde, Sağlık Bakanlığı’mızın aldığı tedbirler ve uygulamalar sektörümüz tarafından takdirle karşılanmıştır. Bu zor süreçte ortak aklı kullanmaya çalıştık. Bu zor koşullara karşı birlikte mücadelenin öneminin hayati olduğu tartışmasız tecrübe edilmiş ve en önemli koşullardan birinin, Kamunun ve Tıbbi Cihaz Sektörünün tam dayanışma içinde olması, birbirlerinin ihtiyaçlarına yüzde yüz duyarlı ve açık olması ile mümkün olduğu görülmüştür. Gelinen bu evrede tüm dünyada Tıbbi Cihaz üretim, tedarik ve teknik hizmetinin aciliyeti ne yazık ki daha da fazla hissedilmektedir. Bu olağanüstü mücadelede hem üretim hem tedarik hem de hizmet anlamında kritik bir noktada olduğumuz bilinciyle sektörümüzün; büyük bir özveri ile çalışan Sağlık Meslek Mensupları ile Sağlık Hizmet Sunucularımıza en üst seviyede destek olmaya çalışmaya devam edeceğimizi tekraren belirtmek isteriz. Katma değeri yüksek Sektörümüzün bu süreçteki bazı problemlerini paylaşmak isterim.

ALGISAL SORUNLAR:

Ülkemizde de MR’dan eldivene, stentten kalp kapağına, diyalizden ortopedi malzemesine, ameliyat lambasından katetere kadar çok geniş bir alanı içeren Tıbbi Cihaz Sektörümüz yani üreticilerimiz, ithalatçılarımız, bayilerimiz şimdiye kadar olduğu gibi bugün de bu acil ihtiyaçları her türlü teknik ve finansal olumsuzluklara rağmen karşılamak için büyük özveri ile çalışmaktadır. Zaten bu sebeple de haberlerini sıkça duyduğumuz dünyanın çeşitli bölgelerindeki bu malzeme ve hizmetlere erişim ile ilgili sorunlar -Kamu ve Sektör istişarelerinin de katkısıyla ve sektör dışından kaynaklanan bir kaç istisnai durum dışında- ülkemizde yaşanmamıştır. Bu süreçte Tıbbi Cihaz Endüstrisi’nin sadece çok çok küçük bir bölümü olan maske, dezenfektan ve koruyucu elbise üzerinden değerlendirilmesinin çok daha geniş bir alanda çalışan sektörümüz açısından hakkaniyetli olmadığını ifade etmek isterim.

FİNANSAL SORUNLAR:

Dünyadaki pandemik sorunların yansımasıyla malzeme ve hammadde maliyetlerindeki artışlarımız, hammadde ve mamül açısından büyük oranda ithalata dayalı sektörümüzün tedarik konusunda yaşadığı aksaklıklar başta olmak üzere kapasitemizi kullanmak konusunda ne yazık ki bazı sorunlara yol açmaya başlamıştır. Ayrıca Tıbbi Cihaz Sektörü olarak da bilindiği üzere çok uzun vadeli Üniversite ve Devlet Hastaneleri’nden alacaklarımızın süregelmesi bu konularda finansal alternatifler geliştirmemizi güçleştirmektedir. Son günlerde doğal olarak COVID-19 konusunda yoğunlaşan sağlık hizmetlerimiz; özellikle pandemi dışındaki alanlardaki işlemlerin yani zorunlu ve acil olmayan vaka başı işlemler ve ameliyatların ertelenmesi dolayısıyla sektörümüzün büyük bölümünün üretim ve işlemlerini azaltmaya hatta faaliyetlerini askıya almalarına yol açmıştır. Bu durum da Sektörümüzde mali sıkıntılara yol açmıştır. Güvenilir, kesintisiz ve sürdürülebilir hizmet ve tedarik için, yıllardır birikmiş olan Üniversite Hastanelerinin ve Kamu hastanelerinin borçlarının tamamının ivedi olarak ödenmesi, bundan sonra Üniversite ve Kamu hastanelerinin ödemelerini zamanında yapmaları gerekmektedir. Acil malzemelerin alımlarında peşin ödemeye dönülmesi, Yerli malı desteğinin % 30’a çıkarılması, KDV alacaklarının acilen ödenmesi sektöre acil kredi desteği sağlanması gerekmektedir.

