Mehmet Ali ÖZKAN yazdı
Türk halkı olarak seçim atmosferlerinden yorgun düşmüş durumdayız. Yerel seçimler, genel seçimler, cumhurbaşkanlığı seçimleri derken birde referandum yaşadık. Ekonomik bakımından 2015 seçim atmosferiyle beklentilerin çok altında sıkıntılı geçti. 2016 malum darbe girişimiyle ekonomiyi unuttuk, ülke olarak uçurumdan döndük. 2017 yılı cumhurbaşkanlığı referandumu ile belirsizlikler bakımından tavan yaptı. Yaşanılan terör olaylarını da ilave edersek son üç yıl reel piyasalar allak bullak oldu. İç etkenler dış etkenler derken döviz kurları da fırladı gitti.
“Reel sektörün dayanma gücü kalmadı”
Son yıllarda döviz kurlarında yakalan istikrar makası bir anda kapandı, halkın satın alma gücü bir hayli azaldı. Enflasyon hortladı, kurlara olan güven sarsıldı, turizm gelirleri düştü, işsizlik arttı, ihracat geriledi. Yazılan çek sayısında artışlar ve senet protestoları çoğaldı. Buna karşılık olarak finans sektörü kendini korumaya alarak kredileri kıstı, faizleri yükseltti, kredilendirmelerde filtreleri üst üste koyarak finans sektörünün kötü gün değil iyi gün dostu dahi olmadığı bir kez daha görüldü. Özellikle KOBİ’lerin bilançoları incelendiğinde belirsizliklerin ve istikrarsızlığın sonuçları her şeyi tüm çıplaklığı ile ortaya koyduğunu görebiliriz. Reel sektörün artık dayanma gücü kalmadı, bütün yedek akçeler dahi tüketildi. Ülkenin ivedilikle seçim atmosferinden çıkartılması gerekiyor. Yoksa reel sektörün ve ülke ekonomisin aldığı yara daha büyüyecek. Bunun için istikrarsızlık yaratan sebepler terk edilmeli.
Kimler istikrarsızlık istiyor
Ülkede istikrarsızlık isteyenlerin kimler olduğuna baktığımızda karşımıza tuzu kuru olanlar, maaş ve SGK pirimi ödememiş, sırtını devlet imkânlarına dayamış, altı çeşit yemeği beş Türk lirasına yiyen siyasetçiler, istikrasızlıktan dolayı kazancına kazanç katmaya alışmış spekülatörler, seçimlerdeki başarısızlıklarına mazeret arayan basiretsiz parti yöneticileri, medyada gündem oluşturmak ve spekülatörlerin maşaları durumundaki köşe yazarları ve bazı televizyon yorumcularının başı çektiğini görürüz.
İş dünyası yeter artık, bırakında çalışalım, iş yapalım diyor. Ülkesini ve milletini sevenlerin sorumlu davranmasını, erken seçim gibi istikrarsızlık yaratan o kelimeyi kullanmamasını istiyor.
Huzur ve istikrar
Ekonominin hareketlenmesi, gerekli ekonomik büyümenin yakalanması için piyasaları heyecanlandıracak adımlara gereksinim var. Bu konuda en önemli görev hükümete düşmektedir. Arkasından muhalefetin ve finans sektörünün atılacak adımları destekleyecek sorumluluk içinde davranış göstermesi gerekmektedir. Hükümet tarafından atılacak adımların sözel değil, eylemsel olmasını, yapılması düşünülen reform yasalarının ivedilikle hayata geçirilmesi gerekir. İş alemi gündemde erken seçimin olmadığı, siyasilerin, medyanın, muhalefetin ve finans sektörünün sorumlu davranıp ekonominin hızlı şekilde tırmanışa geçmesi için sorumlu davranmasını beklemektedir. Herkes sorumluğunun farkına varmalı, seçimler zamanında yapılmalı, herkes işini yapmalı, ülkede huzur ve istikrar için millet olarak haydi iş başına.