Ayşenur Asuman UĞUR
Sağlık programcısı/ Gazeteci
Sağlık Yön. Bilim Uzmanı
Bunları biliyor muydunuz?
2015 yılı verilerine bakıldığında 7,6 Trilyon Dolar ile gıda ve tarım dünyanın bir numaralı endüstrisi. Ardından 7.3 Trilyon Dolar ile sağlık sektörü geliyor. Bilişim ve enerji de bu endüstrileri takip ediyor.
Adil olmayanlar…
Dünyada 1.3 milyar kişi temel sağlık hizmetlerine erişemiyor.
21.8 milyon bebeğin zorunlu aşıları yapılamıyor.
Her gün yaklaşık 800 kadın hamilelik döneminde veya doğumda yaşadığı komplikasyonlar
sonucu hayatını kaybediyor.
Öngörüler
2015 yılında 7.3 milyar olan dünya nüfusunun 2025 yılında 8 milyar olacağı tahmin ediliyor.
2015 yılında 7.3 trilyon ABD Doları olan dünya sağlık harcamasının 2025 yılında 13 Trilyon ABD Dolarını bulacağı açıklanıyor.
2030 yılına kadar bulaşıcı olmayan hastalıkların dünya GSYH maliyetinin 47 Trilyon ABD Doları olması beklenirken, dünya genelinde günümüzde 400 milyona yakın diyabet hasta sayısının 2025 yılında 582 milyon olacağı öngörülüyor.
Adil olmayanlar, dünyanın acizliğini ve dünyada sağlıktaki adaletsizliği göz önüne seriyor.
Öngörülerse işaret ettiği rakamların ışığında sağlık sektörü pazarının önemli ölçüde değişeceğini gösteriyor.
Evet sağlık sektörü pazarı değişiyor.
Yatırımlar ve sağlık algımız değişiyor.
Sağlık hizmetleri artık sadece hastalıkları tedavi etmekten ibaret olmaktan çıkıyor.
Yükselen trend mobil sağlık, eş zamanlı uzaktan hasta bakımında daha yoğun kullanılmaya başlıyor.
Uzaktan takip teknolojisi devreye giriyor. Hastaların kötüleşmeye başlayan sağlık durumları yeni nesil sağlık cihazları, akıllı telefonlar yardımıyla gerçek zamanlı olarak tespit ediliyor ve yeni nesil cihazlar tarafından hekimlere hastanın bilgileri ulaşıyor.
Kişiye özgü tıp çağı da göz kırpıyor…
Nüfus ve yaşlı nüfus artıyor. Bilimsel gelişmeler hızla ilerliyor. Kronik hasta sayısı artıyor ve tüm bunlardan dolayı ülkelere yük bindiren maliyetler de politikacıları düşündürüyor.
Yaşlanan dünya nüfusunun ihtiyaçları artıyor ve sağlık hizmetleri sunumunda yükselen maliyetleri dengeleme gerekliliği ortaya çıkıyor.
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, sağlık yatırımları ve harcamalarının artması sektörün içinde yeni sektörler ve yeni fırsatlar doğmasına yol açıyor.
Ülkelerin Gayri Safi Milli Hasılaların da sağlığa ayrılan pay her geçen yıl artıyor. Gelecek yıllar için de öngörüler ortaya konuyor.
Seçime doğru giden OECD ülkelerinden Amerika’da 2030 yılında sağlığa ayrılan payın genel
bütçenin %24’ü olması bekleniyor. 2050’de ise bu oranın %36,7 olacağı bildiriliyor.
Terör saldırıları ile adını daha çok anmaya başladığımız Fransa’da ise 2030 hedefi %18,8 iken projeksiyonu 2050’ye çevirdiğimizde bu oran %26,6 olarak kendini gösteriyor. Modern tıp ve tamamlayıcı tıbbı en iyi sentezleyen ülkelerden biri olan Almanya’nın ise 2050 yılında bütçeden sağlık harcamasına ayıracağı pay ise %25,6 olarak tahmin ediliyor.
Avrupa Birliği’nden ayrılma sevdasında İngiltere’de ise 2050 yılı için bütçeden sağlığa ayrılan payın %20’lerde olacağı açıklanıyor. Türkiye’de ise yıllardır biz sağlık sektörü içindekilerin anlamlı bir şekilde artmasını beklediği bu oranın 2030’larda yüzde 12,3 ve 2050’de ise %15,3 olması planlanıyor.
Her şey yeniden düşünülüyor
Dünyada yükselen güç olarak sağlık sektöründe değişime baktığımızda eskiden sağlık hizmetleri sadece hastalıkları tedavi etmek olarak algılanırken artık sağlık deyince akla hastalıkları önlemek, koruyucu hekimlik ve zindelik geliyor.
Sağlık hizmeti klasik anlayışta sadece hastane ve kliniklerde verilirken artık tüketicilerin olduğu her yerde tabiri caizse sağlık dağıtılıyor, sağlıklı olma vaadi veriliyor. Bilinçlenen hasta profili, artan talep ve sağlık hizmetlerinin satın alınabilirliği sağlık hizmetleri tüketimini yönlendiriyor.
İş dünyası da sağlık sektörü dünyası da medikal teknolojiyi yatırım yapılması gereken temel alanlar arasında görüyor. Sağlık sunumunda teknoloji kullanımının daha aktif hale gelmesi, operasyonları ve altyapıyı yeniden şekillendiriyor. Yeni tedavi yöntemleri ortaya çıkarken hizmet sunumunda çeşitlilik de artıyor. Medikal teknolojiye yapılan yatırımın kurumları farklılaştıracağını ve bu yatırımın geri döneceğini görebiliyor.
Kişiselleştirilmiş ilaç tanıları piyasasının büyüyeceği öngörülüyor. Genetik ve genomik bilgiler ilaç geliştirmesini değiştiriyor. Farmakogenetik, klinik testlerde başarısızlığa uğrayan yeni molekül sayısını azaltıyor ve dolayısıyla ilaç geliştirme masraflarını da azaltıyor.
Yani artık her şey yeniden düşünülüyor.