Hayata bir deneme test sürüşü diye bakıveririz çoğu zaman.
Hatalı sollamalar yapar, kah gaza yüklenir, kah frene basar yavaşlarız.
Bazen güneşli havada yolculuk yapar, bazen kar, yağmur, fırtınaya tutuluruz seyir halindeyken.
Tüm yolculuklarımızda hep hayaller eşlik ediyordur bizlere mutlaka…
İrademizde ve idaremizde seyretmesini yeğleriz yolculuğunda, direksiyonun da…
Bazen kaptan oluveririz seyr-ü seferimizde.
Her halde lider bizizdir artık…
Akıntılar, çalkantılar, suyun kaldırma kuvveti karşısında metin durabilmeyi, otokontröllü hareket kabiliyetini, yolculuğun iyi geçirilmesi adına gereken ne varsa, kendimiz için en iyiyi yapmak için uğraşırız…
Kimi zaman aracımızı, gemimizi seyr-ü sefer tecrübesi olan, yolu ve yolculuğu iyi bilen usta kaptanlara teslim ederiz…
Her halükarda, şoförsüz araba, kaptansız gemi olmaz…
Bunu iyi biliriz…
Hayalimizde büyük denizleri aşmak vardır hep…
Her seferinde daha ileri gitmek, yeni yerler görmek, keşfetmek…
Yolculuğun kendisi amacımızdır çoğu zaman ve varacağımız nokta…
Hayalimizi şekillendiririz zaman içinde…
Rahat ulaşım, konforlu seyahat, kalıcı olmak, belgelemek – sağlam doneler ile bir sonraki yolculuğu düşünmek, geride bıraktığımız sularda iz bırakabilmek, engelleri aşmak – aşabilme gücüne sahip olmak…
Her halükarda, sağlam fırça darbeleri ile şekillendirmek için uğraşırız bu resmi…
Çünkü o bizim vizyonumuzdur.
Bu yolculukta gemimiz ve kaptan olan biz ve/veya emanet ettiğimiz kaptanımızın yanında olmazsa olmaz kimselere ihtiyacımız vardır, onlar mürettabımızdır… Mürettebatsız hiçbir yolculuk aynı konforu, hızı, yol alışı sağlayamaz bize…
Ekip olmanın gerekliliğini daha ilk yolculukta idrak eder ve anlarız…
Ve rotamız…
Yolculuktaki gemi misali; İşletmenin stratejisi de, taktikleri de, hedefleri de hep rotayla ilgilidir.
Rotasını iyi belirlemeyen, nereye gideceğini, nasıl gideceğini, ne kadar gideceğini bilmeyen ne gemi ne işyeri… Hedefine ulaşamaz.
Atılacak adımlar, alınacak önlemler vs…
Yol haritamız, rotamız belirgin ve belli olmalı…
Bazı hallerde tam donanımlı da olsak, iyi bir yol haritası da çizmiş olsak, mürettabımız tekmilde olsa…
Bazı dış etkenlerle, fırtınalar, bilinmeyenler, sapmalar vb. şeyler…
Hiç mi gelmez işletmenin, yolcunun ve geminin başına istenmeyen şeyler?!
Elbette gelir.
Büyük okyanuslarda ve oturaksız ekonomilerde ise sık sık gelir…
Kimi zaman gemi bile kaybedilir.
Gemi batar mı? Batar!
Ama rota her daim iyi bir kaptanın zihnindedir. Biraz atik davranıp kaptanın ve mürettebatın da kurtulması muhtemeldir.
Duruma hazırlıklı olunması şartı ile tabi ki.
Şimdi yönetimle alakalı bu benzetmelere farklı bir açıdan bakalım.
Değindiğimiz tüm unsurlar, yönetimin olduğu her yerde olabilecek şeyler.
Hatta bu yazının yazıldığı ve dahi okunduğu ortamlarda bile…
Son söz olarak:
Yönetimsel hatalardan ders alınmazsa, kaptan ve mürettebat değiştirilmedikten sonra, çok gemiler batar, çok yolculuklar yarıda kalır…
Yönetim bilimi ile ilgili bilinmesi ve idrak edilmesi gereken en temel şey; hatalardan ders almaktır.
Hatalarından ders almamış kaptanların/gemi sahiplerinin ister üç gemisi olsun, ister beş…
Sonuç bellidir…
Kazasız belasız, bol satışlı günler dilerim.
Kalınız Sağlıcakla…
