Hüseyin SARPKAYA yazdı…
Şu bir gerçek firmaların finansal dayanma gücü azalsa da Türkiye’de sağlık sektörü her daim dinamizmini koruyan bir sektör olmaya devam edecek.
Sağlık sektörü olarak iyisi ve kötüsü ile bir yılı daha geride bıraktık. Klişe olacak belki ama söylemek isterim ‘bu yıl en zor geçen yıldı’ firmaların yaşadığı olumsuzlukları sektörde çok fazlaca hissettik maalesef.
Şu bir gerçek firmaların finansal dayanma gücü azalsa da Türkiye’de sağlık sektörü her daim dinamizmini koruyan bir sektör olmaya devam edecek. Artan ve yaşlanan nüfus, değişen tedavi metotları, vatandaşın sağlık hizmetinden beklentilerinin artması sektöre canlılık katmakta.
Ders çıkarmak…
Kastım yaşanan problemleri basite indirgemek değil elbette, aksine yaşananlardan ders çıkartıp bir gelecek perspektifi oluşturmak.
Aslına bakarsanız kronik problemlerin yanı sıra ekstra bir problem yaşadık mı diye düşünürsek sanırım tüm paydaşlar yaşanmadığı konusunda hemfikir olacaktır. Evet, döviz artışı, maliyetlerin yükselişi, ödemelerin gecikmesi gibi klasik çözemediğimiz ve her yıl bir sonraki yıla taşıdığımız finansal sorunlar var elbet. Zaten son beş yılda bu problemlere dirençli olmayan firmalar bu gün maalesef yok.
Her şey bir kenara asıl soru şu; kamu artık sağlık hizmetinin ödemesinde daha ne kadar belirleyici olacak? Bu konu 2020 ve sonrası çokça tartışacağımız konuların başında geliyor.
Ön görüm yakın zamanda sektörde doğrudan finansman yönteminden, dolaylı finanse edilen bir yönteme geçeceğimiz. Haklı olarak bir şekilde kaynakları çeşitlendirerek mevcut düzeni sürdürme çabası var kurumlarda.
Mesela BES modelinde olduğu gibi, zorunlu hale gelebilecek tamamlayıcı sağlık sigorta sistemini konuşacak olmamız uygulamalardan bir tanesi olabilir.
Neden mi? ‘sürdürülebilir sağlık hizmeti için sürdürülebilir sağlık finansmanı sağlamak gerekir’. Firmalarımız SUT’un yanı sıra uluslararası sigorta geri ödemeler sistemlerine nasıl gireceklerine şimdiden bakmalı derim.
Bu çıkarımdan büyük resim ortaya çıkıyor gibi. Şehir hastanelerini, sağlık turizmini birde bu şekilde düşünerek değerlendirin. Dolaylı finansman metodu ile nasıl gerçekleşeceğini!
Yeni pazarlara açılmak…
Her derdin ilacı ihracat, ister hizmet olsun, ister ürün yeni pazarlara açılmadan büyümek mümkün gözükmüyor. İhracat kalemlerinden sağlık turizmini dolaylı bir finans modeli olarak gördüğümüzde sektöre fayda sağlayacağı kesin.
Finans demişken kamu özel ortaklıklarında yani PPP projeleri bundan sonra farklı bir modelle bakanlığın kendi imkânları ile yapılacak. Yapılır elbet, fakat özel sektörün işletme tecrübesini ve verimliliğini önemsiyorum. Sözleşme gereği bu hastaneler binanın dışında. Ekipman ve cihaz dahil kiralandı. Tabi cihazın yönetimi ve kontrolü işletmede kalması şartı ile.
O yüzden planlama yaparken en son teknoloji cihazlar kullanıldı, hatta hizmetin devamlılığı açısından birçok cihazında yedeği bulunmakta. Bu cihazlar satın alınırken en iyi fiyat kuralı var elbet ama uzun ömür, yedek parça, bakım onarım, uzatılmış garanti kapsamında fiyatlama yapıldı.
Problemleri kenara park edelim
Finansman modeli değişse de Sağlık Bakanlığı’nın vaz geçemeyeceği esas kıstas vatandaşın yüksek teknoloji ve konforlu hizmete ulaştırabilme anlayışı olmalı. Maalesef güncel Kamu İhale Kanunu uygulamaları ile bu faydayı sağlamak zor gözüküyor.
Sonuç olarak bir hesap dönemi bitiyor, problemleri kenara park edip yolumuza devam edeceğiz. Tüm paydaşlar olarak sektör sorumalarını diplomasi dilini kullanarak anlatmaya devam edip çözüm arayacağız. Son söz hiçbir iş kolay değil işimizin kıymetini bilelim.