Savunma Sanayi Başkanlığı gibi, Cumhurbaşkanlığı bünyesinde Tıbbi Cihaz Başkanlığı’nın kurulması konuşuluyor. Bu oluşum sektöre ne gibi katkılar sağlar?

Ülkemiz için savunma sanayi kadar önemli ve stratejik bir sektör olarak değerlendirilen sağlık endüstrisinin uluslararası pazarlarda yer bulması ve markalaşması için yerelleşme ve millileşme yolunda daha çok desteklenmesi gerekmektedir. Milli güvenlik açısından büyük öneme sahip tıbbi cihaz sanayinin büyümesi ve millileşmesi konusunda kamu, özel sektör, üniversiteler ve ilgili meslek örgütleri (STK) olmak üzere tedarik zincirindeki tüm paydaşların işbirliği ve güç birliğine ihtiyaç duyulmakla birlikte, bu konuda kamu otoritesinin liderliği ve desteği önem arz etmektedir. Cumhurbaşkanlığı bünyesinde kurulması planlanan Tıbbi Cihaz Başkanlığının, Tıbbi Cihaz Sektörünün ve çalışanlarının ihtiyaçlarına karşılık verilmesi anlamında çok katkıları olacaktır. Tıbbi Cihaz Sektörünün mevcut durumunun analiz edilerek gelişim alanlarının belirlenmesi, sektör için faydalı yapılanmasını hem kamu hem de özel sektör için değer oluşturacaktır. Dünyada Tıbbi Cihaz Sektörü ve genel görünüm tespit edilerek Türkiye’de Tıbbı Cihaz Sektörü Gelişimi ve Mevcut Durum Analizi ve Kamu Sektör İlişkisi Tıbbi Cihaz Mevzuatı, Geri Ödeme Sistemleri, Kamu Uygulamaları ile geleceğin Tıbbi Cihaz Sektörü sağlam temellere oturtulabilir. Tıbbi Cihaz sektöründe, ülkemizin kendi kendine yetebilen ve dünyada ihracat kapasitesi anlamında ön plana çıkabilen seviyeye gelmesine ilişkin ihtiyaçların tespiti ve ihtiyaçların birbirlerinden ayrılabilen, somut, ölçülebilir, belirli bir amaca yönelik olmasına ve zaman boyutuna sahip olmasına dikkat edilerek üzerinde çalışılabilir. İhtiyaçlar sıralanırken Kısa Vade: Önümüzdeki 1-2 yıl, Orta Vade: Önümüzdeki 2-5 yıl, Uzun Vade: Önümüzdeki 5 yıldan sonrası olacak şekilde vadeler ile tespit edilerek bir program dahilinde planlamalar ile vadelerine göre çalışılabilir. Ayrıca, Tıbbi Cihaz Sanayi Bölgelerinin Kurulması, Sağlık Teknolojileri Veri Kayıtlarının toplama ve muhafazası, Ar-Ge ve Klinik Araştırmaları ve Finansman Politika önerilerinin de ele alınması hususları üzerinde çalışılabilir.

Sektörün yaşadığı finansal zorluklardan biraz bahseder misiniz? SUT fiyatlarında neden yıllardır artış olmuyor?

