Araştırmacı Tıp Teknolojileri Üreticileri Derneği (ARTED) Başkanı Umut Gökalp ile ARTED’in çalışmaları ve sağlık sektörü ile ilgili bir söyleşi gerçekleştirdik:
ARTED hakkında bilgi verebilir misiniz? Ne gibi çalışmalarda bulunuyorsunuz? Üyelerinizden ülkemizde üretim yapanlar var mı?
Araştırmacı Tıp Teknolojileri Üreticileri Derneği (ARTED), 2007 yılında bir platform olarak hayata geçmiş ve 2009 yılı sonunda, dernek kimliğine kavuşmuştur. Mayıs 2011’de Eucomed, Ocak 2014’te de EDMA üyelik başvurusu kabul edilen ARTED, Ocak 2017 tarihinden itibaren Avrupa’da Eucomed ve EDMA’nın MedTech Europe ortak çatısı altında birleşmesiyle, MedTech Europe Ulusal Dernekler Ağı üyesi olarak, Türkiye’yi temsil eden ulusal dernek konumundadır. ARTED çatısı altında üye şirketlerimizin çalışanlarından oluşan çalışma gruplarımız, etik, sağlık ekonomisi ve regülasyon konularında çok aktif olarak çalışıyor. Hastaların en yüksek yararını gözeten sosyal sorumluluk bilincinin oluşturulması ve etik iş uygulamalarının bir endüstri standardı haline gelmesi için politikalar üretip, bunun tüm paydaşlarla etkin iletişimi ile yaşama geçmesini sağlamak için projeler üretiyoruz. Ayrıca, üyelerimiz tarafından piyasaya arz edilen çağdaş, yenilikçi ve güvenilir tıbbi teknolojilere ulaşılabilirliği arttırmak için uygun pazar erişimi şartlarının ve geri ödeme politikalarının oluşmasına destek olmaya gayret ediyoruz. Regülasyon tarafında da AB normlarına uygun, hastaların özellikle yenilikçi teşhis ve tedavilere hızlı erişimini mümkün kılan yalın, etkin ve verimli bir düzenleyici ortama ulaşılabilmesi için gerekli politikaların oluşturulmasına katkı sağlamak için çalışıyoruz. Bu çalışma gruplarımız dışında sektörel çalışma gruplarımız ve iletişim komitemiz sektörümüze değer katmakla ilgili çalışmalarda bulunuyor. Türkiye’de üretim yapan üyelerimiz mevcut. Özellikle uluslarası alanda başarılı olma potansiyeli bulunan ürün gruplarını satın alarak yatırım yapmış üyelerimiz var.
ARTED’in 2018 hedef ve projeleri neler acaba?
Yönetim Kurulu’muz yeni dönemde de Türk sağlık sektörüne değer katmaya devam etmek için çalışmalarda bulunacak. Önceliklerimiz arasında yeni teknolojilerin Türk sağlık sektörüne sunulabilmesi için çalışmalar, tıbbi cihaz geri ödeme sisteminin kur artışları ve enflasyonu yansıtacak bir mekanizmayı içermesi ve ödeme vadelerinin kısaltılması ile ilgili projeler, değer bazlı satın alma ile ilgili farkındalığın arttırılması, regülasyon alanındaki değişikliklere uyum (ÜTS, MDR/IVDR) sayılabilir. Hedeflerimize ulaşmakla ilgili çalışırken her zamanki gibi diğer STK ve tüm diğer paydaşlarla işbirliğini sürdüreceğiz. Özellikle diğer derneklerle birlikte ve bir platform olarak yapacağımız çalışmaların çok önemli olduğuna inanıyoruz. Bu doğrultuda SEİS, TÜMDEF, SADER ve ORDER ile yakın çalışmalar yürütmeye devam edeceğiz.
Üyesi olduğunuz MedTech ile çalışmalarınız var mı?
