Prof. Dr. Haydar SUR
Sağlık hizmetlerimizin örgütlenişinde ülkemize özgü bazı başarılı uygulamaları ortaya koyduğumuz bir gerçektir. Kendine özgü kurgusu ve çok büyük bir ölçekte olması nedenleriyle dikkat çeken bir proje olan “Şehir Hastaneleri Projesi” önümüzdeki günlerde hayata geçiriliyor. Bu çaplı bir projede hata yapma lüksümüz yoktur. Ancak bu konuda kendi deneyimimiz olmadığı gibi dünyada da böyle uygulamalar sık olmadığından herkeste bir gerginlik hali bulunuyor. “Şehir Hastanesi” projenin ruhunu yansıtamayan bir tabir olduğu için isminden bir tahminde bulunmak mümkün olmamaktadır. Projenin gerek yürütülüşü, gerekse özel kuruluşlarla işbirliği anlaşmalarının içeriği açısından da kamuoyuna fazla bilgi verilmediğinden ayrıntılarla ilgili şimdilik fikrimiz yoktur. Anlaşma metinlerinin 2500 sayfa civarında olduğu söyleniyor ve bir iki ay sonra işi yürütmeye başlayacak kişilerin bile bu metinlerinin tamamını okumaya fırsat bulamadığı, özet bir dokümanın da görünürde olmadığı belirsizlik günlerini yaşıyoruz. Yine de okurlarımıza projenin özü hakkında kısa bilgi vermemiz gerekiyor.
40 bin yatak
Şehir Hastaneleri Projesi, yaklaşık 40.000 hastane yatağının hizmete sokulacağı, dünyanın en gelişmiş teknolojik altyapısıyla donatılmış binalarda, sağlık hizmeti çerçevesinde kalan işlerin Sağlık Bakanlığı kadrosunda çalışan kişiler eliyle, işletme yönetimi anlamındaki işlerin de yüklenici firma kadrosundaki kişiler eliyle yönetilip yürütüleceği bir ortaklık modelidir. Devletin kasasından bir yatırım maliyeti çıkmaksızın hastane altyapılarının yenilenmesinde işe yarayacak bir fikir olarak çok çekicidir. Dünyada bütün çekici fikirler gibi bir o kadar da risklerle doludur. Hem işletme tarafının hem tıbbi hizmet tarafının hem de ülkenin bir ilki yaşadığı büyük çaplı bir projede risklerin tam olarak bertaraf edildiği resmi olarak açıklansa bile bu projede içeriği gereği büyük riskler vardır. Örneğin sıklıkla dile getirilen risk, devletin firmaya belirli sayıda hasta varsayımıyla ödeme garantisi vermiş olmasındadır. Bu risklerden yılarak büyük çaplı işlere girişmeyecek miyiz? Tabii ki girişeceğiz. Risklerin en büyüğü bizce iki noktada bulunmaktadır:
Ücretlendirme farkları
Birincisi, kamu personeli kendini öz evlat, firma görevlilerini de kiracı olarak gördüğü sürece çatışma kaçınılmazdır. Bu personel arasında benzer işleri yapanların ücretlendirme farkları vb. durumlar bir çalkalanmaya da sebep olacaktır. Zaman zaman firma elemanlarının işe el sürmemesi için önlem alan arkadaşlarımızı bile işiteceğiz. Zaten sağlık personeli – işletme personeli ayrımı bulunan bir ortamdayız. Bunun nedenleri çoktur ama en önde gelenini hatırlayalım: Ne güzel tıbbi bilgi, beceri ve deneyimine dayanarak başkaca bir kural olmaksızın istediği gibi uygulama yapıyorken, birileri gelip kalite, kayıt-kuyut, denetim, onay, hasta hakları vb. bir sürü işler çıkarmış oldular düşüncesi.