10 yılı aşkın süredir Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) fiyatlarının güncellenmemesi nedeniyle sıkıntı yaşamaktayız. Sektörün uzun süredir tahsilat yapamaması ve alacaklarından yüzde 25 feragat yapılması sektörü çok zorlamaktadır. Geciken krediler, kiralar ve personel ücretlerinin yanı sıra vergi borçlarına rağmen sektör pandemi koşullarında üzerine düşeni yapmıştır. % 85 oranında ithalat bağımlısı olan Türkiye’de kurların güncellenmesi, buna karşın SUT’taki fiyatların güncellenmemesi nedeniyle ürün tedarik sıkıntıları yaşanmaya başlanmıştır. Özellikle kamu hastanelerinde kalça protezi ameliyatları, yenilenmesi gereken revizyon ameliyatları ve tümör protezi ameliyatları için gereken malzemeler alınamıyor. Ameliyatların durma noktasına geldiğini söyleyebiliriz. Sağlık Endüstrileri Platformu üyesi tıbbi cihaz sektörü temsilcileri, hastanelere sattıkları ürünlerin bedellerini zamanında alamadıkları ve güncellenmeyen SUT fiyatlarından dolayı çok mağdur durumdadırlar. SUT fiyatlarının düşük olması tıbbi cihaz firmaları arasında kapanma ve iflaslara neden olduğu bilinmektedir. Konu ile ilgili hızlı ve etkin müdahale ihtiyacı vardır. Çok uzun süredir Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerin malzeme ve cihaz aldığı şirketlere geri ödemeleri makul süreleri aşmış; üniversite hastaneleri için ise hiçbir vade öngörülememektedir. SGK’nın geri ödeme fiyatları üç-beş ürün dışında 2010’dan beri güncellenmemiştir. Bu nedenle kaliteli ürünler yerine kalitesiz ürünlerin alınması zorunlu hale gelerek halk sağlığını tehdit edecek boyutlara ulaşmıştır. Hastanelere sattığımız ürünlerin bedellerini zamanında alamıyor olmamız ve finansal araçlara da ulaşamıyor olmamız nedeniyle hizmet sunmakta zorlanmaktayız. Bu sektörün devamlılığı ve nefes alması için hızlı ve etkili müdahalelere ihtiyacımız var.

Sektör için güçlü bir sanayi bölgesi ve teşvik uygulaması neden yok?

Ülkeler ekonomik büyümeyi ve istihdamı artırmak, bölgesel dengesizliği ve dışa bağımlılığı azaltmak gibi daha birçok nedenlerle önceleri çok farklı; günümüzde ise belirli ölçülerde standartlaşmış teşvikler uygulamaktadırlar. Sonuçlarına bakıldığında bir kısım ülkeler başarılı bir teşvik programı uygulayarak ekonomik ve sosyal amaçlarına ulaşırken diğer bir kısım ülkelerde bu amaçlar gerçekleşmemiştir. Türkiye’de geniş ve dağınık bir yapıya sahip teşviklerin farklı kurum ve kuruluşlar yerine mümkün olduğu kadar az ya da tek bir uygulamacı kuruluş tarafından yürütülmesinin teşvik sisteminin performansına olan etkileri artacaktır.

Sektörün geçmiş yıllara ait alacakları ve feragat konusundaki son gelişmeleri anlatır mısınız? Finansal sürdürülebilirlik konusunda neler yapılmalı?