Daha önce de belirtiğim gibi ARTED 2011 yılından beri eski adıyla Eucomed, yeni yapılanmasıyla MedTech Europe üyesi ve MedTech Europe Ulusal Dernekler Ağı üyesi olarak, Türkiye’yi temsil eden ulusal dernek konumunda. MedTech Europe’un tüm temel projelerinde onlarla yakın çalışma içerisindeyiz. Türkiye’deki yüksek yetkinlikteki, iyi eğitimli, konusunda deneyimli profesyoneller hem MedTech Europe içindeki çalışma gruplarına büyük katkı sağlıyorlar hem de Türkiye’deki iyi uygulamaların Avrupa’da duyurulması görevini üstleniyorlar. Birkaç örnek verecek olursak: Sektörümüzün geleceğinde belirleyici olacak ve Mayıs 2017’de bir geçiş dönemi verilerek uygulamaya konan Avrupa Tıbbi Cihaz Direktifi’nin ulusal mevzuatlara en doğru, uygulanabilir şekilde yansıtılması için Avrupa düzeyinde yapılan yoğun çalışmaları takip ediyoruz, eğitimlere katılıyoruz ve çıktıları Türkiye’deki uyumlaştırma sürecinin başarısı için TİTCK ile yapılan ortak çalışmalara katkı olarak sunuyoruz. Bir diğer örnek Ürün Takip Sistemi. Bu sistemle Türkiye ilaçta olduğu gibi medikal cihazda da örnek teşkil edecek bir sistemi kullanıma açtı; Avrupa’da uygulamaya girecek çok daha sınırlı bir kayıt sistemi olan Eudamed’in çok önündeyiz. ARTED olarak, MedTech Europe içindeki tüm platformlarda ÜTS’yi örnek göstermekten, toplantılarda süreçle ilgili sunumlar yapmaktan büyük gurur duyuyoruz. Bir diğer güzel örnek de, MedTech Europe’un Avrupa’da çalışmalarını 2 yıl önce başlattığı ‘Değer Bazlı Satın Alma – MEAT’ insiyatifinin Türkiye ayağını yürütüyor olmamız. Şu anda Ankara’da bir hastanemiz bu kapsamda oluşturulan sistemin geliştirilmesi için pilot merkez olarak seçildi, bir hastanemiz de sürece dahil olmak üzere. Tarafları Türkiye ve Avrupa’daki eğitim toplantılarında buluşturmaya devam ediyoruz.
Sağlık alanında önemli bir ivme yakalayan Türkiye’deki yatırımlar ile ilgili neler düşünüyorsunuz? Kamu-Özel ortaklığı ile yapılan Şehir Hastaneleri’ni nasıl değerlendiriyorsunuz?
Son yıllardaki uygulamalarla sağlıkta erişimin artması hiç şüphesiz tüm paydaşlar için olumlu sonuçlar doğurmuştur. Türkiye sağlıkta erişimin en kolay olduğu ülkelerden biri; o nedenle ortalama hastane ziyaret sayılarında da en üst sıralarda yer alıyor. Türkiye’de hastalar genelde istedikleri hastaneye, istedikleri sıklıkta gidebiliyorlar. Genel sağlık sigortasının neredeyse tüm nüfus için ve özel hastanelerin büyük çoğunluğunda da geçerli olması, hastane ziyaret sıklığı yüksek olan ülkemizde sağlık harcamalarını arttırıyor, ancak genç bir nüfusa sahip olduğumuz için bu durum henüz bütçe açısından büyük bir soruna yol açmıyor. O yüzden kısa vadede herkese sınırsız erişim politikasının devam edeceğini varsayabiliriz. Türkiye’de şu anda şehir hastaneleri için uygulanan kamu-özel ortaklığı modelinin tam anlamıyla benzeri yok. Gerek hastanelerin büyüklüğü gerekse inşaat şirketlerinin bazı sağlık hizmetlerinden de sorumlu olması dolayısı ile özgün projeler. Türkiye’de uygulanan modelin benzeri İngiltere’de uygulandı ancak orada sağlık hizmetlerinin sağlanmasında inşaat şirketlerinin rolü daha azdı. Türkiye’de birçok yeni hastaneye ihtiyaç olduğu herkesin malumu. Bu boyuttaki bir yeniden inşa projesinin kamu-özel ortaklığı ile yapılıyor olması tabii ki ilgi çekici. Kesinlikle önemli bir insiyatif. Birçok risk ve fırsat içeriyor. En önemli sonuçlardan biri inşa edilen ve edilecek hastanelerin kapasitelerinden kaynaklanan konsolidasyon. Bir diğeri belli alanlarda hizmeti özel sektörün verecek olması (sterilizasyon, laboratuvar, radyoloji, rehabilitasyon). İnşaat firmalarının bu bölümlerde en azından zarar etmemesi gerekiyor ki aldıkları kredileri ödemede sorun yaşamasınlar. O yüzden bu bölümleri taşere ettikleri sağlık sektörü şirketleriyle riski en aza indirecek şekilde anlaşmalar yapıyorlar. Bu da bizim sektörlerimiz için SUT fiyatları, kur artışı ve enflasyon konularını akla getiriyor. Yapılan anlaşmalar uzun vadeli olduğu için bu konular daha da kritik hale geliyor.
Medikal teknolojilerin geri ödeme fiyatlarına enflasyon veya kur artışıyla uyumlu sistematik bir artış mekanizması uygulanıyor mu? SUT fiyatlarından sektör memnun mu?