Eğitim
İkincisi ise, dünyanın en akıllı sistemleri diye nitelenen altyapıyı kuruyoruz, ama bunu kullanacak kişilerin hangi yetkinlik ile iş yapacağı belli değil. Unutmayalım ki teknolojinin sunduğu olanaklar onu kullanacak kişilerin kapasitesinden öteye geçemez. Bilgisayar onu kullananın zekâsındadır. Dünyanın en akıllı sistemlerini kullanacak görevliler bu kapasitenin hakkını nereye kadar verecektir? Altyapıları kurarken eğitimler biraz güme gitti gibi duruyor. Buna hiçbir verimiz olmadığından inşallah öyle değildir diyoruz. Söz eğitimlerden açılmışken, yapılmakta olan eğitimlerin Sağlık Bakanlığı tarafında kendi elemanlarına, firma tarafında firma elemanlarına yürütülmesi, iş akışları ve süreçler açısından akılcı olmakla birlikte bazı eğitimlerin mutlaka bir arada yürütülmesi gerekmektedir. Malum, eğitim kadar takım ruhunun zeminini hazırlayan ikinci bir şey yoktur. Henüz bir arada yürütülen eğitim programları yeteri kadar ortaya konulmadığı için bu noktayı yetkililerin dikkatine sunuyoruz.
Projenin faydaları
Projenin potansiyel faydalarını da gözden geçirmekte yarar vardır. Kim ne derse desin, önümüzde büyük bir fırsat böylece açılmıştır. Altyapının yenilenmesiyle beraber yenilememiz gereken neyimiz varsa onları da ele almak için bir fırsat doğuyor:
- Yirminci yüzyılın sonuna kadar hiç kesintisiz sürmüş olan profesyonel odaklı hizmet mantığını kullanıcı odaklı hale getirmemiz zamanı gelmiştir.
- Sağlık hizmeti olarak, hastalanınca doktora gidip muayene olmak, reçete yazdırma, hastane yatınca “hemşire şunu yaptı, bunu yapmadı”nın ötesinde bir hizmet kültürü olmayan toplumu bu akıllı sistemlerin akıllı kullanıcıları haline getirmemiz gerekiyor.
- Bu kullandığımız pahalı teknolojileri ne zamana kadar sürekli dışarıdan alıp duracağız? Kendi teknoloji üretim gücümüzü oluşturmanın zamanı geldi de geçti bile. Tıbbi malzeme, yazılım, proje vb. üretmeye odaklanmalıyız.
- Sistem sözü birbiriyle ilişkili ve birbirine akılcı süreçlerle bağlantılandırılmış elemanlar topluluğunu ifade eder. Yani sistemin kendisi ile onu oluşturan parçalar arasında kopmaz bir parça-bütün ilişkisi olmalıdır. Sağlık sistemimizde bütün parçaların akılcı bir şekilde bütünün içine yerleştirildiğinden emin miyiz?
- Özel girişimcileri, onların gücünü, enerjisini hiçe sayan kendini beğenmiş bir memur zihniyetinden de sıyrılmalıyız. Sağlık hizmetlerinde asıl sahip her zaman onu kullanacak toplumdur. Mülkiyete dayalı ayrımlar sağlık hizmetlerinde çatlamayla sonuçlanmamalıdır. Nihayet, sağlık kuruluşlarında kaynaklar üzerinde kimin tasarruf yetkisi varsa o yönetiyor demektir. Bu açıdan bütün özel kuruluşlar üzerinde devlet bir denetim gücünü oluşturmuştur ve bu haliyle özek kesimden korkmamalıdır.
- Şehir Hastaneleri projesi bir zincir halinde yayılma istikbali taşıdığından, öncü sayılacak kuruluşlarda yaşanılanlar şeffaflıkla ilgililerin incelemesine açılmalıdır. Böylece projenin daha sonraki ayaklarında daha akılcı bir merkeze oturmak adına tartışma zemini oluşacaktır.
Geçen ay, Yozgat projesinde yer alacak yönetici adaylarına yönelik verdiğimiz eğitimde görevlilerin nabzını ele alabildiğimiz kadarıyla bu projenin başarılı olacağına inandım. Ülkemiz için kritik önemde bir dönemeçte böyle bir başarı hikâyesi hepimize çok ama çok iyi gelecek. Bütün görev alacak kardeşlerimize başarı dileklerimle.