Sektörümüz Sağlık Hizmetlerinin etkin, kesintisiz ve başarılı bir şekilde sürdürülmesi için üstüne düşen her türlü fedakârlığı yapmaktadır. Sağlık sektöründe tıbbi cihaz ve tedarik zincirini sağlayan; sürekli çözüm üreterek hizmet sunan firmalarımız, bulunduğumuz zor koşullara rağmen sahada fedakârlıkla çalışan binlerce eğitimli personeli ile Kamu- Özel sektör arasında dünyada örneğine az rastlanır bir iş birliği içerisinde, hizmetlerini başarıyla sürdürmektedir. Sektörümüzün; Kurum ve Kuruluşlarla yapmış olduğu sözleşmelere uygun hareket etmesine karşın, alımı yapan idareler bu sözleşmelere uymamakta, almış olduğu tıbbi cihaz ve malzemelerin bedelini süresi içerisinde ödememektedir. Bugün sektörün kamudan aylardır alamadığı alacakların gecikmesi sektörümüz mensuplarını banka kredileri ile yaşamak zorunda bırakmış ve birçok mensubumuzun şirketinin yaşaması ve sürdürülebilirliği zora girmiş, yine aynı süreçte, döviz kurunda, enflasyonda ve diğer tüm girdi maliyetlerindeki ciddi artışlar nedeni ile sektörümüzün üzerinde büyük bir baskı oluşmuştur. 2018, 2019 yılı alacaklarımızın ödemelerinin yapılabilmesi için talep edilen % 25 oranındaki feragat oranı yüzbinlerce nitelikli istihdam sağlayan ve Türkiye’nin her yerinde 7/24 hizmet veren sektörümüzün bugününü ve geleceğini belirsizliğe ve çıkmaza sürüklemiştir. Ülke genelinde faaliyet gösteren 9.800 kayıtlı üyesi bulunan 2 milyar doların üzerinde işlem hacmi olan, 650 milyon dolar ihracat rakamına erişen, 250 binin üzerinde çalışanı bulunan ve son derece stratejik bir öneme haiz olan sektörümüz zor bir süreçten geçmektedir. Nisan 2018’de üniversite alacaklarının çok uzun vadelerde ödenmesi nedeniyle ciddi bir krizin eşiğindeyken Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla 2018 yılı öncesi için yasal düzenleme yapılarak alacaklardan belli bir oranda bir defaya mahsus feragat yapılması koşulu ile ödemelerin yapılması sağlanmıştır. Yine bu süreçte artık ödemelerin sözleşmelerde yazılı vadelerde yapılacağı tüm firmalara deklere edilmiştir. Buna rağmen belirtilen vadelerde ödeme yapılmadığı için bugün gelinen noktada alacaklarını %25 feragat ile parçalı halde tahsil edebilen sektörümüz artık faaliyetlerini sürdüremez hale gelmiştir. Sektörümüzdeki finansal sorunlar, sektörümüzün sürdürülebilirliğini tehdit eder hale gelmiştir. Son zamanlardaki teşvik ve desteklerin, sektörümüzde yıllardır faaliyet gösteren meslektaşlarımızdan çok salt proje ile geçimini sağlayan ticarileşmeden uzak şirketlere kullandırılması, kamu kaynaklarının mevcut şirketlerin sürdürülebilirliğine katkı sunmaktan uzak oluşu sektörümüze hizmet veren meslektaşlarımızı da demotive etmektedir Tıbbi cihaz ve medikal ürünlerin tedariğini sağlayan firmalar alacaklarını tahsil edemiyorlar. 10 bine yakın firmanın iflasa yaklaştığı bir süreç yaşıyoruz. Tıbbi cihaz üreticisi ve tedarikçisi firmalar, sağlık sektörünün tükenme noktasına geldiğinde hemfikirler. Kamudan bu kadar alacağı olan başka bir sektör olmadığını biliyoruz. Bundan sonra hiçbir isim altında Tıbbi Cihaz Sektöründen feragat istenmemesini istiyoruz.

Bu süreçte kapanan, iflas eden firmalar oldu mu?

Tıbbi cihaz ve medikal ürünlerin tedariğini sağlayan firmalar 3 yıldır alacaklarını tahsil edemiyorlar. Buradaki nakit kaynak sıkıntısının istihdama negatif bir yansıması vardır. Bir taraftan istihdamı güçlendirelim derken bu şekilde istihdam maalesef zarara uğratılıyor. Bu süreçte kapanan iflas eden çok firma oldu. Buradaki nakit kaynak sıkıntısının istihdama negatif bir yansıması olacak. Sektör kredi yükünü ödeyemez halde. İcra takipleri çok artmış durumda. İthalatçının nakit akışına ihtiyacı var. Endüstrinin yola devam edebilmesi için bu nakit akışının bir an evvel düzelmesi gerekiyor. Alacağı için yalvaran başka sektör var mı? Tıbbi cihaz sektörü o kadar geniş bir kavram ki; yara bandından solunum cihazına 1 milyon kalem ürün var.

DMO/Sağlık Market Uygulamalarının sektöre etkileri nelerdir?