Şu anda öyle bir mekanizma mevcut değil. En kısa vadede üretilebilecek çözüm ilaçta olduğu gibi her yıl fiyat ayarlamasını otomatik olarak gerçekleştirecek bir fiyatlandırma mekanizması olması. Birçok alanda yıllardır güncellenmeyen fiyatlar dolayısıyla sorun yaşanıyor; özellikle o alanlar için bu şekilde bir fiyat artış mekanizması düşünülebilir. Daha uzun vadede kurumlarla dernekler tıpkı Avrupa’da olduğu gibi birlikte bir çalışma yaparak tüm alanlar için fiyatları oluşturabilir. Medikal cihazda farklı alanlarda birçok ürün bulunması ve her biri için ayrı bir geri ödeme fiyatı belirlenmesi zorunluluğu bu tür bir çalışmayı gerekli kılıyor. Hem Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı şirketler hem yerli üreticiler için fiyat konusu çok önemli. Verilen hizmetin kalitesinden uzun vadeli yatırımlara, yerli üreticilerin uluslarası pazarda rekabet edebilmesi için gerekli yatırımları yapabilmesinden Türkiye’nin sağlık alanında bölgedeki liderliğine ve sağlık turizminde başarıya kadar birçok konu geri ödeme fiyatları ile bağlantılı.
Yeni medikal teknolojilerin mümkün olan en hızlı şekilde Türkiye’de geri ödeme sistemine alınabilmeleri için sıkıntılar var mı?
Maalesef var. Yeni teknolojilerin daha pahalı olması ile ilgili genel bir algının olması bu sorunların kaynağı olabilir. Oysa toplam maliyet analizi yapmak önemli. Yeni teknolojiler her durumda maliyeti arttıracak diye bir kural yok. Bu teknolojilerin toplam maliyeti düşürdüğüne dair birçok çalışma var. Önemli olan doğru ürünü doğru yerde, doğru zamanda ve doğru maliyetle kullanmak. Bu nedenle değer bazlı satın alma ön plana çıkmaya başladı. Önümüzdeki yıllarda özellikle gelişmiş ülkelerde sadece fiyat değil toplam maliyet analizi yapılarak (direk ve dolaylı maliyetlerin tümü) bu maliyetle üretilecek sonuca göre satın alma kararları verilecek. Ülkemizdeki tıbbi cihaz alanında birçok alanda toplam maliyet analizi yapılamadığı için yeni teknoloji sunulması gecikiyor. Bu durum hem toplum sağlığı hem de Türk sağlık sektörünün uzun vadedeki gelişimi için bir engel oluşturuyor. ARTED olarak en önemli amaçlarımızdan biri kaliteli ve yüksek teknolojiye sahip sağlık çözümlerine hasta erişiminin arttırılmasını sağlamak. Bu doğrultuda üzerinde en çok durduğumuz konulardan biri tıbbi cihaz teknolojilerinin sağlık sistemine kattığı değerin anlaşılması.
Türkiye’de, yenilikçi ve yüksek teknoloji odaklı tıbbi cihaz sanayisinin geliştirilmesi için neler yapılmalı?
Bu alanda öne çıkmış ülkelere baktığımızda üniversite-sanayi işbirliğinin en önemli başarı faktörlerinden biri olduğunu görüyoruz. Bununla birlikte girişimcilik, vizyon, uzun vadeli stratejiler ve kusursuz uygulamalarla birlikte kaliteli işgücü de çok kritik. Özellikle sermaye birikimi az olan ülkelerde devlet desteği de sanayi gelişiminde ön plana çıkıyor. Global pazarda artan rekabet, konsolidasyon, sürekli gelişen teknoloji, daha komplike hale gelen regülasyon, sermaye gerekliliği ve daha birçok sebepten dolayı bu konuda başarılı olabilmek için tüm paydaşların birbirini desteklemesi ve global pazarda değer yaratarak rekabetçi olabilecek bir ekosistemin oluşturulması gerekiyor.
Son olarak medikal sektörde özellikle üniversite hastanelerinden kaynaklanan bir ödeme sorunu var. Bu durum, sektöre ve üyelerinize nasıl yansıyor acaba?
Üyelerimizi ve iş ortaklarımızı en çok meşgul eden konulardan biri. Tüm sektörün nakit akışı olumsuz etkileniyor; borçlar artıyor, kredi faizlerinin artma trendinde olması borcun daha da katlanmasına sebep oluyor. Konuyla ilgili Maliye Bakanlığı’nın devreye girmesi sektörü mutlu etti. Bu sorunun yetkililere anlatılması ve çözülmesi için sağlık dernek platformu da çok emek verdi. Emeği geçen herkesi buradan tekrar tebrik ederiz. Dileğimiz bundan sonraki sürecin borç birikmesini engelleyecek şekilde ilerlemesi. Aksi takdirde aynı sorun önümüzdeki yıllarda karşımıza daha da büyümüş şekilde çıkacak. Sorunun kalıcı çözümü ile ilgili iradenin oluşmuş görünüyor olması sektörü umutlandırıyor.