Ayşenur Asuman UĞUR Sağlık programcısı/ Gazeteci Sağlık Yön. Bilim Uzmanı asumanugur@yahoo.com www.asumanugur.com Dünyada tanımlı ortalama 120 sağlık mesleği bulunuyor. Türkiye’de de her geçen yıl üniversitelerde sağlıkla ilgili yeni bölümler açılırken sağlık mesleği eğitiminde de akademik düşüncenin önemi artıyor. Dünyanın en karmaşık belki de en zor yönetilen yapılarından biri olan ve profesyonelliğin zirve yapmasının zorunluluk olduğu en büyük sağlık üsleri biz sağlık profesyonellerinin bildiği gibi hastaneler. Neredeyse 120 sağlık mesleğinin tamamını bünyesinde çalıştırabilen hastanelerde profesyonel olarak çalışmak aslında bir anlamda akademik düşüncenin de yerleşmesi ile sağlanabiliyor. Objektif deney ve gözleme dayanan, sonuca varmak için hipotezler üreten bir düşünce sistemi olarak kabul edilen akademik düşüncenin aslında hangi bileşenlerden oluştuğunu, bu düşünce sistemine sahip olmak için nelerin gerektiğini, yeni eğitim ve öğretim döneminin başlayacağı Eylül ayında bir açalım. Bakalım kutudan neler çıkıyor… Sisteme önce onu kuranlar uymalı Akademik düşüncede para, makam ve unvan birinci öncelik olmamalı değil mi? Ticari, siyasi, inanç ve hatır gönül rantına da tabii ki yer verilmemeli. Peki bu düşüncede rejimler ve inançlar değil; çalışkanlık, adalet, dürüstlük, sebat, bilim üretme, yaşama değil, yaşatma ideali olması gerekmez mi? Zaten aslında bu sıfatları oluşturan ülkeler bir üst kültür oluşturmuyor mu? Kural koyan, özenilen ve tabi olunan toplumlar da zaten bu toplumlar değil mi… Liyakat ön planda Bir kimsenin kendisine iş verilmeye hak kazandıran durumu ve yeterliliği olarak tanımlanan liyakat, mesleki izzet ve saygınlık akademik düşünce ve özellikle sağlık gibi meslekleri icra etmede oldukça önemli değil mi? Peki bu yetkinliklerin özellikle siyasi, ticari ve hatır gönül rantı olmadan kazanılması gerekmez mi? En iyi öğretici sıkıntı, çile ve darbeler Tecrübe, sentez, analiz ve sonuca varmayı sağlamak akademik düşünce ve profesyonellik açısından önemli. Akademik düşüncede görev bilinci ve istişare de mesleki bilincin kazandırılmasında bir başka önemli konu olarak kabul edilebilir mi? Sorgulamak, düşünceyi ve hayal gücünü sınırlamamak, ekip çalışması, her kademedeki personelin fikrine değer vermek de profesyonellik için önemli bileşenler arasında gelmiyor mu? Tabii, satın alınamama, objektivite ve interkativiteyi de unutmamak gerekmez mi? Peki en iyi öğretici aslında sıkıntı, çile ve darbeler değil mi? Sürekliliğe de gelirsek eğer; Manş Tüneli 7 yılda yapılırken, iyi bir hekimin, hemşirenin ve sağlık yöneticisinin yetişmesi 20 yıla yakın bir süre almıyor mu? Görev bilinci ile mesleğini yapabilmek Eleştiriye tahammül etmek, bana göre dememek, çok uluslu ve çok merkezli uzun süreli literatür çalışmaların referansıyla hareket etmek, idareci değil, kendi mesleğini en iyi şekilde ve görev bilinci ile yapabilen bilim insanları olma amacı gütmek de akademik düşüncede yer alıyor değil mi? Her türlü fikre saygı duyan ve her türlü fikri kayda alan da akademik düşünce yapısında yer alıyor mu? Akademik olmayan ise; aykırı düşüncelere pek de katlanamayan, belki de hayat hakkı tanımayan ve biraz da kayırımcı olan düşünce değil mi? Sıkıntı çekmeden bilim üretilmez Israrcı ve sebatkâr olan akademik düşünce pes edebilir mi? Ya sıkıntılardan dolayı demoralize olmak var mı? Sıkıntı çekmeden bilim üretilir mi ki? Akademik düşünce ve profesyonellik, kulaktan dolma değil de temeli olan, güncellenen köklü bilgiye sahip değil mi? Farklı düşüncelere tahammül gösterip, hatalarından da geri dönmek de erdem değil mi? Yenilik adına gereksiz şey yapmaz Akademik düşünce taklitçi değil, hem yenilikçi ve hem de konservatif görünmüyor mu? Peki her empoze edilen yöntemi, uzun dönem sonuçları görmeden uygulamak gerekli mi? Bu düşüncede yenilik adına gereksiz ve sözde teknoloji ve alet almak var mı peki? Ülkeyi gereksiz alet pazarı ve çöplüğü haline getirmek akademik düşüncenin onayladığı bir süreç olabilir mi? (Kişi başına uluslararası standart sayısının ötesinde, greenlight, ESWL cihazları, robot, MR, BT, PET gibi cihazları, robot, MR, BT, PET gibi cihazlar satın alınamaz. Fakat veriler gösteriyor ki; bir robot yaklaşık 2 Milyon Euro ve yılda ancak robotla yapılan 500 ameliyatla kâra geçilebiliyor. Bu yüzden de pek çok ameliyatlar gereksiz yere yapılabiliyor. BT ve MR da akılcı kullanılamayabiliyor. Ayrıca ekonomik zarar yanında BT’nin kanser yapıcı etkisini de göz önüne almak lazım) Ama teknolojiyi izlemek, araştırmak ve standartlara uygun sayıda satın almak gerekmez mi? Akademik düşünce yerli üretimi desteklemez mi?