Sistemdeki ihale şartnameleri ile ilgili problemler var. Talep toplanmasına başlandıktan sonra teknik şartnamelere müdahale edilememesi sebebi ile birçok firma şartnamelere uymadığı için ihalelere katılamıyorlar. Uzman Doktor ve yetkili kişi görüşü alınarak hazırlanması gereken Uygun Şartnameler için kesinlikle ortak bir havuz oluşturulması, firmaların çoğunluğuna uygun teknik şartnamelerin seçilebilmesi için bir komisyon oluşturulması, uzmanlar ve sektörden yetkililerden çoklu fikirler alınması, teknik şartnamelere bir şekilde ihale tarihi öncesi zeyilname yapılabilmesi hakkı verilmesi talep edilmektedir. Birçok firmanın ihaleye katılmasına izin verecek bu durum ile rekabete uygun ortam yaratılabilecektir. İhalelerde çok yüklü adetlerde ürün alma talepleri olmaktadır. Birçok firma bu büyüklükteki adetlerin teslimatını verilen sürede karşılayamadığı için ihalelere iştirak edememektedirler. Bu yüzden ihaleler büyük firmaların sayılı katılımlıları ile gerçekleşebilmektedir. İhale teslim süreleri 30 güne çıkarıldığı halde henüz istenilen, beklenilen şekilde teslimat süreleri planlanmış düzelmiş değildir. Örnek vermek gerekirse 40 milyon eldiven ihalesinde yarısı hemen teslim, kalan kısmı 3 ay için de teslimatı gibi zorlayıcı büyük adetli teslim talepleri bu adetlerde ürün kimsenin elinde olmadığı ya da çok az kişinin elinde olduğu için ihaleye iştirak etmek mümkün olmamaktadır. Küçük ölçekli firmalar ihalelere iştirak edemedikleri için bir nevi rekabete uygun olmayan sonuçlar doğabilme ihtimali oluşabilmektedir. Teslimatı 4 ayda bitecek yüksek volümlü ihalelere çıkılması firmaların ihalelere katılımını büyük ölçüde engellemektedir, imkânsız kılmaktadır. Yüklenici firma tarafından ihale teslimatlarının Türkiye’nin tüm bölgelerine yapılması istenmektedir. İçinde olduğumuz zorlu COVID -19 ve kış ayları sürecindeki hava ve eleman eksikliği teslim şartlarından dolayı kargo şirketleri özellikle zorlu kış koşullarında olan doğu illerine teslimatı yapamıyorlar (Hakkari, Şırnak, Kars illeri gibi). DMO’nun böyle bir süreçte ek süre vermesi takdir edilmekle birlikte, bir sonraki ihalelerde bu yüzden ihalelere girmekten çekinen firmaların tam katılım sağlayabilmeleri için teslimat yeri konularının net ve kesin çözüme kavuşturulması gerekmektedir. DMO alım sisteminin tüm paydaşlar tarafından tekrar gözden geçirilmesinde kamu yararı vardır.

kemal yaz 4

Kamudaki satın alma uygulamaları nasıl olmalı?

Fiyat bazlı ve alım odaklı değerlendirmeden çıkılarak, bir ürünün maliyetini, kalitesini ve değerini belirleyecek bir Sağlık Teknolojileri Değerlendirme Kurumu’nun kurulması ve değer bazlı satınalma sistemine geçmenin gerekliliği şarttır. Ayrıca, test merkezleri ile akreditasyon ve validasyon laboratuvarlarının kurulmasının önemi vurgulanmalı ve çözüm üretilmelidir.

Sektör ileri teknolojiyi takıp edebiliyor mu?

Çözmemiz gereken bir diğer problem de ileri teknolojiyi yakından takip edebilmek, gelecek teknolojileri önceden öngörerek zamanında özellikle eğitim, istihdam ve sanayi alanlarında önlemler alabilmektir. Yeni çıkan teknolojilerin, gelişme gösteren teknolojilerin ve normal gelişim sürecinde olan teknolojilerin 2 yıl içinde, 2-5 yıl arasında, 5-10 yıl arasında ve 10 yıl sonra ekonomimizi ve yaşantımızı nasıl etkilemesi beklendiğine dair öngörüler ışığında güçlü bir ekonomi için de ülkenin bireyinden en üst düzey yöneticisine kadar tüm aktörlerinin teknolojik değişimleri yakından takip edip, tüm üretim ve yönetim süreçlerini bu değişime süratle adapte edebilme esnekliğini kazanmış olması gerekir. Türkiye’nin hedeflerini oluştururken, o hedefe ulaşabilmesi için yeni teknolojileri takip etmenin ötesinde yeni teknolojileri yaratan ülke konumuna gelmesi hedeflenmelidir.

Tıbbi cihazda yerelleşme konusundaki görüşleriniz neler? Yerelleşme konusunda devlet yeterli desteği veriyor mu?

Yerli tıbbi cihaz üreticisinin isteklerini şöyle özetleyebilirim;

  1. Uzun dönemli büyük yatırımlara girişmek ve döviz kuru riskinden korunmak için siyasi

İstikrar ister.

  1. Sık ve bürokratlara/siyasi tercihlere göre değişmeyen uygulama prosedürleri ve istikrarlı mevzuat ister.
  2. Kolaylıkla keyfi kural konulmayan ve girişi kolay olan pazar güvencesi ister.
  3. Maliyet esaslı fiyatlandırma ve fiyat istikrarı ister.

5.Gerektiğinde yerli üreticiye avantaj sağlayacak adil rekabet koşullarının olmasını ister.

  1. Her seviyede nitelikli iş gücü yetiştirilmesi için üniversite-sektör işbirliği ister.
  2. Üretim süreçlerini hızlandıracak ve destekleyecek etkin bir yan sanayi ister.
  3. Üretim maliyetlerini düşürebilmek için uygun finans/kredi koşulları ister.
  4. Müşterisinin; rakip ve kötüleyici değil, ürettiği tıbbi cihaz için yol gösteren, eleştiriyi yapıcı öneri getirerek yapan ve kullanım desteği veren yapıya sahip olmasını ister.
  5. İthal veya yerli tüm tıbbi cihazlar için etkin bir piyasa gözetimi ve denetimi ister.
  6. Tüm kamu çalışanlarını, yani devletini maddi ve manevi anlamda yanında görmek ister.

Üreticiler Ar-Ge desteği alabiliyor mu?

Maalesef. Finansman konusu yerli üreticinin karşılaştığı en büyük sorundur. Ar-Ge çalışmaları yapan yerli ve milli firmalara finansal destek verilmesi ve firmaların önündeki bürokratik engellerin kaldırılması gerekmektedir. Ar-Ge süreçlerinde mutlak başarı yerli kaynakların kullanılması ve proje paylaşımlarının güvenli ve kontrollü olarak yapılması ile mümkündür. Yeni nesil teknolojilerin devlet desteği devlet desteği ile yerli versiyonlarının yapılması için Ar-Ge çalışmaları yapan yerli üreticilerin desteklenmesi ve Yerli üreticilerin tıbbi cihaz endüstrisinin paydaşları olan, ilgili kurum-kuruluşlar ve kamu otoritelerinin akademileri ile iletişim halinde olması ve şirketlerin Ar-Ge tecrübesini artırıcı eğitimlerde yönlendirmelerde yardımcı olunması gereklidir. Yapılan araştırmalarda Ar-Ge konusunda karşılaşılan sorunlarda finansman yetersizlik, nitelikli insan kaynağı ve teknik personel yetersizliği, belgelendirme eksikliği gibi başlıca konuları sunabiliriz. İyileştirici hareket olarak ilgili kanun ve mevzuatların sektör paydaşlarının ortak öneri ve çalışmaları ile güncellenerek finansman ile desteklenerek ile yerli ve milli yatırım için üreticiyi rahatlatacak adımlar atılmasının Ar-Ge yatırımlarına daha basit ve anlaşılır olan destekler verilmesi konusuna ehemmiyet verilmelidir. Firmaların tecrübelerine uygun destekler verilmesi, devlet tarafından görevlendirilen kuruluşlarla doğru iletişim ve yol göstericilik sağlanması, ürünü geliştirme süreçlerinde kamu ile iş birliklerinin sağlanması ve Ar-Ge sonunda üretilen ürünlerin devletin satın alma garantisine sokulması da sektörümüz yerli-milli üreticilerinin dile getirdikleri ortak düşünce ve istekleridir. Yetişmiş iş gücü, istihdam, eğitim, yerli hammadde üretimi, teknoloji transferi, bilgi paylaşımı destekleme de kolaylaştırma ve iyileştirme, yerli ürün ve üretime teşvik, üniversite-sanayi iş birliği, istikrarlı Pazar ölçek ekonomisi ve ihracat alanlarında sağlanacak gelişme ve iyileştirmelerle Akılcı bir Ar-Ge yatırımının birleşimi ile üretimin çok daha başarılı hale geleceği aşikârdır.

TCESİS sektöre ne kattı? TCESİS ile ilgili biraz bilgi verebilir misiniz?

Bilindiği üzere 15 Mayıs 2014  tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Tıbbi Cihaz Satış, Reklam ve Tanıtım Yönetmeliği ile tıbbi cihaz satışı yapan işletmelerin faaliyetlerini sürdürmek için yetki belgesi almaları zorunlu hale getirilmiştir. Yetki belgesi alabilmek için işletmelerin bir takım koşulları yerine getirmesi istenmektedir. Tıbbi Cihaz sektöründe faaliyet gösteren ve yetkilendirilmek isteyen tüm işletmelerde: Sorumlu müdür ile satış ve tanıtım ve klinik destek faaliyetlerini yürüten personelin eğitim alarak belgelendirilmesi gerekmektedir. Bir kişi sadece tek bir şirketin sorumlu müdürü olabilir. Tıbbi cihaz işletmelerinde sorumlu müdür, satış ve tanıtım elemanı ve klinik destek elemanı olarak çalışabilmek için TCESİS içinde yer alan eğitimleri almak, sınavdan başarıyla geçmek ve Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’na başvurarak yeterlilik belgesini almak gerekmektedir. Başvuru Süreci Eğitim ve Sınav Süreci ve Sertifika Süreci şeklinde şekillenmiştir. Tıbbi Cihaz Eğitim Sistemi (TCESİS) Tıbbi Cihaz Eğitim Sistemi Tıbbi Cihaz Satış Tanıtım ve Reklam Yönetmeliğinin gerektirdiği eğitimlerin verildiği sistemdir. TCESİS kapsamında aldıkları eğitim sonucunda sınavdan başarılı olan kişiler başvurdukları alana göre Sorumlu Müdür, Satış Tanıtım Elemanı ya da Klinik Destek Elemanı olarak belge almaktadır. Yönetmelik gereği, Tıbbi Cihaz Şirketlerinin en az bir sorumlu müdür ve bir satış tanıtım elemanı bulundurarak Satış Merkezi olarak yetkilendirilmesi gerekmektedir. TÜMDEF ve SEİS in birlikte yürüttüğü TCESİS kapsamında başvurular ve eğitimler ile ilgili soruları birincil ağızdan cevaplayabilmek için bir çağrı merkezi kuruldu, TİTCK’nın belirlediği eğitim içerikleri hazırlanarak eğitim materyalleri oluşturuldu, bu eğitim içerikleri, uzaktan eğitim modüllerine aktarıldı, Gazi ve Sakarya Üniversitelerinin altyapısı kullanılarak eğitimlerin uzaktan verilmesi sağlandı. Sınav soru bankası ve uzaktan eğitim sistemlerine aktarılarak uzaktan sınavlar yapılmaktadır. Tıbbi Cihaz Eğitim Sistemi’ne bugüne kadar, 68.500 kişi başvurmuş ve toplamda 95.681 sertifika verilmiştir. Sorumlu Müdür olarak sertifika sahibi 29.258 kişi bulunurken, Satış ve Tanıtım elemanı olarak 45.150 kişi ve Klinik Destek Elemanı olarak 21.273 kişi belge sahibi oldu. Tıbbi Cihaz Eğitim Sistemi ile sektörümüzün istihdam kapasitesi ve insan kaynağı profili demografik ve sosyal olarak netleşti. TCESİS sertifika sistemi ile sektörün tanımlı bir profesyonel kadrosu oluşturulmuştur.

Formun Üstü

Formun Altı

Sektörün ayakta durabilmesi için öncelikli ve acil eylem önerileriniz neler?

1.Bütçede sağlığa ayrılan payın artırılması,

2.SUT (Sağlık Uygulama Tebliği) fiyatlarının ilaç fiyatlandırma esasları gibi dinamik bir model ile güncellenebilmesine olanak sağlanması,

3.Kamu ve Üniversite Hastanelerinin ödeme vadelerinin 90 günü geçmeyecek şekilde gerçekleşmesi için gerekli adımların atılması,

4.Üniversitelerin finansal sürdürülebilirliğinin sağlanması için Nisan 2016 EKK Kararlarının hayata geçirilmesi,

5.Yerli üretimin teşvikine yönelik olarak yerli ürüne sağlanan % 15 fiyat avantajının alım yapan idareye genel bütçeden aktarılması veya Türkiye’de üretimi olan tıbbi cihazları kullanan hastanelerin döner sermayelerinden hazineye ödedikleri payda indirim yapılması yoluyla bu politikanın uygulanabilirliğinin artırılması,

6.İhracat potansiyelinin olumsuz etkilenmemesi için Tıbbi Cihaz mevzuatının AB müktesebatından (MDR) ayrılmaksızın uyumlaştırması, MDR sürecinin yerli üreticimizi koruyacak şekilde desteklenmesi,

7.SİP kapsamında mevcut üreticilerin kapasitelerini kullanmaları ve kamu garantili satın alma yöntemleri ile teknoloji transferi yaparak yeni ürün geliştirmesinin desteklenmesi

8.TÜSEB’in sağladığı Endüstriyel Klinik Araştırma fonlarının sürdürülebilir yapıya kavuşturulması ve sektörün bu süreçlerde etkin rol almasının sağlanması,

9.SEYK’in öncelikle sektör paydaşları ile stratejik hedefleri ve eylem planlarını hazırlayarak çalışmaya başlaması ve paydaşların daha etkin rol almasının sağlanması,

10.USHAŞ’ın Sağlık Turizminin yanı sıra ilaç ve tıbbi cihaz sektörünü de kapsayacak şekilde sektörümüzün de etkin rol alacağı bir yapıya kavuşturulması,

11.Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun düzenleyicisi olduğu ilaç, kozmetik ve tıbbi cihaz sektörleri için endüstriyel gelişimi destekleyici rolünün güçlendirilmesi.

12.Tıbbi cihaz sektörü stratejik bir sektör, ülkemizin geleceğine en büyük katkı sağlayacak bir sektör, tüm paydaşların ortak akıl yönetmesi gereken büyük bir sektördür.

En Son Haberler

Peter Drucker’in “5 Ölümcül İş Günahı” Teorisinin Özel Sağlık Sektörü Açısından Yorumlanması

Peter Drucker’in “5 Ölümcül İş Günahı” Teorisinin Özel Sağlık Sektörü Açısından Yorumlanması

6 Mayıs 2025
Dr. İsmail Hızlı ve Dr. Mustafa Işık Medikal News Danışma Kurulu üyesi oldu

Dr. İsmail Hızlı ve Dr. Mustafa Işık Medikal News Danışma Kurulu üyesi oldu

6 Mayıs 2025
Türk Alman Jinekoloji Kongresi Antalya’da düzenlendi

Türk Alman Jinekoloji Kongresi Antalya’da düzenlendi

6 Mayıs 2025
Esteworld Cerrahi Sağlık Grubu 5. Şubesini açıyor

Esteworld Cerrahi Sağlık Grubu 5. Şubesini açıyor

5 Mayıs 2025
Medikal News

Medikal News İletişim Adresi

Barbaros Hayrettin Paşa Mah. 1993 Sk. Papatya Residence 2. No: 35. A Blok. Kat: 6 Daire; 109
ESENYURT/İSTANBUL
Tel: 0212- 853 63 05 Fax: 0212- 853 63 15

© 2021 Tekprosis Bilgisayar - Tekprosis Professional Partner

Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • #1 (başlık yok)
  • İLAÇ
  • İLETİŞİM
  • KÜNYE
  • LABORATUVAR
  • MEDİKAL
  • AKTÜEL
  • HASTANE
  • KONGRE
  • RÖPORTAJ

© 2021 Tekprosis Bilgisayar - Tekprosis Professional Partner